Son dönemde burada da bazı konuşmalar oluyor. Hele de Nivyork yolculukları sonrası oldukça kamuoyuna hitaplar artıyor. İki lider hikayesi yeniden ısıtılıyor. Ama tüm kavramların da resmen ırzına geçerek. Görüşmenin içeriğini boşaltma ve kendini kurtarma adına “yemek yeme, resmi olmayan toplantı” imgeleriyle donatıyorlar. Ama net olan şu: özellikle K. Kıbrıs hep gerçeklerle değil de algılarla davranış artıyor. Buna muhalefet liderinin havada krevat salaayarak, hukuk entelektüğelikle gerçekleri dolamaca çevirme lafazanlığı da epey artı. Hep sanki burası karar verecekmiş havasıyla konuşuyorlar. Hesap ise koltukta kalmaktan öte değildir. Ne demişti eski CTP liderlerinden biri “yalanı CTP ği kurtarmak için söyledim”….
Kaç defa başımıza geldi. Ama görmezden gelerek, fırsatları kulanma hep yaşandı. Zaten genelde Kıbrıs hep bu oyun kuralarıyla oynandı. Hiçbir zaman bağımsız ve ortak Kıbrıs siyasal duruş olmadı. Hep ordan burdan denilirken, sonuçta Kuzey özellikle resmen Türkiyeleşti. Öyle Türkiyeleşti ki UBP bile son kurultayı ile anti ne varsa normal gibi yaşanıp geçti. Kimin koltuğa oturacağını bir yana brakın, artık hayatın her alanında resmen Türkiyeleşmenin ta kendisi oluyor. Üstelik tepkisiz ve biyat ederek süreç işliyor. Türkiyedeki gelişmeleri bu nedenle bilmek önemlidir. Hedefleri de burayla direk alakalıdır. Hele Kıbrıs konusu tabusal resmi devlet duruşu halindedir. Kuzeyde de Türkiye konuşulma yerine, siyasal koltuk hesabı, rant aşkıyla alma hikayeleri çevresinde dolanılıyor. Öyle bir algı tutsaklığı oldu ki, Erdoğanın konuşmalarının özü değil de istediklerini alıp moral ponpalanıyor. Son dönemde ise Erdoğanın söylemediklerinden söylemiş gibi davranıp yine haklılık havası çalınıyor. Muhalefet medyası özellikle bu konuda epey algı tutsağı oldu. Konuşmada eşit devlet yoksa, demeki denip satır arası konulup kendi lehlerine yoluyorlar. Elme kesip de odun yontarım lafazanlığı gibi.
Belli ki Kıbrısı şu veya bu nedenle konuşturulacak. Üstelik abartılı ve algılarla birlikte. Ama öteki kesin nokta da uluslarrası koşullar ve Türkiyenin Kuzeye bakışındaki duruşlar önemli etken olacak. Zaten kimse imkar etmiyor, şu paradoks var: Kıbrıs Cumhurieyti ve Türkiye ikilemi siyasal etken olurken, öte yanda da iki lider denilip de algı tutsaklığı örtme hamlesi oluyor. Ama iki lider havası değil tüm yakın tarih gelişmeleri gösterdi ki dış etkenlerle ve yeni ayarlarla siyasal sıçrama yapıldı. Tek eksen ise adanın resmen fiylen ikiye ayrıştırılmasıydı. Yakın tarihe baraksanız bunu hep görürsünüz. Daha acısı, iki kesimin en yakın olduğu dönemde, dış koşulların dayatmasıyla bu sıçramalar oldu. Dünya oluşan zeminin de yerleşmesine resmen yardımcı oldu. Hiç uzağa gitmeyelim: Kuzey Kıbrıs bunun en net kanıtıdır.
Kuzeyde Türkiyeleşme kesin. Zaten brakalım resmi havaları, kimse Ersinin tek başına davrandığına inanmıyor. Denktaşta dahi “ben gitmem, görüşmem” denesine rağmen Türkiyenin direk dayatmasıyla tıpış tıpış gidiyordu. Ersinin zaten geliş şekli malum. Ünalın nasıl atandığı da yaşatarak, göstererek yapıldı. Şimdi bu gerçekleri yok sayıp iki lider hikayesine sarılalımmı duruşunda olmamamız gerekir. Nitekim gitmem havasındayken giden Tatarın ne savunacağı da Ankara tarafından belirlenecek. Türkiye ise her fırsatı kulanıp kendi siyasal yayımacılığına oynuyor. Tabi türkiyede de olanları göz ardı etmeyelim. Dış politika ise bir başkadır. Kıbrıs deneyimini bilebler, öyle kolay kolay girilen yerden geri çekilemek için ne gerekiyorsa yaptı. Kıbrıs örbeği. Şimdi de en yakın Suriye. Ama yine şu yalan tutuyor: iki lider. Üstelik, saray heycanıyla Tufan da atıp tutmaya başladı kelime fetişizimle seçenek sunuyor. Tabi biraz federasyonu, bağımsız devletin ne olduğunu bilen, Tufanın nekadar saçmaladığını anlar. Türkiyeye mesajla “ben de buradayım” anlatısı döktürülüyor.
Tabi Türkiye gerçeği ve orda olanlar da birbaşka paradoks. Türkiyeyi sadece Kıbrıstaki çıkarı ve talepleriyle konuşturuluyor. Örneğin son okuların açılırken ki temizlik rezaleti burada haber dahi olmadı. Yargının yerlerde sürünmesine de dokunan yok. Ekonomik duruma bakan da olamaz. Çünkü onay alıp de koltuk sevdası var. brakın Türkiyedeki tarikatları, buradaki tarikatlaşma ile geliştirilen vakıflar ile din işleri yapılanışına da ses çıkarılmıyor. Sosyolojik olarak da ortaklaşma paydaşlığı da çok zayıf olmanın sıkıntısı da var.
Ama birbirini izleyen gelişmeler oluyor. Bunların çoğu hiç tartışılmaz. Gerek Kıbrıs cumhurieytinin yaptığı anlaşmalarla, adaya yığılan askeri gerçeklik,öteyandan Türkiye ile dolmuş yolculuğuna dönen gelgitlerle nelerin imzalandığı dahi bilinmeyen K. Kıbrıs.. bunlar filizlenen bazı ayarları zaten gösteriyor. Sorun giderek şurada düğümlenip yürüyor: Kuzey kIbrısın yasadışı koşulalrının yasalaştırılma arayışları da arada oluyor. Ama sistem gerçekten bunu istiyormu, belli değil. Herhalde Türkiye Kuzeyi brakacak tutumu beklenemez. Ama yine de iki lider resmi olmayan, yemek yiyecekler. Guteres zaten başka alanda yok. Hiç duydunuz mu İsrail saldırılarına akarşı temsilci Telavive göndersin?
Ama gerçek olan şu: biz Kuzeyde resmen Türkiyeleştik. Öyle iki liderle avunamayız. Zaten Ersinin durumu malum. Masada isenileni yapacak. Fakat,
Eğer sızanlar doğruysa ve masadan kaçma kuralı konulacaksa,ilerde bazı yeni manevralarla hamleler de olması olası.
Tekrar edelim: Kuzey Kıbrıs Türkiyesiz düşünülemez. Ama Kuzeyde Türkiyede olanlara uzak. Hele siyasal hesapları konuşulmuyor. Tam aksi, biyat olup fırsatla rant kapma kolaycılığı önemli siyasalnişbirlikçilik ilkesidir. Türkiyedeki gelişmeler ise pek de hayrın olamıyor. Ama birileri yine şu teknikle davranıyor: konuşmalardan lehine olan veya alehine olmayan varsa sevinen garip şaklabanlar veya dalkavuklar da medyada türedi. Olanlardan öyle kopuldu ki yapılan anlaşmalar veya kocaman söylenen yalanlar kimsenin umurunda değil. Ama net olan, umursamamak veya küçümsemek de olmaz. Çünkün altüstler etrafımızda Ortadoğu yeni denklemler arayışında ve savaş sürüyor. AB ülkelerinde faşizim yükseliyor. Türkiye ise fırsatla yeni kazanım peşinde. Tüm bunların üstüne, Kuzey KIbrısta da en teslim olan koltukçular la durun idare ediliyor. Yetkiler dahi daraldı. Yol apmayı dahi Türkiyeye havale edilip brakıldı. Sadece yandaşlama rant dağıtım kaldı. Bunlar siyasal erk kullanımının da nedenli güç olmasının gelinen aşamasıdır.