Kısaca COP29 olarak adlandırılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 29’uncu taraflar toplantısı Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de devam ediyor. İlk haftası sona eren toplantılar 22 Kasım tarihine kadar devam edecek.40 bine yakın kişinin kayıt yaptırdığı toplantı katılımı itibarıyla geçen sene Birleşik Arap Emirlikleri Dubai’de yapılan toplantıya katılımın neredeyse yarısı kadarla sınırlı kaldı. Dubai’deki toplantılara 80 binin üzerinde kişi katılmıştı. Bakü’deki toplantılara katılım ülke devlet başkanları düzeyinde de epey eksikliklerle dolu. Küresel ısınmaya neden olan fosil yakıtlar konusunda sicilleri hayli kabarık olan ABD, Rusya, Almanya, İngiltere ve gelecek sene toplantıya ev sahipliği yapması beklenen Brezilya’nın devlet başkanları Bakü’deki toplantılarda çeşitli gerekçelerle yer almayacaklar. Fransa ve Hollanda devlet başkanlarının da konferansa katılmayacağı ileri sürülüyor. ABD’de yeniden başkan seçilen Trump ilk başkanlığı döneminde iklim değişikliği olgusunu inkar etmişti. Trump’ın Paris İklim Anlaşması’ndan ABD’yi çekeceği söylentileri bile zirveyi karıştırmış durumda. Arjantin Devlet Bakanı Javier Milei bu söylentileri gerekçe göstererek ülkesinin delegasyonuna zirveden ayrılın çağrısı yaptı. Milei’nin de iflah olmaz bir iklim inkarcısı olduğunu ve iklim değişikliğini savunan bilim insanlarına hakarete varan sözler ettiğini de belirtelim.
Bakü’deki toplantılarda iklim değişikliğini durdurmak için belki de tüm toplantılar boyunca konuşulan temel konu “para” oluyor. İklim değişikliğine en çok neden olan ülkelerin (gelişmiş ülkeler) gelişmekte olan ülkelere ve yoksul ülkelere iklim finansmanı ile ilgili BM hesaplamalarına göre yıllık yaklaşık 1 trilyon dolar para aktarması gerekiyor. Bu paranın kredi mi, hibe mi olacağı, hangi araçlarla aktarılacağı, nasıl toplanacağı vs. temel tartışmalar arasında. Hal böyle olunca Bakü’de de geçen yıl Dubai’de de yapılan konuşmaların yörüngesi para üzerine dönüp duruyor.
Türkiyeli politikacılar ülkemizde ağızlarını açtıklarında Türkiye’nin gelişmiş ekonomisi olan ülkelerden birisi olduğunu söylerler değil mi? Oysa COP toplantılarında bu söylem tam tersine döner ve Türkiye’de yoksul ülkelere aktarılması planlanan bu 1 trilyon dolarlık paradan pay ister. Nitekim bu yıl da Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında Türkiye’nin bu yöndeki beklentilerine yer verdi.
“PETROL ALLAH’IN LÜTFU!”
COP29 zirvesinin Bakü’de yapılıyor olmasına daha geçen seneki toplantı sürecinde de itiraz vardı. Tıpkı Birleşik Arap Emirlikleri gibi Azerbaycan da en çok petrol üreten ülkeler arasında ve iklim değişikliği ile fosil yakıtlar arasında doğrudan bir ilişki var. Hal böyle olunca iklim değişikliğine neden olan petrol üreticilerinin ülkesinde iklim değişikliği konuşmanın da çok absürt olduğuna yönelik söylemler az değil.Nitekim, iklim değişikliğini durdurmak için fosil yakıtların azaltılması ve nihayetinde tamamen durdurulmasının konuşulması gereken toplantıların daha açılış konuşmasında Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ürettikleri petrolü “Allah’ın lütfu” olarak nitelendirdi! Yani bırakın petrol üretimini kısmayı ya da tüketimi azaltmayı “Allah’ın lütfu” dediği petrole “Allah’ın ipine sarılır gibi” sarılacaklarını birinci ağızdan söylemiş oldu. COP29 Zirvesinin Başkanı, aynı zamanda Azerbaycan’ın Ekoloji ve Doğal Kaynaklar Bakanı Mukhtar Babayev’in Azeri petrol devi, ülkemizde de faaliyet gösteren SOCAR’ın eski bir yöneticisi olduğunu söylemek bu ülkelerin COP toplantılarına ne kadar değer verdiğini anlamak açısından önemli olabilir. Nitekim geçen seneki COP28 Dubai Toplantılarının Başkanı Sultan Ahmed Al Jaber’in de fosil yakıt lobiciliği yaptığı iddia edilmişti.
