Konuşulan ve konuşulurken de yeni eklerle hem merak hem de endişeyle olması durunundaki seçimler en sonunda yapıldı. ABD seçimlerinde yine ikinci kez Trumpa güldü. Tabi arayla. Baydına kaptırdığı seçimi, şimdi yine Baydının yardımcısı Heri karşısında kazandı. Baydın ise aday olup partisinde de kabul edilmesine rağmen, çekilmek zorunda kaldı. Yerine konulan alel acele Herisin ise bazı beklentilerin aksine kaybeti. Artık Trump kalsik deyimle: nerede bratık diyecektir.
Amerikan seçimi olup da konuşulmaması mümkün değildir. Sistemin kalbi olnası, en güçlü hegemonyacı gerçeği, dahi önemsiz olsa da seçimler mutlaka konuşulur. Tartışılıp öngörüler de yapıldı. Son Amerikan seçimleri salt ABD değil genel sistemin de siyasal aynası gibiydi. Neolibraleşme ile geliştirilen tek eksen ve ikibinsekiz kriziyle de giderek idolojik uzaklaşma ile kimlikler veya görselikle oynama politik sahesinin seyrine kaldık. Bu birçok ülkedeki yaşananın bir tekrarı gibiydi.****
Beklenen Amerikan seçimleri gerçekleşti. Beyaz saraya Trumpun gideceği kesinleşti. Trump konuşmasını dahi yaptı. Demokratlar de yenilgiği daha ilk sandıklarla birlikte kabulendi. Fakat gelen ikinci haber de önemliydi: yapılan Senato seçiminin yenilenmesini de Cumhuriyetçiler Demokratların elinden aldı. Bir anlamda Vaşinktonda cumhurieytcilerin ağırlığı artı. Ayni zamanda daha kolay bakan seçkisini de elerine verdi.
Seçimleri izledik. Tartışmalara mümkün olduğu kadar da yer vermeğe çalıştım. Tabi ki araya Kıbrıs damıtması da kaçınılmaz şekliyle iki yönbden yapıldı. Baydınla görüşme ile rum lobisinden istenen destek ile Kıbrısa artan askeri yığınak durumu, olaydaki ilgiği de artırdı. Sonuçta yapılan seçimle Trump yeniden kaybettiği saraya yeniden gidiyor.
Bu arada seçimde sandık başında yapılan kamuoyu yoklamasında da ahalinin hangi olgulara önem verdiği de açıklandı. Birinci sırada ekonomi, ikinci sırada göçmenler ve üçüncü sırada da kürtaj gelmektedir. Buda başka handikap. Üstelik yine araştırmalara göre Baydın dönemi ekonomik göstergeler bakımından da başarılı dahi gösterilirken, bu sonuç ortaya çıktı. Önceki tesbite dönmenin de önemi burada.
Son krizlerle sistem yönetemez haldedir. Politikayı idolojilerden koparıp, posmoderincilik, kimlikler ve gösteriş üzerinden şekillendirme çizgisibe yönelindi. Son kısa dönemki seçimlerde bunu hep tekrarladım. Örnekler de bunu gösterdi. Kadın figürü, karizmatiklik, giyim şekli, sanatçılarla gösteri, kadın veya bazı hakları içi boş öne çıkarma bunlarla da gerektiğinde din ile etnik kimliklerle politika yoluyla oy istendi. Tabi pek konuşturulmayan cihalet gerçeği de var. cihaletin düşünce dolgusunun da din olması, güçlü erkek veya bazı benzer kimliksel unsurlarla tavır koyma durumu hep oldu. Türkiyede dahi “eğitim artıkça oyumuz düşer” denmedi. Nitekim Trumpun daha çok cihalet eksenli ve gerici unsurlarla oy aldığı da kesin. Bu gidrek idolojik kopuştan başlayan yeniden siyasal mevzilenme duruşun sonuçlarıdır.
Önemli bir noktada şu: Trumpla veya kazansa Herisle sistem değişmeyecekti. Emperyalizmin yeniden üretilme çabaları oalcaktı. Nüyans farklarla sermaye öncelikleri öne çıkacaktır. Bir de kurumsal ve ulusal ikilemler olacaktır. Çaktırmadan yaşatılan ise artık Neoliebralizmin çoktan hükmünü doldurduğudur. Fakat kapitalist sistem yerine yeni bir sıçrama yapamıyor. Demokratlar daha kurumsal davranma ve piyasaya yöhelik iken, Trump daha koruyucu ve Amerikanlaşma çizgisine önem vareceğini açıklıyordu. Tabi emperyalist gerçeklikte olan rekabeti de mutlaka kafamızın bir yerine koymak şart. Örneğin, Trump, Çine karşın italat vergilerini artırma düşüncesindedir. Buna karşılık Rusya ile başka ilişki peşinde. Ancak, Amerikan devletinde salt Beyaz saray değildir. Gerçi Senato çoğunluğu ile öteki bir kuveti de eline geçirme gerçeğini de göz ardı etmeyelim. Sermaye gücü, pentagon gibi kurum ve sınıfsal gerçekleiklerle Amerikan siyaseti belirlenmektedir. Nitekim, zamanında Klintın sağlık reforumu yapmak istemesine rağmen, sermaye gücü ile adaleti harekete geçirerek büyük ölçekte engelendi. CİA yapısını da akıldan çıkarmamak da oldukça nönemli.
Biz Trumpla yeni dönemde sistemin değişmesi veya savaşların yok olmasını görmeyeceğiz. Fakat, krizler ve sistemin çürümüş şekli sonucu, rekabet ile arayışlardaki sorunları, çelişkileri de yaşayacağımız kesin. Örneğin, ısrar ederse, Nato üyelerinin askeri harcamalarını artırmaları isenecek. AB ülkelerine daha farklı da davranış yakalamak mümkün. Genel rekabet sonucu, Rusya Çin ilişkilerinde bazı kayışlar da olacak. Çine yönelik tırmanışın artacağı kesin. bOP projesine devam denilip, Pasefik açılımı olacaksa, iki nokta tetiklenecek. İrana karşı abluka ve tasfiye hareketleri ile Ortadoğudan asker çekmeler gündeme gelmesi olası. Buda bölgemizdeki kayganlığı derinleştirecek. Hem fırsat hem de korkuları birlikte harmanlaştıracak.
Kısaca, yeniden Trump dönemine girdik. Yabancımız değildir. Fakat, gelişmeler de oldu. Güç denklemleri, rekabet hedeflri önemlidir. Üstelik sistem hala krizde. Amerikan hegemonyası geriliyor. Yeniden şekillendirme girişimleri de olası. Posmoderin yumşatma iafadeli faşist hareketler ivme kazanacak. Karizma ve kimlik idolojik silikleşmeği artıracak. Boşuna değil Trumpu ilk tebrik eden Macaristan ve italya başbakanıdır. Bildik ezberde oynamalarla Turmp Saraya girecek. İzleyip göreceğiz. Biraz daha bilmezlikte kişisel tavır da sırıtacaktır. Amerikan devlet kurumları ile Trump saydamlaşması bakalım tarihe ne yazdırtacak?