yazılariktibas“Sınır hattı çok sıcak” - Ceren Sözeri
diğer yazılar:

“Sınır hattı çok sıcak” – Ceren Sözeri

279 Takipçiler
Takip Et
Orjinal yazının kaynağıevrensel.net

Bir zamanlar gazetecilik öğrencileri Kıbrıs sorunu, İsrail-Filistin meselesi, Balkanlardaki dengeler, Kafkasya gibi konuları bilmeden mezun olamazlardı. İdealist olanların hayali küçük birer Mithat Bereket, Coşkun Aral, Burbuçe Ruşiti olmaktı. Nasrallah’ın ölümünün ardından bir televizyon kanalında Coşkun Aral’ı dinliyordum. Nasrallah’la söyleşi yapabilmiş ender gazetecilerden biri olan Aral’a göre bu başarının sebebi Nasrallah’ın Lübnan Hizbullah’ı ve Türkiye Hizbullah’ının farklı örgütler olduğunu anlatma gayesiydi. Bugün bu farkı bilmediğinden şüphe ettiğim gazeteciler, yorumcular var ekranda.

Geçen hafta Narin’in katilini bulma hafiyeliğine soyunan gazeteciler ceketlerini bile değiştirmeden ellerinde sopa ile Ortadoğu haritasının başına geçtiler. Ne tarihsel arka plan vardı ne saha bilgisi. Üstelik kimileri mezhepçi yorumlar yapmaktan da çekinmedi. Saha ise bambaşka bir haberciliğe sahne oldu. Gazze’deki katliamı Kudüs’ten ancak İsrail’in izin verdiği kadarıyla aktaran gazeteciler, bu sefer Beyrut’a girebilmişti. Tıpkı depremde olduğu gibi bazıları kendileri haber olmayı tercih ettiler. Dahiye’ye gidip “Gördüğünüz gibi sokaklar bomboş” diyenler, “Sınır hattı çok sıcak” gibi akla zarar yorumlar, İsrail’in attığı füzelerin ardından yüzlerce insan ölmemiş gibi ‘ne kadar korktuklarını’ anlatanlar… Ve en nihayetinde stüdyoda insanlık dramını bırakıp durumun Türkiye’yi nasıl etkileyeceğine odaklananlar. Burası ayrı bir ilgiyi hak ediyor çünkü ülke, uzun zamandır içe kapalı bir siyaset izlediği için uluslararası alanda olup bitenler de Türkiye’yi merkez alarak tartışılıyor ya da siyaset tarafından “iç cepheyi çökerttirmeyiz” çerçevesinde araçsallaştırılıyor. Çevrenizde olup biten her şeyin kendisiyle ilgili olduğunu düşündüğünüz biri olsa yardım almasını önerirsiniz, oysa medya uzun zamandır bu ‘arızadan’ mustarip.

Bu arada iğneyi kendimize batırırken çuvaldızı da unutmamak gerek. Batı medyası da 8 Ekim’den bu yana çok kötü bir sınav veriyor.  New York Times, BBC gibi güya güvenilir kaynakların Gazze haberlerinde özne yok. “Öldürüldü”, “Gazze’nin su sistemi savaş tarafından tahrip edildi” gibi İsrail’in failliğini gizleyen bir dil tercih ediliyor. İsrail’in işlediği savaş suçlarına itirazlar çok az haber oluyor ya da Londra’da olduğu gibi protestolar ancak medyanın kapısının önüne geldiğinde duyurulmak zorunda kalıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün açıklamasına göre bugüne dek 130 Filistinli gazeteci öldürüldü, medya kuruluşları İsrail tarafından hedef alındı. Haber yapanlar tutuklandı, işkence gördü. Chomsky ve Herman’ın tarif ettiği propagandanın en önemli ayaklarından biri olan tepki yönetimi medyayı kuşatmış durumda. İsrail’in savaş suçu işlediğine dair her ima antisemitizm suçlamasıyla, “teröristleri” desteklemekle karşılık buluyor. Özellikle ABD medyası para ve siyasi kaynaklarını kaybetmekten korkuyor.

1991 Körfez Savaşı CNN’le birlikte haber kanallarını hayatımıza sokmuştu, 2003 Irak işgali savaşın öbür yüzünü gösteren Al Jazeera’yı ortaya çıkardı. Bu savaşın bir medyası yok. İster BBC’yi, ister CNN’i, ister Al Jazeera’yı takip edin hep aynı görüntüler üzerinden uzman yorumlarını izliyorsunuz. Propaganda artık bir de sosyal medya üzerinden yürüyor. Medyayı ele geçirip sosyal medyayı dezenformasyon ve misenformasyona boğunca gerçekler feda edilip mevzu “Hamas’ı kınayıp kınamamak”ta kilitleniyor.

Son olarak iyi örneklere de değinmek gerek. Reuters’ın ABD Dış Politika Editörü Hümeyra Pamuk bu hafta ABD’li üst düzey yetkililerin kendi aralarındaki yazışmaları haberleştirdi. 11-14 Ekim arasındaki e-maillerde kimi yetkililerin savaş suçuna ortak olma endişelerini dile getirdiğini, ancak bunlara kulak asılmadığını ortaya çıkardı. Belki de en çarpıcısı ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett H. McGurk’ün, durumu 2016 yılında Musul’da IŞİD’e karşı düzenlenen ve Irak kentini harabeye çeviren askeri operasyona benzetmesiydi. McGurk Musul’da da planlandığı gibi Gazze’de de ateşkes çağrısı yapmadan insani yardımlarla sorunun çözülebileceğini savunuyordu. Seçim arifesinde ABD’nin Ortadoğu’ya bakışını gösteren önemli bir habercilik başarısıydı.

Ve Hediye Levent. Evrensel’e yazdığı yazıların yanı sıra Voice of America’ya Beyrut’tan bildiren Levent aynı zamanda Youtube’da program yapıyor. Olan biteni bağlamı ve tarihsel arka planıyla tane tane açıklıyor, dahası izleyicilerden gelen soruları sabırla cevaplıyor. Bu savaşın medyası yok ama tarihi ve sahayı bilen gazeteciler hala var. Doğru bilgiye ulaşmak bugünlerde biraz da okuyucunun ilgisine ve çabasına kalıyor.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
325AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin