Yıllar içerisinde Kıbrıs’ın “anlatılmamış öykülerini” araştırırken, bir diğer “tabu” konuya rastlayacaktım: Birbirinin hayatını kurtaranlarla ilgiliydi bu tabu… Tıpkı katliamlar, insanlığa sığmayan suçlar gibi, insaniyete dair öyküler de “bastırılmış bir konu”ydu ve kimse de bu konuyu tartışmak istemiyordu…
İnsanlar biliyordu ancak birileri gidip onlara bunu sormadığı sürece, kendiliklerinden bu konuyu açmıyorlardı, tartışmıyorlardı… Ve tahmin edilebileceği gibi de kimsecikler onlara bunu sormuyordu… Tam tersine, her iki taraftaki “milliyetçilikler” tarafından yaratılmış olan atmosfer onları, her iki konuda da suskun kalmaya mahkum ediyordu: Hem katliamlar konusunda, hem de insani jetler konusunda sessiz kalmak, daha “güvenli” bir yoldu…
MİLLİYETÇİLİĞE GÖRE ÖLDÜRMEK YA DA KURTARMAK ARASINDA “BİR FARK YOK”…
“Milliyetçilikler”e göre, birisini öldürmek ya da birinin hayatını kurtarmak, Kıbrıs’taki toplumlarımız açısından “kayda değer” bir konu değildi: Aynı “görünmezlik” zırhı altındaydı bu konular… Milliyetçiliğe göre, öldürmek de,hayat kurtarmak da yakın tarihimize baktığımızda önemli değildi… Tıpkı katliamların “görünmez” kılınarak ancak “öteki tarafın işlediği katliamlar ve suçlardan” söz etmeye “izin verilirken”, insani jetler hakkında konuşmak ya da bunların yüzeye çıkmasını sağlamaya da “izin verilmiyordu”… Bu, toplumlarımıza dayatılan “milliyetçi” ideolojinin bir sonucuydu: Her iki taraf da her daim kendi taraflarının “tek kurban” olduğunu göstermek istiyordu ve buna karşı herhangi bir bilgi ya da kanıt derhal bastırılmalı ve susturulmalıydı… Ve her iki taraf da büyük oranda bunu başardılar. Ancak bizler araştırmaya ve yazmaya devam ediyoruz: Tek bir tarafın değil, her iki tarafın da işlediği suçların yanısıra, insani jetleri de yazıyoruz, herhangi bir ayırımcılığa kapılmaksızın bunu yapmaya çalışıyoruz.
İNSANLARIN HAYATLARINI KURTARANLAR…
İnsanların hayatlarını kurtaranlardan örnekler vererek bu yazımıza devam etmek istiyoruz…
CENGİZ RATİP…
*** Cengiz Ratip, 1963’te, Poli’den bir otobüs dolusu Kıbrıslırum öğrencinin hayatını kurtarmıştı… Bu öğrenciler, Dillirga bölgesinden bazı Kıbrıslıtürkler tarafından kaçırılarak rehin alınmışlardı… Cengiz Ratip, Goççina’ya giderek oradaki Kıbrıslıtürkler’le konuşarak, sözkonusu Kıbrıslırum öğrencilerin serbest bırakılmasını sağladı. Sözkonusu Kıbrıslıtürkler, bölgede “kayıp” edilen iki Kıbrıslıtürk’e “karşılık”, bir otobüs dolusu Kıbrıslırum öğrenciyi kaçırmışlardı. Ve nihayetinde Cengiz Ratip onların serbest bırakılmasını sağlamıştı. Cengiz Ratip, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Milletvekili olarak görev yapmaktaydı. 14 Şubat 1964’te Poli’de beraberindeki öğretmen Turgut Sıtkı’yla birlikte bazı Kıbrıslırumlar tarafından kaçırılarak “kayıp” edildi. Her ikisi de hala “kayıp”tır.
