Hafta sonu Pazar günü adamızı fırtınaın beklediği, önceden belirtildi. En basitiyle, bazı tetbirler ile yetkililerin hazır olup gelişmeler konusunda bilgi verme hazırlığı olması gerekirdi. Fakat iki handikap vardı: yetkilerin çoğu devredildi, olay haftsa sonuna geldiğine göre de tatil modu vnardı. Bizim yerel itibarın koltuk sevdasının aşkından kaynaklanan kültürleşme idi.
Pazara geldik. Beklenen fırtına da etkin şekilde oldu. Fakat açıklama epey geç geldi. Belli ki tatil modu etkindi. Umursamama ve itibar sıkıntıları yaşandı. Kesilen elektrik konusunda dahi bilgi yoktu. epey sonra akşama doğru şovlar başladı. “yanındayız, yıkımı düzelteceğiz, gerekenler yapılacak boş kelimeler sanal medyadan akıp durdu. Hat da Polonya sarhoşu saraylı ise daha derinden itibar lafları yapıyordu: “her yetkiliden bilgi aldım” özeti oluyordu. Nede olsa ilk değildi. Üstelik tüm kapitalist imdat sinyalinin de K. Kıbrıstaki yaşananıydı. İklimlerin bozulması sonucu artık daha sert doğa olayları olalacak dendi, olan da buydu.
Ne tesadüfler oluyor ki itibar gizlemekten uzak kalıyor. Normal yaz sonu güneşşli sakin havayı yaşarken, sert fırtına ile yıkım ve soğuk bir anda geliyordu. Azerbeycanda gerçekleşen iklim zirvesinden ise belirli sonuç da yoktu.****
Tahrip nedeniyle konu aıtıcılığı ile elektrik an kesintileriyle birlikte konuşulmak zorunda kalındı. Fakat başka konu de gündemde. Üstelik Salı günü de Aliç Kişmirin de mahkemesi var.
İletişim derseninde gazeteciliğin mesleki önemli ilkesi olarak öğrerilmektedir: gazeteci haber yapılamayanı da haber yapan meslektir ifadesi vurgulanıyor. Bizde ise pratikte haber olacak kaynağa sahip olsanız da müsaade olmadan haber yapılamaz teslimiyetçi mesleki gazetecilik geçerli temel kuraldır. Bu nedenle öğreti ile uygulama olukça ters.
Bu konudaki önemli örnek, Ali Kişmir davasıyla yaşanıyor. Konuyu Mustafa Akıncı özetledi. Zaten kendinin yaşadıklarının yorumu olduğu veya bjilgisi yazıldığı için Ali Kişmir yargıya gidiyor. “müdahale edenler yargılanmalıdır” diyordu. Müdahale edenler değil de müdahaleyi yazan mahkemede. Bir sendikanın da yöneticisidir. Başkanıdır Basın Senin Ali Kişmir. Yapan yaptığını savunamayıp bunu yazana dava açarak yanıt verme itibar hukukuyla karşı karşıyayız.
Acıdır
Onca medya ve gazeteye karşın konuyu yine bildik gazete ile sınırlı kalan haberleşme yapılıyor. Ne dedik girişte: bizde haber olanı dahi, müade edilmedikçe haber yapmama ilkesi geçerli. Mesleki alanda olsa da durum aynidir.
Bunlar itibar dosyalarda sayfalarca sıkışırken, yeni bir liman para trafiği de Mağusadan geldi. Tabi herkesin dilinde “birisi ihbar yaptı” denildi. Bazısı da zaten normali idi. Demek ki kendi aralarında bir şey ollup da şikayet edildi söylemi kulanılıyor. Ülkeğe kaçak para girişi bu defa araba içinden oldu. Bukadar rahatmı falan sormayın, sorduğunuzda birçok tanıdığında ayni yol ile para sokması aklınıza hatırlatılır. Zaten kara para listelerinde ülkemiz oldukça itibarlıdır.
