iktibasPınar Öğünç“Hep iş”, Yunus Emreler, “din ve motor” - Pınar Öğünç
diğer yazılar:

“Hep iş”, Yunus Emreler, “din ve motor” – Pınar Öğünç

279 Takipçiler
Takip Et
Orjinal yazının kaynağıevrensel.net

“Acımız taze. Fazla konuşamıyorum da, fazla düşünemiyorum da” diyor. On gün önce 17 yaşındaki oğlunu kaybetmiş bir baba var telefonun ucunda. Yunus Emre Küçükuzun, Konya Selçuklu 100. Yıl Mesleki Eğitim Merkezi 11. sınıf öğrencisiydi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın projesi olan MESEM kapsamında çıraklık eğitimi alıyor, aslında düpedüz işçilik yapıyordu. Yerel gazeteler “iş kazası” diye vermiş haberi, ölümüne yol açan olayı bilmesek de doğru ifadenin “iş cinayeti” olacağını biliyoruz.

Muhasebeci olan babası Süleyman Küçükuzun, Yunus Emre’nin okuldan önce çalışmadığını söylüyor. Bu ilk işi. Konya 3. Organize Sanayi Bölgesi’nde gıda üzerine faaliyet gösteren bir yerde çalışıyormuş.

Acılı bir babaya telefonda teyit ettirecek gücü bulamadım, ama çıkan haberlere göre bugün, 16 Kasım Yunus Emre’nin doğum günüydü.

*

Yunus Emre’nin doğduğu 2007 yılı belki ne yakın geliyor kulağınıza. Oysa ondan çok daha küçükleri de çalışıyor MESEM’lerde. Hatta işveren ucuz ve taze işgücünden o kadar hoşlanmış ki çalıştırılacak çocukların yaşlarını 12’ye indirmeye yönelik bir tazyik söz konusuydu. Etkisi de olmuş. Millî Eğitim Bakanlığı, “zanaat atölyeleri” adını verdiği kurslarla meslek liselerinin kapılarını bu yaz ortaokul öğrencilerine açtı. Bursa, Sivas, Konya ve Burdur’da dört pilot okul ise resmen “mesleki ortaokul” olarak faaliyete geçti. O çocukların hangi yıllarda doğmuş olabileceklerini siz hesaplayın.

*

Yunus Emre Küçükuzun, devlet gözetiminde işçileştirilmişken ölen 11. MESEM öğrencisi. Elbette çocuk işçiliğin bu sadece küçük bir kısmı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin kendi iletişim ağı ve medya üzerinden yetişebildiği kadarıyla tuttuğu çeteleye göre 2023’ün Ağustos ayıyla 2024’ün Eylül’ü arasında 66 çocuk işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bu çocuklardan 22’si 14 yaşın altındaydı, geri kalanı ise 15-17 yaş aralığında.

*

Fisa Çocuk Hakları Merkezi tarafından hazırlanan ve kısa bir süre önce paylaşılan “Meslekı̇ Eğı̇tı̇m Merkezı̇ (MESEM) Öğrencı̇lerı̇nı̇n Haklara Erı̇şı̇mı̇ Raporu” Yunus Emre’lerin hayatlarına yaklaşıyor, onları, öğretmenleri, uzmanları dinliyor, sorular soruyor. Raporun, bir çocuğun ağzından dökülen başlığı ömrün erkencecik yaşlarını şekillendiren usancı anlatıyor zaten: “İşten Eve, Evden İşe… Hep İş, İş, İş”

İstanbul, Diyarbakır, Adıyaman ve Gaziantep’te gerçekleştirilen saha çalışmasına ve 24 görüşmeye dayanan rapor, elektrik-elektronik, motorlu araçlar teknolojisi, yiyecek-içecek hizmetleri, bilişim teknolojileri, makina, güzellik ve saç bakım hizmetleri alanlarına yoğunlaşmış. Çoğu yaşadıkları kentin yoksul ailelerinden geldiklerinden yine büyük kısmı MESEM öncesi 10-11 yaşlarında çalışmaya başlamış. Raporun önemli tespitlerinden biri, aile ya da akraba yanında, belki tatillerde, süreksiz işlerde çalıştırılan çok daha küçük yaştaki çocukların artık ücretli işçiliğe kaymış olması. Patronları, ustaları tanıdıklar değil, aile bağının getireceği koruma ağı dışında, en hakiki haliyle iş dünyasıyla tanışıyorlar. Güvencesizliğin artışının bu yaş grubuna yansıması, diyelim beş yılda en az üç-dört iş değiştirmiş, 16 yaşına çoktan yorgun girmiş insanlar yaratmak oluyor.