ZİRVE BAŞKANI SOCAR PETROL ŞİRKETİNİN ESKİ YÖNETİCİSİ
Yine de Muktar Babayev’in konuşmasında önemli gerçeklere işaret etmesi, iklim finansmanı için gerekli yıllık 1 trilyon dolarlık kaynağa ayak direyen gelişmiş ülkelere harekete geçmemenin yol açacağı maliyetin çok daha büyük olacağını dillendirmesi önemli bulundu. Gezegenin 3 derecelik bir ısınmaya doğru gittiği, buna karşı tüm ülkelerin emisyon oranları ile ilgili ulusal katkı beyanlarını güçlendirerek, fosil yakıtlardan “Adil ve koşullar dikkate alınarak” vazgeçilmesi gerektiği sözleri de önemli bulundu ancak kendi devlet başkanının fosil yakıtları Allah’ın lütfu olarak nitelediği bir yerde bu sözlerin inandırıcılığının da epey zayıfladığı bir gerçek.
1.5 DERECE NOSTALJİSİ
Zirvenin açılışında konuşan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Genel Sekreteri Simon Stiell’in Beryl Kasırgası’ndan etkilenen 85 yaşındaki Florance’ın fotoğraflarını göstererek bu şekilde devam edilmesi durumunda benzer fotoğrafların da devam edeceğine vurgu yapması bunun için iddialı bir iklim finansman sisteminin aslında tüm ülkelerin yararına olacağını söylemesi de önemli bir uyarı olarak değerlendirildi. Stiell’in, “1.5 derece hedefinin elimizden kayıp gitmesine izin veremeyiz” sözleri ise çoktan aşıldığı belirtilen 1.5 derece ısınma eşiğine yönelik nostaljik bir ifade olarak yorumlandı. Bilim insanları aylardır 1.5 derece eşiğinin aşıldığını ve Paris Anlaşması’nın bu ilk hedefinin artık tarih olduğunu dile getiriyorlar.
DÜNYA METEOROLOJİ ÖRGÜTÜ RAPORU
Nitekim tam COP29 toplantılarının başladığı gün Dünya Meteoroloji Örgütünün açıkladığı dünya iklim durumu 2024 raporu da bu gerçeğe işaret ediyordu. Rapor ayrıca durumun vahametinin görülmesi açısından önemliydi. Rapora göre * 2024 yılı ocak-eylül ayları arasında ortalama yüzey sıcaklığındaki artış sanayi devrimi öncesine göre 1.54 derece üzerinde seyretti. * Son 10 yıl dünyanın gördüğü en sıcak 10 yıl oldu ve sıcak yıllar arka arkaya geldi. Bu dünyanın ısınmasını gösteren önemli bir gösterge olarak kabul ediliyor. * 2023’te atmosferdeki sera gazı emisyonları en yüksek seviyesine ulaştı, yükseliş 2024’te de devam ediyor.* Güney ve Kuzey Kutbu’nda deniz buzullarının genişliği ortalamaların altında kaldı.* Deniz seviyesinde yükselme, 2014-2023 arasında yılda 4.77 mm olmak üzere devam ediyor.
TÜRKİYE’NİN ÇÖZÜMÜ NÜKLEER SANTRAL!
Gelelim zirvenin Türkiye tarafındaki gelişmelerine. Zirvede söz alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin iklim krizinin en olumsuz etkilerinin görüldüğü ülkelerden birisi olduğunu belirterek, 2053 yeşil finans stratejisinin oluşturulmaya çalışıldığını, emisyon ticaret sistemini de içeren iklim kanununun çok yakında Meclise sunulacağını, net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için önceliklerin yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve nükleer enerji olduğunu söyledi. Türkiye’nin 2053 yılında nükleer enerji kurulu gücünü 20 bin MW’a çıkarmayı hedeflediğini söyleyen Erdoğan, Sıfır atık kampanyası ve Togg’u da iklim eylemleri için örnek göstererek Türkiye’nin 2031 COP toplantılarına ev sahipliği yapması için destek istedi. İklim finansmanı konusunda Türkiye’nin de beklentileri olduğunu ima eden Erdoğan konuşmasının sonunda İsrail’in Filistin ve Lübnan’a düzenlediği saldırıların uluslararası yasalara aykırı olduğunu dile getirdi.
Erdoğan her ne kadar İsrail’in Filistin’e yaptıklarını kınayan bir konuşma yapsa da COP29’da İsrail’e olan akaryakıt sevkiyatı nedeniyle protesto edilen ülkelerden birisi de Türkiye idi. Filistin’den ve dünyanın çeşitli ülkelerinden zirveye katılan eylemciler Azerbaycan, Güney Afrika, Brezilya ve Türkiye’den İsrail’e petrol ve enerji sevkiyatının durdurulmasını istediler. Zirvede Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum da Türkiye’nin “2053 uzun dönemli iklim değişikliği stratejisi”ni açıklayan bir toplantı düzenledi. Belgeye göre 2053 yılına gelindiğinde Türkiye’nin birincil enerji arzının yüzde 50’si yenilenebilir enerji kaynaklarınca sağlanacak. Türkiye’nin strateji belgesinin en büyük eksiğinin ise fosil yakıtlardan vazgeçileceğine dair hiçbir somut verinin olmaması, kömürlü termik santrallerden bahsedilmemesi, diğer emisyon kaynakları ile ilgili (kara yolu-hava yolu) somut veriler sunulmaması olarak gösteriliyor. Bu bilgiler zaten Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefine ulaşabilme olasılığının neredeyse net sıfır olduğunu ortaya koyuyor.
DAĞIN FARE DOĞURMASI BEKLENİYOR
Zirvenin ilk haftası neredeyse iklim finansmanı, paranın nasıl dağıtılacağı, nasıl toplanacağı gibi hep para üzerine konularla geçti. Önümüzdeki günlerde de benzer tartışmaların yaşanması bekleniyor. İklim değişikliğini önlemeyi sadece yoksul ülkelere parasal destek sağlamak olarak okuyan, emisyon azaltımı konusunda net veriler, hatta niyetler ortaya koyamayan, iklim değişikliğine en çok neden olan ülkelerin görmezden gelmeyi yeğlediği bir zirveden tüm dünya halklarının beklediği, küresel ısınmanın önlenmesine yönelik ciddi bir sonuç çıkması beklenmiyor. Önceki zirveler gibi bu zirvenin de “Beklenildiği üzere dağ fare doğurdu” cümlesiyle özetlenmesi çok büyük bir olasılık olarak görünüyor.
Şu ana kadarki zirve, Papua Yeni Gine delegasyonunun dediği gibi “Tam bir zaman kaybı.” Görünen o ki kapitalist ülkeler iklim değişikliği konusunda somut bir adım atmaya çok uzaklar ve COP toplantılarını da dünya kamuoyuna “Bir şey yapılıyor tiyatrosu” izlettirmek için kullanmaya devam edecekler.