STAVROS POYRAZİS…
*** Stavros Poyrazis, Stroncilo (Turunçlu) köyü muhtarıydı ve köylüsü Kıbrıslıtürkler’in hayatlarını hem 1963’te, hem de 1974’te kurtarmıştı. 1963’te köyün dışından başka köylerden bazı Kıbrıslırumlar köye gelmişler ve Stroncilo’daki Kıbrıslıtürkler’i öldürmek istiyorlardı. Stavros Poyrazis onları durdurdu ve Stroncilo’ya girmelerine izin vermedi. Onlara “Köylerinize geri dönünüz! Kıbrıslıtürkler’e dokanamazsınız!” dedi. Aynı şeyi, 1974’te yine dıştan bazı Kıbrıslırumlar köye gelerek Kıbrıslıtürkler’i öldürmek istedikleri zaman da tekrarladı ve yine onların köye girmesine izin vermedi. Tüm bunlardan sonra yedi diğer Kıbrıslırum’la birlikte alınarak “kayıp” edildi Stroncilo muhtarı 1974’te ve Sinde yakınlarındaki Abalestra bölgesinde kalıntıları bulununcaya kadar “kayıp” idi. Kayıplar Komitesi’nin kazılarında kalıntıları bulunanlara yapılan DNA testleri sonucunda kimliklendirildiler ve Stavros Poyrazis küçük bir tabut içinde ailesine Aralık 2016’da defnedilmek üzere verildi. Latça bölgesine Aralık 2016’da ailesi tarafından defnedildi.
Alpay Topuz, 2009 yılında iki toplumdan barışseverler tarafından onore edilmişti…
ALPAY TOPUZ…
*** Abohor köyünden (Epikho/Cihangir) Alpay Topuz, 600’den fazla savaş esirinin tutulduğu Voni kampı sorumluluğuna 1974’te atandığında insaniyetini sergiledi. O atanmadan önce bu kampta tecavüzler yaşanmaktaydı, Alpay Topuz bu tecavüzleri durdurmayı başardı ve küçük çocukları olan kadınlara süt buldu, çocuklara oyuncaklar getirdi, buradaki Kıbrıslırum savaş esirlerine adil ve insancıl davrandı. O bu kampın sorumluluğuna atanmadan önce hem tecavüzler, hem de öldürme olayları yaşanmıştı ancak Alpay Topuz bunları durdurmayı başardı.
ERTAN AKINCIOĞLU…
*** Ertan Akıncıoğlu, Lapatoz köyünde bir çobandı. 1974’te Yipsu’da (İpsoz/Akova), 8-9 Kıbrıslırum’u öldürülmekten kurtardı. Başka yerlerde başka Kıbrıslırumlar’ın hayatlarını da kurtardı.
HRİSTOFİS POSEİDİAS…
*** Hristofis Poseidias Dalili idi ve Kıbrıslırum komşularının yardımlarıyla birlikte, Dali’deki köylüsü Kıbrıslıtürk kadınlar ve çocukları EOKA-B’nin hışmından koruyup kurtardı, EOKA-B’ciler kadınlara tecavüz etmekle tehdit etmekteydi onları 1974’te. Kadınlarla çocukları kendi evinde tutarak, onların zarar görmemesini sağladı.
DROMOLAKŞA VE ÇİTE’DEN BİR PAPAZ VE İKİ MUHTAR…
*** Dromolakşa (Mormenekşe) köyünden Papaz Klenthis, Dromolakşa Muhtarı Yorgis Muzuros ve Çite (Kiti) Muhtari Panayotis Kosti Batsalu’yla birlikte, Dromolakşa (Mormenekşe) köyünden Kıbrıslıtürkler’in EOKA-B’ciler tarafından öldürülmesini engelledi. EOKA-B, Kıbrıslıtürk erkekleri tutuklayarak onları öldürmek maksadıyla 1974’te Çite’ye götürmüştü. Papaz ve iki muhtar, EOKA-B’cileri takip ederek ve köylülerinin güvenliklerini sağlamak maksadıyla yanlarından hiç ayrılmayarak ve onların güvenlik içinde olmalarında ısrarcı olarak bu Kıbrıslıtürkler’in hayatlarını kurtardılar.
HRİSTOS KİPRİANU VE AHMET YORGANCI
*** Hristos Kiprianu Lefkonuklu bir ustaydı, yanında çalışan Çatozlu Ahmet Yorgancı’yı 1974 darbesinde bir arkadaşının evinde saklayarak onun hayatını kurtardı. 1974’te savaş esnasında bu kez de Çatoz’da öldürülmek üzere tutulan Hristos Kiprianu’nun hayatını Ahmet Yorgancı kurtarmayı başardı. İkisi de büyük bir insaniyet sergilediler.
