2022 yılında Faiz Sucuoğlu’nun kısa süreli Başbakanlık döneminde ortaya atılan yeni bir paradigma ilan edilmişti; “tanınmamışlığın avantajlarını kullanacağız.”
Tanınmamışlığın kullanılan avantajları konut sektöründeki talep patlaması ile birleştirildi. O günden sonra onlarca karapara aklama vakası yaşanmış, durum Türkiye Cumhuriyeti’nin gri liste ilişkisi ile birleştirilmiş, yabancılara konut alma sınırlandırması gibi düzenlemelerin ortaya çıkması ile neticelenmişti.
Tanınmamışlığın avantajlarını kullanma sürecinde, bu konuda gerekeni yapmaya hazır bir büyükelçi göreve atanmış, ardından da tanınmamışlığın avantajlarını kullanma konusundaki rolü ile ün yapmış ve işler sarpasarınca da katledilmiş bir suç örgütü lideri ile daha önce bir şirkette ortaklığı olan başka biri aynı göreve atanmıştı. Konut, yap -sat, sanal bahis, casino, uyuşturucu, galeri, benzinci vs… derken tanınmamışlığın avantajları daha da etkin bir şekilde kullanılmıştı.
Bir de tanınmamışlığın avantajlarının siyasi alana nüfuz etme süreci yaşanmıştı. Bu dönemde en çok Juju markası siyasi alanı domine ederken, whatsapp gruplarından gelen ekran görüntüleri, dedikodular ve ödemelere dair tanınmamışlığın avantajlarını kullananların cepleri dolmaya başlamış; Türk milliyetçiliğinin söyleminin sponsoru kimi zaman Amerikan Doları kimi zaman Rolex olmuştu.
Tanınmamışlığın avantajlarından göz kör olanlar, ilk şoku mülk konusunda açılan davalar ile yaşamıştı. Yarattığımız küçük dünyada, gerçeklerle yüzleşme pahalıya gelmişti anlaşılan.
Bunca yıldır hak hukuk dinlemeyenler, tanınmamışlığın yarattığı dezavantajlarla karşılaşınca bir anda hak savunucusu oldu. Dün tanınmışlığın avantajını kullanıp emekçileri bir köle gibi pazarlayanlar, bugün insan hakları evrensel beyannamesinden girip, avrupa insan hakları sözleşmesini dilinden düşürmemeye başladı. Tanınmışlığın avantajlarını sonuna kadar sömürme uğruna doğayı talan edenler, imar planı gördüğünde dik yukarı zıplayanlarla denizlere lağım boşaltanlar gelişme hakkından bahsetmeye başladılar…
Dün akşam tanınmamışlığın yeni bir avantajı ile karşılaştık. Meclisin en gürültülü milliyetçisi Zorlu Töre, tek aday olarak girdiği seçimde kendi kendini seçtirecek çoğunluğa ulaşamayınca, günlerdir süren meclis başkanı seçimi fasariyasında kısa yoldan başkan olmaya karar verdi. Kazanmadığı seçimde kendini başkan ilan etti.
Tanınmamışlığın avantajları bir kez daha sahnedeydi, irade gaspını bir kenara bıraktık, karakomik bir fasariyayı izlemeye devam ediyoruz. Zorlu Töre, tanınmamışlığın avantajlarını kimseye bırakma niyetinde değil. Ancak bu ısrarın sebebini anlamanın, yaşanan siyasi kriz kadar önemlidir. Çünkü geriye dönüp baktığımızda, “tanınmamışlığın avantajları” ile “tanınmamışlığın avantaları” arasındaki ilişki, esasen adanın kuzeyinde hayatını sürdürmek durumunda kalan ve geleceğini burada kurmak isteyenlerin iradesi yada iradelerinin gaspıyla ilişkili önemli noktaları barındırmaktadır.
Erken seçim söylemi ile eğer siyasi bir yol haritası çizilecekse bunun “tanınmamışlığın avantajları” paradigmasının yarattığı tahribat ile ele alınması gerekir. Yaşanan sürecin sorumlularının denetlenmesi, hesap vermesi ve kanıtlanmış bir suç varsa etkin bir şekilde cezalandırılmasını barındırmalıdır. Sadece Kıbrısın kuzeyindeki unsurları değil aynı zamanda deniz ötesindeki unsurlara yönelik de aynı tavır takınılmak gerekmektedir. Yolsuzluk ve suçun, Kıbrısın kuzeyinde var olan “demokratik” düzen ve idare üzerine yarattığı tahribat ortadadır. Halının altına süpürecek bir şey kalmamıştır.