Amerikan zırhına bürünmüş soykırımcı İsrail ordusunu kim durduracak? BM Genel Kurulu etkisiz, Güvenlik Konseyi bloke, Lübnan’daki UNIFIL biçare, Filistin’deki UNRWA kurban, Arap Birliği bir hiç. Batılı hegemonyayı kırma iddiasındaki Çin ve Rusya gidişatı etkileyemiyor. Ve şimdi İsrail’in İran’a karşı ABD ile birlikte tasarladığı saldırı için geri sayım devam ediyor.
İsrail liderlerinin ‘vaat edilmiş topraklar’ safsatasıyla sürdürdüğü savaş “Arap dostu” Rusya’nın ve “Filistin dostu” Çin’in çıkarlarını tehdit etme potansiyeli taşıyor. Lakin uyarı ve kınamanın ötesine geçebilen bir karşı duruş gelmiyor.
***
Rusya’nın Suriye’deki vekalet savaşında omuz omuza verdiği İran’la dayanışması sınırlı. İran kamikaze SİHA’larla Ukrayna’da elini güçlendirdiği Rusya’dan umduğunu bulamıyor.
Mao döneminde Çin, Filistinli örgütlere cesurca destek vermiş bir devletti. İsrail’i Asya’daki emperyalizmin üssü olarak görüyordu. Tayvan ne ise İsrail de oydu. Fakat şimdi Çin teknoloji alışverişinde ABD’den sonra İsrail’in ikinci ortağı. Çin temmuzda Pekin’de buluşturduğu Filistinli 14 örgüte birlik anlaşması imzalatıp iki devletli çözüm çerçevesinde Filistin devletinin kurulmasından yana sesini yükseltse de İsrail’le ilişkilerini sakata getirecek ileri adımlar atmıyor. Pekin’in iki yıl önce Suudi Arabistan ve İran’ı barıştıran hamlesi Amerikan hegemonyasına sokulan bir çomaktı. 2021’de İran’la 25 yıllık stratejik ortaklık anlaşmasıyla ilişkilerine derinlik kattı. İki ülke arasında askeri temaslar arttı.
Bu şekilde uluslararası alanda nüfuzunu ticaret ve yatırımlarla sağlarken, çatışma denklemlerinden uzak duran genişleme stratejisine biraz siyasi perspektif de katmış oldu. Amerikan nüfuz alanını daraltabileceğini gösterdi. Ne var ki bu yeni yönelimin altı henüz dolmuş değil. Çin, ABD’nin “yıkıcı küresel liderliğine” karşı “yapıcı küresel liderlik” iddiası için gereken cesaret ve kapasiteye ulaşmadı. Fincancı katırlarını ürkütmeden “az gidip uz gitme” ayarında ilerliyor.
Çin, İran’a yaptırımlardan en fazla yararlanan ülke. İran’ın petrol ihracatının büyük bir bölümünü ucuza kapatıyor. Hayalet tankerler Çin’e yüzüyor. İran’ın özellikle petrol tesislerinin saldırıya uğraması Çin’in çıkarlarına doğrudan darbe vuracaktır. Yine de Çin kolayca İran için topa girmiyor. Yardım edecekse de bunu kılı kırk yararak yapacaktır.
***
Ortada, Orta Doğu’ya yeni bir düzen verme iddiasını taşıyan büyük bir saldırganlık var. Yeni düzende Asya’da belirlenen ortak da Hindistan. Pekin ve Moskova açısından bu saldırganlık İran, Çin, Kuzey Kore ve Rusya’yı şer ekseninde gören ABD’nin çevreleme ve yıpratma savaşının bir parçası olarak ele alınabilir. Fakat bu değerlendirmenin gerektirdiği bir karşı strateji gelişmiyor.
Tabii olası İsrail-İran çatışması ABD’yi de içine çekerse, çıkarlar dünyası şunu fısıldayabilir: Bu durum İran’ı Rusya ve Çin’e daha bağımlı hale getirecektir. Rusya’nın en büyük düşmanı ABD’nin, Orta Doğu ateşinde erimesi Rus ve Çin çıkarlarına hizmet edecektir.
Bataklık senaryosu İran’da kurulursa sonuçları bu çıkarımı yapanların hesaplarını da çok aşar. ABD’nin Afganistan ve Irak’ta işleri batırması haklı olarak tek kutupluluğu lanetleyen söyleme güç kattı. Ama İran’a ulaşan çatışma, Çin ve Rusya’nın da çıkarlarını tehdit edebilir.