HASAN SALİH KASAP…
*** Vadilili Hasan Salih Kasap, bir otobüs dolusu Vadilili ve Lisili Kıbrıslırum’un hayatını 1974’te kurtardı. 1974’te iki askeri harekat arasında köylerine dönen Kıbrıslırumlar tutuklanmışlar ve Vadili’deki sinemaya savaş esiri olarak konmuşlardı. Muratağa-Atlılar-Sandallar’da EOKA-B’cilerin yaptığı katliamların haberi ortaya çıkınca, bazı Kıbrıslıtürkler Vadili’deki tutukluları “intikam” gerekçesiyle öldürmek istemişlerdi. Hasan Salih Kasap buna izin vermedi ve pek çok Kıbrıslırum’un hayatını böylece kurtardı.
LAPATOZ MUHTARI ANDREAS HRİSTODULU…
*** 1974 yılında Lapatoz’un Kıbrıslırum muhtarı olan Andreas Hristodulu, Arnadi (Kuzucuk) köyünden gelerek Lapatozlu Kıbrıslıtürkler’i öldürmek isteyen bazı Kıbrıslırumlar’ı durdurmayı başarmıştı. Arnadi’den bazı EOKA-B’cilerin Trikomo’daki merkeze giderek yanlarına bazı Kıbrıslırum askerler alıp Lapatoz’a Kıbrıslıtürkler’i öldürmeye geleceklerini duymuştu. EOKA-B’ciler, Lapatoz ile Arnadi arasında öldürecekleri Kıbrıslıtürkler’i gömmek üzere hendekler kazıp bunları hazırlamışlardı. Lapatoz muhtarı Andreas, Kıbrıslıtürkler’e, “Ben sağ olduğum sürece, size hiçbir şey olmayacak. Ola ki kayıp olursam ya da öldürülürsem, o zaman derhal köyü terkediniz, o zaman tehlikedesiniz demektir” diye konuşmuştu. Trikomo’daki askeri kampı arayarak buradaki askeri komutanla konuştu ve komutandan, Kıbrıslıtürkler’in herhangi bir silaha sahip olmadıklarını görmesi için birisini göndermesini istedi. Gerçekten de kamptan birisi gönderildi ve Lapatoz’un Kıbrıslıtürk muhtarı Kemal Ali Osman’ın da işbirliğiyle, avtüfekleri toplandı, böylece Lapatozlu Kıbrıslıtürkler, öldürülmekten kurtarıldı. Lapatoz muhtarı Andreas Hristodulu’nun bu krizi akıllı ve barışçıl biçimde çözümlendirmesi sonucunda, EOKA-B’ciler köye gelip katliam yapamadı.
PANAYOTİS THEODOSİU DİĞENİS…
*** Aynı şey, Pile’de de oldu, burada da köyde askeri yetkili olan Panayotis Theodosiu Diğenis, köy dışından Pileli Kıbrıslıtürkler’i öldürmek maksadıyla gelen Kıbrıslırumlar’ı durdurmayı başardı. Sözkonusu Kıbrıslırumlar, Lapatoz’daki Kıbrıslıtürkler’i öldürmeyi planlamak üzere Lapatoz’a gitmeye çalışan aynı EOKA-B timi idi. Panayotis Theodosiu Diğenis köyün dışından silah sesleri duymuştu. 1974’te köyün Kıbrıslıtürk muhtarı olan Ahmet Sakallı’yı da yanına alarak köyün dışında bu EOKA-B çetesiyle yüzleşmeye gitti. Onlara, “Bu köydeki Kıbrıslıtürkler’e dokanamazsınız… Onları öldürmeden önce, bana dokanmanız gerekir… Eğer o kadar güçlü hissediyorsanız kendinizi, Girne’ye gidin da orada savaşın” diyerek onları yollatmayı başardı… Panayotis Theodosiu Diğenis ayrıca Maraş’ta tutuklanmış olan bazı Kıbrıslıtürkler’in hayatlarını da kurtarmıştı…
MEHMET ERÇİKA…
