Kıbrıs iktibasHasan KahvecioğluÖteki 15 Kasım: Geçitkale-Boğaziçi olayları… - Hasan Kahvecioğlu
yazarın tüm yazıları:

Öteki 15 Kasım: Geçitkale-Boğaziçi olayları… – Hasan Kahvecioğlu

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

15 Kasım haftası geldiğinde, hamaset tavan yapıyor…

Hoyrat milliyetçilik kontrolü kaybediyor…

Bu “zehir dumanlı” hava içinde hiç kimse, Kıbrıs’ın kuzeyinde “ayrılıkçı” devlet ilan etmenin, bize nelere mal olduğunu konuşmuyor.

Aradan geçen 41 koca yıl içinde neden “bir arpa boyu yol” gidemediğimizi, sorgulamıyor.

Elbette; 2020’den sonra, BM’ye ve tüm dünyaya meydan okuyan “iki devlet” hayalleriyle, Kıbrıslı Türkleri AKP’nin kuyruğuna “maşrappa” yapanlar bu hafta çok konuşacak…

Tabii “boş” konuşacak…

Gelin biz bu “hamaset” ortamını terk edelim ve tarihi gerçeklere bir göz atalım…

Toplumsal var oluşumuz bakımından büyük bir “dönüşüm”e yol açan bir başka 15 Kasım’a bakalım…

15 Kasım 1967; Grivas’ın komutasındaki Rum silahlı güçlerinin Geçitkale ve Boğaziçi köylerine saldırdığı, 24 Kıbrıslı Türk’ün şehit edildiği kapkara bir gündür…

Ailem; o günlerde, Kıbrıs’ın güneyinde Lefkoşa-Limasol anayolunun tam da ortalarında yer alan Köfünye’de (Geçitkale) yaşıyordu…

Oraya Lefkara’dan göç etmiştik…

2 Ocak 1964 sabahı, dört yüzü aşkın köylü; sekiz-on saatlik maceralı bir yürüyüşle, sarp dağları aşarak köyümüzden oraya vardığımızda, henüz ilkokulu bile bitirmemiştim…

Köfünye; etraftaki köylerden oraya göç edenlerin oluşturduğu bir “getto”nun merkezi haline gelmişti.

Köyün hemen güney batısında karma bir köy olan Aytotro (Boğaziçi) yer alıyordu.

15 Kasım 1967’de, Rum Milli Muhafız ordusu, askeri araçlarla Boğaziçi’ne giriş yapmak istedi.

5000 dolayında Rum-Yunan askeri, başlarında General Grivas olduğu halde, Köfünye ve Aytotro’nun etrafını sardı, günlerce yığınak yaptıktan sonra her iki köyü “işgal” etti ve sivil halkı da esir aldı. Grivas, bölgede “yörük”lerden oluşan bir profesyonel ordu olduğunu sanıyordu…

Oysa köyün etrafındaki tepelerde yer alan mevzilerde çocuk yaşta “mücahit”lerden başkası yoktu…

Zaten toplam mücahit sayısı da 313 idi. Hemen tümünü yakından tanıdığım tam 24 kişi, bu saldırılarda şehit oldu…

O günlerde bölgenin Türkiyeli Komutanı’nın Yardımcısı olan İsmail Bozkurt, Boğaziçi köyü girişindeki Türk barikatının Rum askeri araçlarına “kapatılması” ile ilgili olarak Larnaka Sancağı’ndan gelen “emir”leri, bir felakete yol açmamak için uygulamadığını, “Zirköy’den Mermertepe’ye” adlı kitabında detaylı biçimde anlatıyor. (Sayfa 528)

Bozkurt; 15 Kasım 1967 günü Köfünye’de Mücahit Karargâhı’nda Türkiyeli Komutan Deniz Bey’in telsiz başında beklediğini, TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nden Candemir Önhon ile Ünal Ünsal’ın da yanında olduğunu, Deniz Bey’in, “Ne yapalım?” anlamında Candemir Önhon’un yüzüne baktığını ve Önhon’un “evet” anlamında başını sallaması üzerine barikata gelen Rum araçlarına “ateş” emri verildiğini anlatıyor… Bozkurt ayrıca bu “ateş” emrinin verilmesi ile “kıyamet koptuğunu” Beştulum Vadisi’nin cehenneme döndüğünü, ateş çemberinin her iki köyü sardığını; olayların içinde yer almış biri olarak bu kitabında etraflıca anlatıyor…

Geçitkale-Boğaziçi köyleri Rum silâhlı güçlerinin kontrolüne geçtikten sonra, Türkiye sert bir ültimatom vermiş, adadaki Yunanlı askerler ve Grivas Yunanistan’a dönmek zorunda kalmıştı.

Bu olaylardan sonra, Rum idaresi 1963’ten beri yollarda kurduğu barikatları kaldırmış, iki toplum arasındaki gerginlik azalmış, bir “yumuşama” dönemine girilmişti. Arkasından Türk-Rum tarafları arasında görüşmeler başlamıştı.

Geçitkale gettosu yıllarca bölgede adeta bir “çıbanbaşı” gibiydi… Bölgeyi, Türkiye’den gönderilen komutanlar yönetiyordu ve bazıları “kontrolsüz bir güç” sergiliyordu… 15 Kasım çatışmalarının hemen öncesinde bölgede Komutanlık yapan “Çetin” kod adlı TC’li subay, bölgenin altını üstüne getirmiş, adeta bir “korku imparatorluğu” kurmuştu… Bölgedeki Rum köylerine sürekli tacizlerde bulunuyor, bölge halkını riske atıyordu. Komutanın bazı eylemleri yüzünden Rum polisi “misilleme”ye başlamış, yollarda masum insanları tutuklamaya, rehin almaya, cezalandırmaya başlamıştı…

Eylül 1967’ye kadar görevde kalan bu Komutan’ın döneminde bölge adeta bir “cehennem”e dönüşmüştü. Bubi tuzakları, yol kesmeler, alıkoymalar yaşanıyordu… Köylüler bu Komutana “Deli Çetin” diyordu… Aslında bu “sert”liğin altında, Geçitkale olaylarından tam bir yıl önce 15 Kasım 1966’da, bölgeye gelen ilk Türkiyeli Komutan Günay Bey’in, Geçitkale’deki “Ağalık” düzenini yıkmaya çalışırken, örgütlü bir cinayete kurban gitmesi yatıyordu. Komutan’ın öldürülmesi üzerine, Larnaka Sancaktarlığı çok sert önlemler almış, köyde çok ağır “Sıkıyönetim” koşulları uygulamaya başlamış, insan avına çıkılmıştı. Cinayetle ilişkili görülen bazı köylülerin bir bölümünün akıbetleri bugün bile bilinmemektedir. 15 Kasım 1966’da yaşanan cinayetin derin izleri silinmeden, tam bir yıl sonra 15 Kasım 1967’de bölge insanının yaşadıkları, özellikle ailesinden şehit verenler, arkadaşlarını kaybedenler, yıllarca bu derin “travma”nın pençesinde yaşamışlardır…

“Geçitkale olayları”nın yakın tarihimize etkilerini bilmeden, Kıbrıslı Türkler’in buralara nasıl geldiğini anlamak mümkün değildir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
322AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin