Kıbrıs müzakerelerinde tarihsel olarak en uzun süren durgunluğun ardından, iki tarafın yaklaşımları arasında bilinen büyük uçuruma rağmen BM’nin ve uluslararası toplumun Kıbrıs’a olan ilgisinin umut verici bir adım olduğu bir gerçektir.
Görüşmelerin hemen başlaması beklenmese de iki toplumdaki seçim süreçleri ve Yunanistan ile Türkiye arasında değişen ilişkiler zamanı geldiğinde bize önemli gelişmeler getirebilir.
BM Genel Sekreteri Kıbrıs sorununun özü dışında, süreci özünden saptırmayacak Güven Artırıcı Önlemlerin benimsenmesinin gerekliliğine çok doğru bir şekilde işaret etti.
Somut olarak, Kıbrıs Türk tarafının katı yaklaşımları nedeniyle bir süredir askıda kalan yeni geçiş noktalarının açılması konusuna değindi.
Bu konuyla ilgili olarak iki toplumun ilerici örgütlerinin ortak eylemlerini ve kararlarını hatırlamakta yarar var.
Ayrıca pandemi sırasında barikatların kapatılmasından kaynaklanan tüm sorunları ve yeniden açılması için ortaya koyulan ortak çabaları da hatırlamakta fayda var.
Tarafların ortak çıkarlarını algılayamamaları ve bu konuya al-ver mantığıyla yaklaşmaları yeni geçiş noktaları açılmasının önünde daima bir engel olmuştur. Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik en genel yaklaşım da yıllardan beri böyledir.
Peki her yeni geçiş noktası açıldığında kazançlı çıkan yalnızca bir taraf mı? Örneğin, Lefkoşa’daki yeni bir geçiş noktasının açılması sadece Kıbrıslı Türk emekçilerin ve öğrencilerin güneye geçişlerinde değil, aynı zamanda ticaret ve diğer ziyaretler için kuzeye geçişlerinde Kıbrıslı Rumlara da yardımcı olacaktır.
Kentin batı kesiminde ve ağırlıklı olarak Agios Dometios barikatında oluşan kuyrukların yarattığı sıkışıklığın, şehrin doğu kesiminde araçların da geçeceği yeni bir geçiş noktası açılarak kesinlikle giderilmesi gerekiyor.
Aynı şekilde, yarım asırdır hem Athienou’lu Kıbrıslı Rumların hem de belki de daha çok dar bir kara şeridinin ucunda hayatta kalmaya çalışan Lurucina’lı Kıbrıslı Türklerin sıkışıp kaldığı Athienou-Lurucina bölgesinde de acilen bir geçiş noktasının açılması gerekiyor.
Böylece Athienou, Lymbia, Dali ve Potamya’nın yanındaki bir köy olarak Lurucina coğrafi yöresine yeniden kavuşacak.
Elbette böyle bir geçiş noktasının açılması sadece iki köy sakinlerinin günlük hareketlerine hizmet etmeyecek, aynı zamanda Lefkoşa’dan (güneyden ve kuzeyden) Larnaka’ya ve Mağusa’ya (veya tam tersi yönde) gitmek isteyen binlerce Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk’e de hizmet edecek.
Kokkina barikatının durumu da buna benziyor.
Açılmasıyla sadece Dillirga bölgesinden Pyrgos sakinlerinin başta Baf olmak üzere kent merkezlerine ulaşımına yardımcı olmakla kalmayacak, aynı zamanda Kıbrıs Türk toplumunun tarihsel olarak var olduğu bir bölge olan Baf’a adanın batısında ikamet eden Kıbrıslı Türklerin daha hızlı erişimine de yardımcı olacaktır.
Tüm bu sebeplerden dolayı, barikatların açılması sadece taraflardan birinin diğerine prestij gösterisi değil, her iki toplumun da ortak hedefi olmalıdır.
Bu siyasi konjonktürün herkesin yararına olacak şekilde değerlendirilmesi için yurdumuzun ilerici örgütlerinin ve mevcut durumdan etkilenen bölgelerdeki yöre sakinlerinin harekete geçmelerinin şimdi tam zamanıdır.
Lefkoşa’da, Athienou-Lurucina’da ve Kokkina’da yeni geçiş noktaları açılmasının şimdi tam zamanıdır.
Kabul edilemez statükoyu daha da normalleştirmek için değil, tam tersine yeniden birleşmeye yönelik yeni yollar açmak için.