Tam da yazacak ken, aklıma hava alanına çuvllarla UROlar geldi. Birkaç çuval denildi. Ardından milyarlarla ifade edilen yakalanan paralar haber oldu. Ama sonrası mı.. Yok. Benzer başka haberler de arrada müsaadelerle sıyrılıp yazıldı. Sonuç yok. Ama ülke Kara para ceneti..
Birkaç günlük bu gelişmeler dahi ülke itibarının nasıl yayıldığının resmidir. Hele de bol bol İngiltere seyahatleri yapılırken, adamızdaki İngilizlerin ganimet malı alırken ki sesizlikler de itibara itibar katarken, nasıl olur da ingilterede soruşturma açılan vekil haber olmuyor sorusu da gelmese olmaz. Demek ki itibarımız epey zengin. Tatar da Polonya gibi ziyaretler yaparsa, Denktaşın torunu Denktaşın resepsyonuyla probagandalaşırsa, durum açıkk. Belçikadaki temas listesi ise politik diplomasiye daha bir itibar katmaya adaydır.***
Tabi ki K. Kıbrısta itibar falan derken, kaynağı olan bağlı olduğu Türkiyeden farksız değildir. Oranın idari yönetim şekliyle oluşan kültürleşmedir. Bakın Türkiyedeki birkaç tartışmaya: Yeni Doğan çetesi. İşin içinde bakanların da hastahaneleri var. kayimler peşpeşe geliyor. Örneği de bizde UBP. Üstelin atanma şekli malum. Bunları brakın konuşmayı, haberi dahi yapılmıyor. Birkaç kesim yapıyor. Onlara da açık kart kulankıldı: Türkiyeye giriş yasağı. Hukukla öğrendik: suç nedeni yok. Ama girişi yasak..
Tam bunlara alışıp unuturken, birden Türkiyede yönetim belediyelerin kreş aşmalarını da yasakladı. Açılan çocuk kreşlerini de kapatmalarını belirti. Sürpriz ni: değil. Benzerleri çok. Tabi bizim belediyelerimiz derebeyleşip elçilik hükmüne dahil oldukları için bu tür hizmetlreri yok. Ama durum böyle. Demek ki yardımedemene gibi yasaklardan sonra şimdi de kreş yasağı karşımıza geliyor.
Son olay: kadına şidet günündeğiz. Olacaklar malum. Öteki gerçek ise artan kadın cinayetleri. Türkiyede kadınlar sokağa çıkmayı başardı. Kendileri alıştı. Baskılara karşı mücadele ediyor. Ayni oranda hat da daha fazla da kadın şiddetli uygulamalar da yagınlaştı. Böyle bir gün yaşıyoruz. Elbet dayak, jop ve biber gazına da uğramaya adeta kanıtsadılar. Hapis alma veya öldürülmeler normalleşti. Belediyelere giderek sığınma evi aşmaları dahi yasaklama ihtiali artı.
Ayni gün K. Kıbrısta da yaşatılmaya çalışılacak. Eksik bilgi malun. Çünkü nifus bilinmiyor, birçok olan da haber yapılamıyor. Eksik istatisdik olacağı kesin. Sorunların kaçına dokunulur, oda başka handikap. Hala gericilik ve sömürgesel gerçekler gündeme pek düşmüyor. Tek boyutlunkriminal ile yetiniliyor. Bunlar K. Kıbrısın itibarının da zedelenmemesi gerektiği yerleşen deyerin de katgısı çok.
Kısaca, itibarımız malum. Önemli havuzu oluştu. İtibar kibir dosyası kabarık. Hele de evden çıkıp yola girerken ki Küliye yolu itibarın nerelere geldiğinin de aklıa çakılan harika abidedir. Böylesi eserin de itibarı yaşanarak aynılaşması şart. Haydi yeni itibar olaylarına hazır olalım.