Genelikle, önemli gelişmlerin çoğundan habersiz kalma düşüncesi yaygınlaştı. Bazen de günümüze konulan olguyla da yetiniriz. Sistemi anlama ve gidrek sorgulama tutumları epey daraldı. Algı oyunlu tutsaklıkla önemli gelişmeleri de siyasal duruşla deyerlendirmede hiçseleşti. Son dönemde kapitalist krizlerin artışı artık imkar edilmez haldedir. Bunların yaratığı sonuçlar dda dalga dalga yayılıyor. Eşitsizlikler ve yoksulaşmalar yanında uygarlık ve doğa krizleri de tetikleme rolundadır. Fakat, seçeneksiz siyasal eksiklik sonucu bunlar pek de konuşulmaz. Tepkilerde veya arayışlarda ya duyarsız veya yanlış yönelimleri de artırdı. Nitekim, krizler giderek faşizme de yönelişi artırdı. Artık faşist başbakan veya cumhurbaşkanı kişiliklerde faşist olma normalleşmesi de oldu. Hem de Batı Avrupa veya son Amerikadaki gibi Trump bunların ne yazık gelinen acı sonuçlarıdır.
Krizler ve yoksulaşma birlikteliği sonuçta savaşın da benzin dökmesiyle birlikte göç dalgası artı. Göçmen sorunu adeta siyasal rant ve mafyalaşma ile de kültürleşme davranışlarını da örgütletirdi. Sistem yönedeme durumunda ollması da başka handikap. Sorunlar artıp neden başka gösterilince de tetehlikeli noktaya da gelinir. Göçmen sorunu ile Faşizim adeta ayni arenada buluştu. Buluşan bu iki nokta da Faşizmin yükselmesini de getirdi. Göçmen karşıtı sorunları etiketnlendirme ile birlikte Faşist seçenek de iktidarda buluştu. Bu örneklerden biri de italyada Moleni ile yerini aldı. Başbakann olan Melone ayni zamanda kimliksel kadın figürüyle de tamamlanıyordu.
İnsanlar seçim sonrasından kopar. Kopunca da olanları fazla bilmez. Bilmeme de gelişmelerle nelerin geldiğinden de habersiz olur. İtalyada başbakanlığı faşist aday kazanınca yine ufak bir yankı oldu. Sonra sanki kazanan ve hükümet olan faşist parti değilmişçesine normale geçildi. Oysa her alanda olduğu gibi, değişim ayni zamanda taşları da oynatmaya başlar. Hele de kulandığı esrumanı da siyasetde çalmaya başlar.
İtalyada Moleni seçimi kazanırken, klandığı probaganda esrumanlarından biri de mültecilerdi. İtalyanın etilenmesini ve ekonomik sorunları ona yükledi. Doğrusu karşılığını da pek umulmaan şekliyle, seçimi kazanarak oldu. Yine hem de Avrupanın Akdeniz kıs-yısındaki italyada Faşizim hükümet oluyor ve devlete yöneliniyordu.
Kimse devamına ilgi göstermedi. Oysa italya bazı kararlarıyla adeta direk mesaj veriyordu. Öyle ki ingilterenin Ruanda ile yaptığı anlaşmadan daha da ileriye gider. Arnavutluktan gelen mülteci dalgasını geri gönderme politikasına esruman oluşturuyordu. Meloni, Arnavutluktan gelen göçmenleri geri gönderecekti. Karşıda bir mülteci kampı kurar. Orayı italya yönetecekti. Para da aktaracaktı. Gelen mülteci dalgası Arnavutlukta yerleştirilecekti. Arnavutluk da para karşılığı bunu imzalıyor.
Pek ses gelmedi. taki, uygulamaya geçirilinceye dek. İtalya yargısı ayağa kalktı. Bunun yasa dışı olduğunu açıklıyordu. Yasalara aykırı deniliyordu. Çelişkiler başladı. Fakat, uygulama da başlaması ile birlikte. İtalya yönetimi olayı yumuşatma adına az mülteci Arnavutluk kanpına gönderir. Fakat, yargıçlar direniyordu. “hukuksuz ve yasaya aykırı” açıklamaları yapılıyordu. Hükümetin siyaset yaptığı ve yasalara uymadığı belirtiliyordu. Çok geçmeden Meloni de karşılık veriyordu: “yargının siyasete karıştığı ve siyaset yaptığı” suçlamasını vurguladılar. Bir anda hukuk hükümeti yasalara uymadığını ve siyasetin hukuğa müdahale etiğini vurgularken, yönetim de yargıyı siyaset yapmakla suçluyordu. Bir anda italada kurumlar arası kuvetndenklemi hozluyordu. Bozulurkennde yetkinin yasanın üstünde olmasını da işaret ediyordu.
