Küresel iklim değişikliği tartışmaları bağlamında, G20 ülkeleri özellikle önemli bir rol oynamaktadır. G20, dünyanın en büyük gelişmiş ve yükselen ekonomilerinden oluşur ve dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisini temsil eder. Toplamda, bu ülkeler küresel sera gazı (GHG) emisyonlarının %75’inden fazlasından sorumludur.
COP29’da 350.org tarafından yayımlanan bir raporda, G20’nin emisyon azaltma taahhütlerinin kritik önemini vurgulamaktadır. Gönderi, ülkeleri GHG emisyon seviyelerine göre sınıflandıran bir harita içermektedir. Renk kodlu sistem, “Çok Yüksek”ten “Çok Düşük”e kadar değişir ve ülkeler arasındaki emisyon katkılarındaki farkı vurgular.
GHG emisyonlarının çoğunluğu G20 ülkelerinden yayıldığı için, bu ülkelerin politikaları ve eylemleri, iklim değişikliğiyle küresel mücadelede çok önemlidir. Bu ülkelerden kaynaklanan emisyonların büyüklüğü, burada yapılacak önemli azaltmaların küresel emisyon seviyeleri üzerinde belirgin bir etkisi olabileceği anlamına gelir.
COP29’da sabah oturumu girişinde harekete geçen sivil toplumun aktif katılımı da belirtilmektedir. Bu durum, sivil toplum kuruluşlarının ve sivil toplumun, hükümetleri iklim taahhütlerine bağlı kalmaları ve bu taahhütleri yerine getirmeleri konusunda baskı yapmadaki rolünü vurgular.
Sonuç olarak, iklim değişikliğiyle mücadelede G20’nin sorumluluğu abartılmamalıdır. Küresel GHG emisyonlarına büyük katkı sağlayan bu ülkelerin politikaları ve eylemleri, sürdürülebilir bir gelecek sağlamak için küresel çabalar açısından kritik öneme sahiptir. Durumun aciliyeti, bu ülkelerden derhal ve önemli eylemler yapılmasını gerektirir.
G20’nin önemli rolünü tanıyarak, küresel iklim politikalarında oynayan dinamikleri ve bu acil sorunla mücadelede uluslararası iş birliğinin önemini sol ideoloji ve ayrıṣmamıṣ mücadele ile daha iyi anlayabiliriz.
—
350.org hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz;
https://www.academia.edu/44557192/United_Nations_Climate_Justice_Framework_and_Activism_The_Paris_Agreement_2015_Campaign_by_350_org