Gazete mahşetlerini genelikle izlerim. Yazma veya prokram nedeniyle gelişmelere yabancı kalmamam gerekiyor. Tabi bu arada takip ederken, bazen anıyla birlikte bazen de uyarılarla eklenerek, konu seçkimde yardımcı olunur. Biri gazetelerden öteki de direk televizyon haberinden yakaladığım iki gelişmeği, yazımın içine sığdırmaya çalışacam. Tabi arada anıya dalarsam da haber anı ikilemi ifadesine de tamamlayıcı olgu haline gelir.
***
Pandemi öncesiydi. Yerel seçimler yapılacak. Ozaman kaydım Yeni Erenköyde idi. Tabi belediyeler birleştirilmediydi. Pek de seçimle ilgilenmiyordum. Ama yukarda belirtiğim gibi, kime oy verecemden çok yakalaşağım gelişmelerle, kendimce deyerlendirme fırsatına daha çok yönlendim.
Seçimlerde adaylar ortaya çıktı. Bağımsızlar vardı. Hele biri sırıtıyordu. Daha aday olurken, arkasında kimler var merak edilerek, birşeyler de yakalanıyordu. Derken, CTP li bazı arkadaşlar anamın evine gelir. Bana kimi destekleyeceğimi sorarlar. Amaçları başkaydı. Kendilerince bağımsız aday olan birine destekleri vardı. CTP onu destekleyecekti. Israrla bana destekleyecekleri adayın iyi olduğunu da eklemeyi ihmal etmiyorlardı.
Benim tereddütsüz ama ilgisiz olmama da hemen şu öneriyi eklediler: “istersen sana gönderelim. Konuşursan ikna olursun” önerisini dahi yaptılar. Ben bölgeği iyi bildiğimi, ama buradan Lefkoşaya dek varan yolun da farkında olup kolayca öğrenme şansımdan söz ediyordum. Israrla bana ilgili adayı desteklememi söylediler. Ben ensonda, dileyimin kendilerinin yanlımamasını vurguladım. Onlar ısrarla ayni iyi kuramıyla yanıt veriyorlardı.
Sözü uzatmayalım. Seçim yapıldı ve ilgili kişi bağımsı z aday olarak seçildi. Ardından Panmdemi dönemi de geldi. Pandemi döneminde sokaklar kapalıyken, ulaşım sıfırlanırken, ben hep Erenköyde bulundum. Anamı yalnız brakmak istemedim. İyi de oldu. Çünkü en basitiyle, yapılan yardımlarda dahi yoksul fakir anamı kimse düşünmedi..
Derken kervan yolunda yürüdü. Belediye başkanı UBP saflarına katıldı. Tabi bazı görüşmeler ve benzer tutumlar ayuka çıkarak oldu. Sorarsanız, ya unutuldu veya olmadı yanıtını verecek olanlar da oalcak. Ama herhalde durup dururken hem de ağırlıklı CTP destekli, bazı iş adamlarının yardımında olan kişi UBP saflarına kolayca katılmazdı..
Devamında UBP vekili de oldu. Artık ismi ayuka çıktı. Her konuda hemen yargı tehtitleriyle korkutmalar da oldu. Geldik sonuncusuna: birkaçını yazacam. Sahte diplomada sadece kendi değil, çevresinden de adı karıştı. Ama vekil olmanın ve UBP hesaplarının örtüsü onu şimdiye dek koruyor. Ama son BRT prokramında dedikleri ise memleketin aynasıdır. Malum, son dönemin önemli rezaletininin normalleştirme lafazanlıkları gırla gidiyor. Neymiş, iki mühür kulandığın oyun daha da sert ifadesiymiş. Daha ileri gidilip bunun iptal olmadığını belirti. Bu yoldan böyle sonuç da çıkması kadar normal bir şey de olamazdı.
Dünyanın hiçbir yerinde böylesi net yanlışın veya oy iptal gerekçelenmenin, burada daha da ifade etme olduğu söylenmez. Söyleseniz, herkes alay eder. Kural olmadığı kesin. Ozaman her seçim ortamında tüzük yasa denilip, benim desteğim daha da belirli olsun ismini kulanıp çift hat da üç mühür kulanalım. Koltukçular bunu söylüyorsa, diyecek kelime de kalmaz.
*****
Akşamüzeri TELE 1 izliyordum. Dış haberler konusuna ağırlık veriyordum. Murat Taylanın İsrail Türkiye ticari ilişki haberi bana ders verici geldi.
Açıklamalara bakarsanız, “tabi ki resmi olanlar” Türkiye israile karşı ihracat yasağı koydu. Ama Taylantın anlatığı örnek ibretlikti. Bunu da tetikleyen, istanbulda bazı kişilerin israile gidecek ve çelik tel yüklü kamyonları engeleme eylemiydi. Tabiki orası Türkiye. Emniyet güçelri engeleme yapmak isteyen kesimleri engeledi. Dikati çeken, bazı eylemcilerin “Erdoğan israile karşı yasak koydu” söylemeleriydi. Hala Türkiye gerçeğine rağmen bazı devlet yanlılarının bazı olumsuzlukların Erdoğandan habersiz yapılma inancıydı.
Murat Taytlan, hemen bazı bilgileri araya sıkıştırdı. Geçen yıl Yedi Ekim öncesi israile çelik tel satılıyordu. Filistine ise ihracat sıfırdı. bir yıl sonra işler karştı. İsraile görünürde çelik dikenli tel ihracatı yok. Ama tesadüfe bakın, Filistine hem de yoğun çelik dikenli tel satıldı. Daha da düşündrücüsü, geçen yıl israile ihracat edilen çelik teler miktarında tam iki katı Fİlistine ihracat edilmekte olduğu bilgileri ortaya çıktı.
Konuyu biraz bilen, Filistine ihracat konusu zaten İsrail üzerinden yapıldığı idi. Fİlistine israilin müsaade edip çelik tel satılması da nasıl olur, başka olgu. İsrail bu aldığı çelik dikenli teleri sınır çizme ve Filistin ilhak edilen toprakları korumak için kulanması da başka bir gerçeklik. Bir anlamda israile anbargo derken, bunun nasıl delindiği veya israile karşı eylemler olunca hele de ticari ayak üzerinden girişilince, emniyet güçlerinin tutunu da malundur.
Bir iki yüzlülüğün adeta kısa yoldan ifadesidir. Fakat, hala onca gerçeğe karşın hala Erdoğana rağmen kelimelerinin inanacak kitleler bulmasıdır. Benzer hareketi Yunanistanda gerçekleşti. Orada elbet başarısız değil de o anlık gemi yüklenmesi engelendi. Bunu da dip not olarak ekleyelim.
****
İki gelişmeden bir makale çıkardık. Adeta sistemsel gerçeğin ufak resmini çzimeğe çalıştım. Yaşanan bu koşulalr ise potansiyel kitlesel desetk ve yapılanların yalanına inanç oldukça, daha fazlası da olacak. Filistin lafazanlığı veya en kirli yalanın dahi nasıl savunlulma hayat karşılıklarıyla deyerlendirme yapmak daha kolaydır. Sistem böyle işledikçe, durmadan Göbelsler yaratmak da kolaydır.