Gerilim artıyor. Kamuoyu ikiye ayrıldı. Siaysal ikilemler yanında hükümet ve yargı ikilemi de oluştu. Herkes herkesinkendi alanına müdahale etmekle suçluyordu. Sanırım bu tartışma zemini bize hiç yabancı gelmiyor. Üstelik kulanılan argüman net sistemsel bir gerçekti: Kapitalist yapıda göçmen gerçeği..
Faşist idoloji yeni örgütlenme sürecinde göçmenlik konusunu yabancı düşanlığı ile kurumsallaştırıp krumsalık idolojisine getirdi. Sonuçta bu silahla kazanıldı. Kazanınca da birşeyleri devam etirmesi şart. Salt göç dalgasını engeleme değil, gelenleri de geri gönderme pratiği olması gerekirdi. İtalyan göçmen düşmanlığı ile kazanılan faşist seçim sonucu, beraberinde tutumlarla taşlanması gerekirdi. Bunun biri engeleme olsa da öteki de geri gönderme idi. Oda Arnavutlukta oluştu. Para vererek, kamp kurup kendi denetleyerek adımı da atı. İtalyan yasalarına uyup uymaması ise başka sorun. Suçlama ise malum, herkes herkesi siyaset yapna, hukuk alanına müdahale ve kendi alanlarını koruma refleksleriyle karşılıklı duruşlar gelişiyor. Kamuoyu da buna hemen uyuyor. Çünkü tehlikeli gerçek görülen mülteci dalgası vardır.
Bir konu sorunn olursa, kavrayışı da değişik kesimlerce başkalaşarak tırmanır. Sonuçta, soruna çözüm önerileri kaçınılmazdır. Tabi göçmen sorunu gibi konularda kazananlar da vardır. Bu noktada probaganda ile seçenek önemlidir. Faşizim bu konuda gerçekten günümüzde yabancı düşmanlıkla yeni hayat alanları bulduğu da kesin. Öyle olmasa birçok ülkede faşist liderler veya partiler ansızın birinci sıraya gelmezlerdi. Hem de en demokrat denilen ülkelerde. İnsan haklarının yaygın olan koşullarda..
Fakat, alışınca veya ilgisiz olunca gelişmeleri de tam anlayamasınız. İtalya bu açıdan önemli örnektir. Yönetime gelen faşistler, önce tutunmaya başlarlar. Sonra devleti ele geçirme hamleleri gelir. Kendi düşünceleri yaygınlaştırıp kültürleşme peşinde koşarlar. Hükümet etkinleştikçe öteki kurumlarla da çatışır. Bunalrın ilk önemli halkası da yargıdır. Yargıyı etkisizleştirme, kendine yasalarla uyumsalaştırma ile atamalarla ele geçirip talimatlaştırma peşindedirler. Meloni hikayesini biraz bilenler, şimdi daha koltuğa oturmatan Trumpun da ayni yargı hamlelerine de şayit olmaya başladıkalrının farkında olacaktır.
****
Kısaca, italyada göçmenler sorunuyla, yabancı düşmanlık duygularını geliştiren faşist parti başbakanlığa dek geldi. Biraz konuşturuldu. Ardından hamleler başladı. Çoğu duyulmadı dahi. Şimdi uygulaman yaygınlaştı. Yaygınlaştıkça en başta yargıyla karşı karşıya geliniyor. Yapılanlar ile yasalık sorgulanıyor. Ama demokratiknyöntemlendeğil de yargı gücünü koruma yönetim ise istediklerini yapma yetkisiyle gerçekleştiriyor. Suçlamalar siyaset damıtılarak devam ediyor. Bize faşizmin öyle uysal durmayacağını anlatır. Ne yazık batı medyası ingilterenin Ruanda benzer anlaşmasına ayni duayrlığını da belirtmediğini ekleyelim. Orada da kuvetlr ayrımı çelişkisi çıktı. Fakat, İngiltere yargısı italyadaki yargı kurumu kadar ses getirecek tutumlara girişmedi. Buda batı Avrupanın başka bir resmi.
Net olan, artık faşist uygulamalar, devlet siyasetlerinde artık normalmış şekliyle sık sık karşımıza gelecek olmasıdır.