*

Hepsi MESEM’lerde aynı şeyden yakınıyor. Mesai saatleri en iyi durumda yetişkin işçilerinkine eşit; 11-12 saat neredeyse normal olmuş. Kaldı ki iş yerlerine ulaşmaları saatlerini alabiliyor. Rapordan kritik bir soru: “Çocukların 14 yaşından başlayarak haftanın 4-5 gününü iş yerinde geçirdikleri, yaz tatili, ara dinlenmesi olmaksızın sürekli çalışılan bir sistem, eğitim olarak nitelendirilebilir mi?”

Görüştükleri bir çocuk şöyle diyor: “Yalan yok şimdiye kadar hiç ders görmedik. Sınava az kalınca hocalar bir iki şey anlatıyor. (…) Zaten sizi geçireceğim diyor. Açıkça size kalmış diyor. Motor dersi falan da var. O da çarşamba günüydü. Hoca diyordu kendinize oturun bana karışmayın ne yaparsanız yapın.” Bir diğeri “eğitimi” şöyle detaylandırıyor: “Din kültürü ve motor var sadece. Matematik ve Türkçe de görmeliyiz.”

Çalıştıkları birçok işyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliğinin bahsi bile geçmiyor; yemekhane, duş gibi temel ihtiyaçları karşılayacak olanak yok. Çıraklık konumu argo, küfür, aşağılama gibi şiddet tezahürlerini dayatıyor. Çocuğun çalıştığı iş yeriyle MESEM’de kayıtlı olduğu iş yerinin farklı olması sık rastlanan bir durum. Sahadan gelen veriler iş kazalarının büyük kısmının yetkili kurumlara bildirilmediği yönünde. Hatta “ölmediyse”, kazanın şokunu atlattıktan sonra çalıştırılmaya devam eden çırak var. Tüm bunları denetleyecek müfettiş sayısı az. Şöyle söyleyelim,  2023’te 1000 iş yerinden sadece 4’ü denetlenmiş; 1000 çıraktan sadece 3’ü denetim görmüş.

*

Haftada bir gün, son derece yetersiz bir eğitim alan bu çırak çocuklar yasal olarak işçi kabul edilmediğinden sendikalara üye olamıyor, örgütlenemiyorlar. Milli Eğitim Bakanlığı ileri gitmiş, sendikal faaliyetin önünü iyice kesmek için mesleki eğitim sözleşmesinde öğrencilerin yükümlülükleri kısmına “sendikal etkinliklere katılmamayı” da eklemiş.

Raporda, Türkiye’nin de tarafı olduğu sözleşmeler uyarınca MESEM öğrencisi ya da değil, çırakların sendikal haklardan yararlandırılmaması bir hak ihlali olarak tanımlanıyor. O zaman soru şu: Bu yaşta işçi olmaması gereken ama işçileştirilenler nasıl örgütlenebilir? Yaş farkının yarattığı hiyerarşi, zaten ustalarıyla yaşadığı çatışmalar nedeniyle bu ayrı bir örgütlenme mi olmalı, yoksa erken tanışmaya mecbur bırakıldıkları formel işçilik dünyasında tüm işçilerle birlikte mi örgütlenmeleri daha iyi? Bunu da konuşuyorlar, bir kısmı çekinse de bir kısmı konuşuyor ve belli ki daha da konuşacaklar.

Not: Raporun tamamı kısa bir süre sonra https://chm.fisa.org.tr/ adresinde paylaşılacak.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
327AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin