Nedense, Kıbrısta sınırlar açıldı. İletişim sürüyor. Buna karşılık medya da yayaygın. Bilgi edinme de daha kolay. Tüm bunlar enazından daha koolay iletişim ve bilgilendirme olmasını da yaratması gerekirdi. Daha ortak davranma oluşturmayı da tetiklemesi lazımdı. Ama tam tersi odenli yakınlaşan ilişki ayni zamanda sorunlarda yabancılaşma ve iki tarafta olanları bilmeme tutumlarını da yaygınlaştı. Tesadüf falan değil, resmen siyasal duruş haline geldi. Daha ilerisini de belirtelim: kapılar kapalıyken dahi belirli engeler ile sansürler de varken, yine de her ikintarafta, karşı tarafta olanlarınhaber yapar, yorumlardı. Şimdi oda giderek sıkışan bazı resmi çıkar dışında yok derecesine taşındı. Genel konulara hiç deyinmeyecem. Zaten dünyadaa olanlara, dünya ile ilişkiler ekseninden pek de ilgi yok. Yayın da resmi siyasal duruşla yetiniliyor. Tüm bunlar da artık Kıbrıs gerçeklerinden de kopmayı getirdi. İlgi ve bilgi eksikliği de bazı haber veren gelişmelerin de anlaşıllmamasına kolayca zemin hazırladı.
Tüm bu özetlediğim Kıbrıstan bir örneklem verecek olursam: Kıbrıs resmen Natoya açık üye talebinde bulundu. Neredeise haftalar geçti. Pek de yankı yaratmadı. Oysa önemli sıçramadır. Ayni zamanda eğer pazarlıkla da kabul edilirse, Kıbrıs başka eksenle de kaçınılmaz olarak oturacaktır. Tam da bunlar hasır altı edilip ama pratikte pazarlıklaşırken, Amerika da normal karşılarken, hafta sonu Larnakada protesto eylemi yapıldı. Hem Nato hem de Larnakada kurulacak deniz üstüne tepki gösteriliyordu. Buda haber olmadı. Daha önceleri de örneğin, Ağrotur üstünde de gerçekleşti. İngiltere Amerikan uçaklarının nbölgeği bonbalamalarına protesto konuldu. Bunlar da pek Kuzeyde ilgi görmedi. Oysa bazı yemeli işmeli tek taraflı veya iki kesimli etkinliklerde “Kıbrıs Nato üstü olamaz” sloganı atılma lüksündeydi.
Gerçekten konu önemli. Kıbrıs Cumhuriyeti Amerikaya Nato önerisini getirdi. Meşur Hrisdodulidisin Amerika ziyaretinde yapıldı. Baydın da iyi karşıladı. Daha önceleri de Amerika nakada deniz üstü gibi askeri yerleşkeler kurma girişimleri oldu. Türkiye ise açık ret demedi. Klasik Erdoğan taktikleri pazarlıkları olduğu tahmini sürpriz değildir. Tabi ki bir de Trump beklentisi de vardır. Ama net olan gerçek şu: Kıbrıs zaten Nato üstü olarak kulanılıyordu. Adadaki askeri güçler Nato askeri. İster İngiltere üstleri ister Kuzeydeki Türkiye askerleri hepsi Nato askeridir. Yeri geldiğinde de Natosuz görüntülü Natolu müdahale tahtası sıçrama yeri de Kıbrıs gayet kulanılır koşula ulaştı.
Şimdi, eğer konu gelişlerse elbet bazı ayarlar da düşünülmeelidir. İngilterenin bilinen basit önerisi ile Türkiye askerleri adada Nato askeri olarak kalıcılaşma yasalığını da bulacaktır. Bunu İngiltere bir ek öneri olarak hep Türkiye üzerinde kulandı. Türkiye ise zaten konuda hep pazarlık sınırında dolaşıyor. Tabi ki adadan çekileceği demek değildir. Seçenek olarak da ilhaklaşmayı kaldırmadı. Zaten çabaları bu ikilem üzerinden gelişiyor.
Dikati çeken, gerek teslim olan kuzeye konu konuşturulmazken, Türkiye kamuoyu da olayda sesizlikte duruyor. Bu demek oluyor ki hem pazarlık hem de Trump beklenme ihtimaline oynanıyor. Kıbrıs cumhuriyeti ise gelecek beklentileri giderme adına Natoyu esruman olarak kulanıyor. Hem kendini daha bir rahatlatacak, hem de anti Nato tepkisini “çözüyorum” algısıyla giderme peşindedir. Konuyu anlama adına birkaç hatırlatma da ekleyelim.****
Kıbrıs adası, daha dünya paylaşılırken batının eksenine düştü. Tüm ayarlar batı kuralları sömürgesel gerçeklerine göre şekilendi. Bağımsızlık dahi garantörlü kontrol ile resmen müdahale demokratik görünümle damıtıldı. Garantörler ise Nato üyeliği düşünüyorlardı. Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Britanya arasında sorun değildi. Ama bir muziplik oldu. Makariyos adayı bloksuzlara soktu. 1961 yılında resmen ada Bloksuzlar üyesi oldu. Batı ve özellikle Makariyosun niyetini biliyordu. Fakat, kurdurtulan yasal şekliyle, Türk Doktor küçük veto ederse ada bloksuzlara giremiyecekti. Küçük bir anda tarafsız kalıp adanın Natoya kgirme şansını da yok ediyordu.
Bu gelişme şaşkınlığı az sürdü. Hemen Kemal Coygun yeni temsilci olarak geldi. Yeniden bonbalama eylemleri provakasyonları başladı. İki gazeteci de katledildi. Devamıda da iki kesim çatışmaları da başladı. Halbuki Makariyos eğer bloksuzlar seçkisini yapmasa, belki de hat da muhtemel olarak iki toplum çatışmaları da başlatılmayacaktı. Gelişmeler zaten Bloksuzlar girişi ile ayrışma yeniden tırmandırdığı buluşmasıdır.****
Sadece bu hatırlatma sanırım nedemek istediğimi anlatır. Şimdi müracat bir yana, son ABD gelişmeleri ve Türkiye tutumları bazı öngörüleri artırıyor. Geliştikçe de anlamak daha kolay olacak. Fakat, özellikle şunu düşünün, birkısmı görünürde olsa da Nato karşıtı bizim “barışçılarımız” var. soru şu ABD yerleşmesi ve Nato adıyla Türkiye askeri gücü kalıcılaşma yasalığı olurken, adına da algı operasyon kuralıyla “çözüm” denirse, kaçı karşı çıkacak. Hiç onutmadığım örnekle tamamlayım: Türkiyenin mühürsüz oylarla geçen son anayasa tartışması hala kulaklarımda. Ben ve Mustafa Onurer, anayasanın gerici ve baskıcı olduğunu savunuyorduk. Birkaç CTP kişi ise “ama abi, Kıbrısa barışı ancak AKP getirir” savunmasını yyapıyorlardı. Tıpkı hala şajlabanlıkla Serhat incirli gibi.
Haydin bakalım, bu hamle gebe brakıp doğum gerçekleştirme şansı varmı noktasında kalalım.
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.