Almanya’da merkezi hükümeti “azınlık” konumuna düşüren depremin artçıları devam ediyor. Uzlaşmaya yanaşmayan Maliye Bakanı’nı görevden alarak önemli bir hamle yapan Başbakan Olaf Scholz, yeni bir meclis ve hükümet için kaçınılmaz olan erken seçimi önümüzdeki mart ayına kadar erteleyerek, kendisine ve birlikte hareket ettiği ortaklarına zaman kazandırmayı hedefliyordu. Bunun için de güvenoyu oylamasını ocak ortasında yaptırmayı planlıyordu.
Ancak bu taktik tutmadı. Scholz ve ekibi, liberallerin ayrılmasıyla meclisteki çoğunluğunu kaybeden hükümeti bir an önce devirmeyi hedefleyen ana muhalefetin ve ana akım medyanın itirazlarına fazla dayanamadı. Hükümet ve anamuhalefet arasına varılan uzlaşmaya göre Federal Meclis’teki güvenoyu oylaması 16 Aralık’ta yapılacak, erken seçim de 23 Şubat’ta. Artık arkasında sadece iki partinin (SPD ve Yeşiller) ve liberallerden istifa eden bir bakanın desteği olan Scholz’un bu oylamayı kaybedeceği kesin. Yasalara göre Scholz’un bundan sonra Cumhurbaşkanı Steinmeier’e Federal Meclis’i feshetme talebinde bulunması gerekiyor. Bu arada daha şimdiden devreye giren ve Meclis’teki partilerin temsilcileriyle görüşen Steinmeier’in (aslında yasaların kendisine tanıdığı 60 günlük düşünme süresi var) fazla beklemeden uzlaşmayla kararlaştırılan tarihi resmen onaylaması bekleniyor.
Bu arada seçim hazırlıkları için zamanı az olduğu, bugünlerde başlayan karnaval şenlikleri ve önümüzdeki noel tatili nedeniyle personel ve gönüllü sıkıntısı çekilebileceği, oy pusulaları için kağıt sıkıntısı yaşanabileceği gibi itirazlar artık geride kaldı. Tüm partiler artık seçim hazırlıklarına, aday listelerini belirlemeye başladılar. Almanya’daki karnaval etkinlikleri zaten siyasi içerikli oluyordu, ancak önümüzdeki karnaval dönemi partilerin, adayların eş zamanlı seçim kampanyaları nedeniyle her zamankinden da da siyaset ağırlıklı olacak.
Bu arada önümüzdeki dönem Almanya’yı yönetmeye aday kadrolar da görücüye çıkıyor.
∗∗∗
Ana muhalefetteki Hıristiyan birlik partilerinin (CDU ve CSU) ortak başbakan adayı, büyük gayretler sonunda CDU’nun Genel Başkanı olabilen Friedrich Merz… Uzun yıllar boyunca partinin genel başkanlığını yürüten, üst üste seçimler kazanarak 16 yıl Federal Başbakanlık yapan Angela Merkel’le giriştiği liderlik mücadelesini sürekli kaybeden Merz, bir dönem politikaya ara vermiş ve uluslararası tekellere danışmanlık yaparak, milyoner olmuştu. Merkel’in siyaseti bırakmasının ardından yeniden ortaya çıkan ve kısa zamanda CDU’nun yönetimini ele geçiren Merz, kısa bir süre önce de kendi cephesindeki “federal başbakan adaylığı” çekişmesini, aslında kendisinden daha da popüler olan politikacılara rağmen, kendi lehine noktaladı. Zaman zaman göçmenlere karşı aşağılayıcı, dışlayıcı, ırkçı içerikli demeçler vererek popülaritesini artıran Merz’in artık resmen başında olduğu birlik partilerinin önümüzdeki seçimi, diğer partilere büyük fark atarak önde bitireceği kesin gibi.
Aşırı sağcı parti AfD’nin ikinci durumda ama her koşulda koalisyon olasılıklarının dışında kalacağı için Merz’in şu an en yakın rakibi, anketlerde partisinin oy oranı yüzde 16 civarında çıkan Olaf Scholz. Uzun yıllardır hem eyalet, hem de federal düzeyde bakanlıklar, başbakanlıklar yapan ve 2021 yılından beri de Federal Hükümet’in başında olan “tecrübeli devlet adamı” Scholz, daha erken seçimin söz konusu olmadığı dönemlerde yeniden “federal başbakan adayı” olmak istediğini açıklamıştı. Scholz, bir önceki genel seçimlerde olduğu gibi partisinin gerilerden gelip, oy oranını artırabileceğini, seçimi kazanmanın mümkün olduğunu savunuyor. Ancak onun liderliğindeki sosyal demokrat, yeşil ve liberaller koalisyonunun başarısız politikaları nedeniyle artık kimse ona şans tanımıyor.
Bu arada partisi içinden güçlü bir “rakip”le karşılaşabilir. Bizzat savunma bakanlığına atadığı Boris Pistorius, uzun süredir anketlerde “Almanya’nın en popüler, en çalışkan ve önemli politikacısı” sıralamasının başında yer alıyor. Pistorius şimdiye kadar Alman ordusunun yeniden yapılanması, “savaşabilir hale gelmesi gerektiği” yolundaki çağrıları, “zorunlu askerlik” uygulamasına geri dönülmesi için girişimleri ve Ukrayna’ya silah yardımı konusundaki gayretleri, askeri birlik ziyaretleri ve denetlemeleriyle gündeme gelen bir teknokrat. Bu göreve gelmeden önce bir belediye başkanlığı ve eyalet bakanlığı yapan, ama Almanya çapında pek tanınmayan sıradan bir politikacıydı. Bakanlığa getirildikten sonra yıldızı parladı. Bunda kendisinden önce bu göreve getirilen kadın politikacıların “başarısızlıkları”nın da (esas olarak “kadın düşmanlığı”ndan kaynaklanan kampanyalar sonucu) büyük bir rolü var. Ama esas olarak Ukrayna Savaşı’nın ardından gündeme gelen ya da getirilen “Almanya’yı Rusya’ya karşı etkin bir biçimde koruyacak güçlü Alman ordusu” özlemine uygun duruşu sayesinde ülkenin “en sevilen” politikacısı oldu. Başka da bir siyasi parlaklığı, liderlik başarısı yok.
∗∗∗
Uzun süredir ana akım medya onun Scholz’dan daha iyi bir federal başbakan olacağına dair yayınlar yapıyordu. Kendisinden şimdiye kadar bu konuda bir açıklama gelmedi, ancak birkaç gün önce SPD içinden de Scholz yerine onun daha iyi bir aday olacağına dair çağrılar gelmeye başladı. Üstelik bu doğrultudaki ilk çıkışlar Scholz’un memleketi Hamburg’dan yapıldı.
Önümüzdeki günlerde Almanya’da hükümetin başına Merz gibi sağcı bir politikacının geçmesini önlemek için onun adaylığını destekleyenlerin sesi daha çok duyulacak gibi. Gerçi ABD’deki seçimler, seçim sürecine girdikten sonra aday değişikliğinin hiç de hayırlı sonuç vermeyeceğini gösterdi. Ayrıca ülke geneli açısından “sevilen” bir politikacı ancak son çıkışlara rağmen bu durum SPD örgütü, özellikle de üst yönetimi açısından geçerli değil. Yine de Scholz’la seçimi zaten kaybedeceklerini düşünüp, onu öne sürebilirler.