1974’te bazı Kıbrıslıtürkler, Dikelya İngiliz Üsleri’ne giden yolu gösteren tabellanın yönünü değiştirmişler ve bunu Pergama’ya doğru yöneltmişlerdi. Bu “tuzak” üzerine pek çok Kıbrıslırum, Kıbrıslıtürk köyü Pergama’ya gitmişti yanlışlıkla, Dikelya İngiliz Üsleri yerine…
Pergama köyünün Kıbrıslıtürk komutanı Mehmet Erçika, büyük bir yüreğe sahip, insancıl biriydi – tabellaların yönünü değiştiren de o değildi, başkalarıydı… Bu şekilde Pergama’ya gelen Kıbrıslırumlar’ı güvenlik içinde Dikelya İngiliz üsler bölgesine otobüslerle gönderdi, bunlar arasında arabalarıyla bir aile de vardı. Bizzat kendisi otobüslere ve arabaya eşlik ederek varmaları gereken yere güvenlik içerisinde varmalarını sağlamıştı…
EZEL AKTÜREL…
*** Ezel Aktürel, 1974’te henüz 26 yaşında genç bir Kıbrıslıtürk’tü ve 14’ü Aşşa’dan (Paşaköy) olmak üzere toplam 18 Kıbrıslırum’un hayatını kurtardı. Aşşa’da Pelekanos ailesine ait evde saklanırken bulmuştu bu Kıbrıslırumlar’ı, onları köydeki okula götürmek istemişti ancak onlar buraya gitmek istemediler – köyde bazı tecavüzler ve öldürme olayları yaşandığı için bundan kaçınmak istiyorlardı. O nedenle bu evde saklanıyorlardı… Ezel Aktürel onları Mora’ya’götürdü, bir araba konvoyu oluşturdu ve onları Mora Muhtarı olan kaynatası Hasan Salahor’un evine götürdü. Hasan Salahor da onları kendi evinde koruma altına aldı, elinde bir tabancayla herhangi biri gelip de müdahale etmesin diye dışarıda nöbet tuttu. Ezel Aktürel, onların güneydeki bazı Kıbrıslıtürkler’le değiş-tokuşunu da sağladı ve güneye güvenlik içinde geçmelerini güvenceye aldı. O günlerde bir çocuk olan Nedi Zanettu, yıllar sonra bizden onu bulmamızı istedi, Ezel Aktürel’i bulduk ve Nedi, kızkardeşiyle birlikte Ezel Bey’i ve ailesini ziyaret ederek ona bir teşekkür plaketi sundu.
Plakette şöyle yazıyordu:
“18 Ağustos 1974’te Aşşa’da bizim ve ailemizin hayatlarını kurtardığınız için TEŞEKKÜR EDERİZ.
Bizler size yabancıydık, insanlığa karşı onca suçun işlendiği bir köyde karşılaştık ve bizim için fark yaratan şey siz oldunuz.
Merhametiniz, insancıllığınız ve iyi yürekliliğiniz nedeniyle hem kendimiz, hem de ailemiz adına sizlere duyduğumuz şükranı ve büyük memnuniyetimizi ifade etmek istiyoruz.
İnşallah sizin gibi insanlar bizlere dikenli telleri, yeşil hatları unutturur ve süresi çoktan dolmuş bir çatışmaya son vermemizin yolunu gösterir.
Ezel Aktürel’e saygılarımızla,
Nedi Zannettu ve Thelma Zannettu
1974’te Aşşa’da yakalanan ve 44 yıl sonra… Ağustos 2018’de…”
TAKİS HACIDİMİTRİU…
*** 1964’te Takis Hacıdimitriu, Digomo’da askerliğini yaparken, Klepini (Arapköy) tarafından bazı Kıbrıslıtürkler’in kaçırılarak Digomo’da bir evde tutulduklarını ve işkence gördüklerini öğrendi. Derhal Kıbrıs’taki Yunanistan Büyükelçiliği’ne giderek onlara bu durumu aktardı ve sözkonusu Kıbrıslıtürkler’in serbest bırakılmasını talep etti. O günlerde Takis’in dayısı Yunanistan’da Eğitim Bakanı olduğu için Kıbrıslıtürkler’in serbest bırakılmasını sağlamayı başardı ve Digomo’da esir tutulan bu Kıbrıslıtürkler’in hayatlarını kurtardı…
DR. KAYA BEKİROĞLU…
*** Dr. Kaya Bekiroğlu, Dr. Nikos Kollitsis’in meslektaşı ve arkadaşı idi… Dr. Nikos’un annesi Hristalleni Kollitsis’in hayatını kurtarmayı başardı. Hristalleni Kollitsis’e 1974’te bir Türk askeri, tüfeğinin dipçiğiyle dizine vurmuş, kadın düşmüş ve Voni’de esir olarak tutulurken giderek kötüleşmiş, dizi şişmiş ve yürüyemiyordu. Sonuçta neredeyse koma vaziyetinde hastaneye kaldırılmıştı ve Dr. Kaya Bekiroğlu, Dr. Kollitsis ve Kızılhaç’la iletişim içerisinde bu yaşlı kadının güvenlik içinde güneye geçirilmesini ve oğluna kavuşmasını sağladı. Kadın o günlerde 84 yaşındaydı – bu olaydan sonra 10 yıl daha yaşadı…
DR. ANDREAS DİMİTRİADİS…
*** Dr. Andreas Dimitriadis, Türkiyeli gazeteci Engin Konuksever’in 1974’te hayatını kurtaracaktı. Yaralı vaziyette güneydeki Lefkoşa Genel Hastanesi’ne kaldırılmıştı Engin Konuksever… Bir savaş muhabiri olarak Kıbrıs’a gelmişti ancak araçları yanlış bir dönüş yapınca esir alınmışlardı – bazıları yaralanmıştı, Engin Konuksever de yaralanmıştı.
Lefkoşa Genel Hastanesi’nde bazı hemşireler onu ölmeye bırakmaktan söz etmekteydi. Dr. Andreas Dimitriadis kendilerine “Ben Hipokrat yemini ettim, hastamın Türk mü, Rum mu olduğu farketmez” diyerek Engin Konuksever’i ameliyat ederek hayatını kurtardı. 2009 yılında Engin Konuksever’le buluştu ve bu gazeteci, göstermiş olduğu insaniyet için Dr. Andreas’a teşekkür etti.
DR. KOSTAS HACIGAGU…
*** Dr. Kostas Hacıgagu, Maraş’ta hem Kıbrıslıtürkler, hem de Kıbrıslırumlar arasında oldukça popüler bir hekimdi… Çoğu zaman tedavi ettiği hastalarından para almaz, hatta köylerden gelenlerin otobüs parasını da ceplerine koyardı… Herkes ona büyük saygı gösterirdi… 1974’te savaş esnasında Dr. Hacıgagu, yalnızca Kıbrıslırumlar’ı değil, savaşta yaralanmış olan Kıbrıslıtürkler’i de tedavi etti. Bazı silahlı Kıbrıslırumlar, hastanedeki bazı Kıbrıslıtürkler’i öldürme niyetiyle geldiklerinde onlara engel oldu ve onları yollatarak, Kıbrıslıtürkler’in hayatını kurtardı…
AYA MARİNA PAPAZI ANDREAS FRANGU…
*** Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslımaronitler’in birlikte yaşadıkları Aya Marina köyünde papaz olan Andreas Frangu, köylüsü Kıbrıslıtürkler’in 1963’te hayatlarını kurtardı. Koççinodrimitya ve bazı civar köylerden sağcı bazı Kıbrıslırumlar, köydeki Kıbrıslıtürkler’i öldürmeye geldiğinde, onlara engel oldu… “Kıbrıslıtürkler’i öldürmeden önce, beni öldürmeniz gerekir. Biz burada barış içinde yaşıyoruz. Geldiğiniz yere geri dönün… Ve kuzeye bakın… Bu tür hareketlerinizin sonucu, Türkiye’yi buraya getirmek olacak” dedi. Onları yollatmayı başardı ve o günlerin toplum lideri Dr. Küçük de, Aya Marinalı Kıbrıslıtürkler’in hayatını kurtardışı için Papaz Andreas Frangu’ya resmi bir teşekkür mektubu gönderdi. Bu fanatik Kıbrıslırumlar, köydeki Kıbrıslıtürkler’i öldürememişlerdi ancak daha sonra köydeki bazı kızları taciz etmek niyetiyle organize olmaya kalkışınca, Kıbrıslıtürkler köyden ayrılmak zorunda kaldılar… Aileler bölündü çünkü karma evlilikler vardı köyde ve Aya Marina artık bir daha eskisi gibi olmadı. 1974’te de Maronitler köyden ayrılmaya zorlanınca, tüm ilişkiler koptu, ta ki 2003 yılında barikatlar açılıncaya kadar… Böylece Aya Marina’dan aileler ve arkadaşlar yeniden bir araya gelebildi. Bugün Aya Marina “askeri bir köy” ve orada kimse yaşamıyor. Maronit Kıbrıslılar ile Aya Marinalı Kıbrıslıtürkler hala daha köylerine geri dönmeyi bekliyor…
HÜSEYİN KOMUTAN…
*** Hüseyin komutanın 1974’te askeri bir yetkili olarak bazı Kıbrıslırumlar’ın hayatını kurtardığı anlatılmaktadır. Bazı Kıbrıslırumlar televizyona çıkarak ona hayatlarını kurtardığı için teşekkür ettiler ve onu bulup görüşmek ve bizzat teşekkür etmek istediklerini anlattılar. Ne yazık ki Hüseyin Bey, yıllar önce vefat etmiş bulunuyor… Ancak insaniyeti hala konuşuluyor…
ERDOĞAN ACAR…
*** Pek çok Kıbrıslırum’un hayatını kurtaran bir diğer askeri yetkili de Erdoğan Acar’dı. 1974’te Kıbrıs’ta görevli bir Türk askeri yetkilisiydi ve Maraş’ta Percana’nın Bahçaları’nda esir aldıkları Kıbrıslırumlar’ı öldürmekte olan bazı Kıbrıslıtürkler’i tesadüfen bunu yaparken buldu, derhal bu katliamı durdurdu. Hayatını kurtardıkları arasında ünlü heykeltraş Filippos Yapanis de bulunuyor… Erdoğan Acar, uzun yıllar önce vefat etti ancak insaniyeti herkese örnek olmalı…
MEHMET İSMAİL SAĞMAN…
*** Mehmet İsmail Sağman, 1974’te askerdi ve yanlışlıkla geçtiği Trulli’de, yine asker olan ancak silahsız olan Gavriel Mina’yla karşı karşıya geldi. Mehmet İsmail Sağman tetiği çekmedi, Gavriel Mina’yı vurmadı, onu öldürmedi… Yıllar sonra Gavriel Mina bizden onu bulmamızı istedi, kendisini öldürmemiş olduğu için ona teşekkür etmek istiyordu. Onu bulduk ve onları biraraya getirdik. Gavriel Mina, Mehmet İsmail Sağman’ı evinde ziyaret ederek kendisine bir teşekkür plaketi sundu…
ANDREAS EFSTATHİU…
*** 1974’te Antreas Efstathiu askerliğini yaparken, küçük bir Kıbrıslıtürk bebeğin, Birgül Kılıç Yıldırım’ın hayatını kurtardı – Birgül’ün ihtiyacı olan südü bularak kendi hayatını tehlikeye atarak, bunu Birgül’ün babasına götürmeyi sürdürdü. Kanlıdere’de, tam da cepheleşme hattının ortasında buluşuyorlardı ve Antreas, Birgül için süt getiriyordu. Çünkü savaş nedeniyle bu süt, kuzeyde bulunmuyordu… Antreas’ın bu insani jesti, “Süt Babam” başlıklı Cemal Yıldırım’ın yaptığı belgesel filme konu oldu…
YAŞAMAK İSTEDİĞİMİZ KIBRIS İŞTE BUDUR…
Bizim yaşamak istediğimiz Kıbrıs işte budur: İnsaniyetin, merhametin, insani jetlerin değer taşıdığı bir Kıbrıs istiyoruz, empatinin egemen olacağı bir Kıbrıs istiyoruz – insaniyetin katliamlarla eşit değerde tutulduğu bir Kıbrıs değil…
Kıbrıs’ta, insaniyetin bir fark yaratmasını istiyoruz… Evlatlarımızın ve torunlarımızın bunları bilerek büyümesini istiyoruz – yalnızca toplumların birbirine yaptığı kötülükleri değil, iyilikleri de, insani jestleri de bilmelerini, kendi toplumlarından olmayanların hayatlarını kurtaranların öykülerini de bilmelerini istiyoruz…