Rusya, kolektif Batı ile fiilen bir savaşın içinde olduğu için ondan kartlarını daha açık oynaması beklenebilir. Ama buna fazla yanaşmıyor. Bu tutumu anlamlandırmak için yazılabilecek bir sürü şey var.
Evvela Rusların Ukrayna’da kafaları kalabalık ve defteri düremiyorlar. Orta Doğu’ya ayıracak ne enerjileri ne de mesaileri var. Daha önemlisi denge siyasetinde müthiş bir pragmatizm işliyor.
Ukrayna’ya ayrılması beklenen fonlar ve silahlar İsrail’e yönlendiriliyor.
Dahası ABD ve İngiltere ikilisi askeri kapasitelerini Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz’de İsrail için caydırıcılık oluşturmak üzere seferber etmiş durumda. Yani güneyde olanlar kuzeyde Rusya’yı rahatlatıyor.
Çin ve Rusya’nın İsrail’in vahşet siciline yönelik diplomatik tepkileri kolektif batıyı sıkıştırma ve yıpratma hedefinin ötesine geçemiyor.
***
Burada, çelişkiler üreten ulusal çıkarlar konuşuyor.
Rusya, Filistin davasına destek verip Hamas’ı Moskova’da ağırlarken İsrail’le ilişkilere atfettiği önemden zerre miktarı şaşmıyor. Ukrayna savaşına paralel olarak iki ülke arasında yaşanan gerilimler de bu çerçeveyi zorlamadı. Rusya’nın İran’la da yara bere içindeki dostluk ilişkileri 5+1’le nükleer anlaşma sayesinde ısındı, Suriye’de ivme kazandı ve Ukrayna savaşında farklı bir yere geldi. Bu seyir bir müttefiklik ilişkisine evrilmiyor. Sadece eksenler savaşında aynı kefedeler. Paslaşıyorlar ama birbirleri için sonuna kadar savunma taahhüdü altında değiller.
İran’la kapsamlı dayanışma Rusya’nın bölgesel çıkarları açısından fazla riskler barındırıyor. Burada da ulusal çıkarlarda öncelikler sıralaması karşımıza çıkıyor.
İran’ın askeri-nükleer kapasitesini artıran bir Rus rolü, Rusya’nın Körfez ülkeleriyle stratejik çıkarlarını baltalayabilir. Bu, Çin için de geçerli. ABD ile ittifakın İran’a karşı mutlak koruma sağlamadığını fark ettikten sonra Çin ve Rusya ile ilişkileri çeşitlendirmeye giden Körfez ülkelerinin “Alternatifsiz değiliz” diyerek hasım taraflardan daha fazlasını koparma becerisi bir yere kadar Rus-İran ilişkilerinin değişen tabiatını da tolere edebiliyor.
İran’la ilişkiler artsa da Rusya, Ukrayna’da yaptırımlara eşlik etmeyen Körfez blokunun hassasiyetlerine daha duyarlı hale geldi. Mesela Moskova Körfez’de anlaşmazlık konusu olan adalar meselesinde İran’ın tezlerinin karşısında yer aldı. Hassas bir terazi üzerinde duruyor. Kantarın topuzunun kaçtığı noktalar İran’ın Rusya’dan daha fazla silah ve nükleer teknoloji edinmesi olabilir. Ve bir de gözleri Rusya ile İran arasında müzakere edilen stratejik ortaklık anlaşmasında. Bu süreçten İran’ın caydırıcılığını artıracak bir ortaklık çıkarsa Rusya-Körfez ilişkileri nazikleşebilir.
Daha da önemlisi Körfez, İran-İsrail arasındaki misilleme sarmalından dolayı gerilmiş durumda. İran bir yandan bu ülkelerle açtığı yeni sayfaları korumaya çalışıyor, diğer yandan “İsrail’in saldırılarını kolaylaştırırlar” diye parmak sallıyor. Kırmızı çizgiler netleşmiş durumda: Hava sahalarının İsrail jetlerine açılması, İran’ın hareketlerine dair ABD’ye istihbarat sağlanması ve saldırıda Amerikan üslerinin kullandırılması.
İran’ın katılımıyla yapılan Körfez İşbirliği Konseyi toplantısında üye ülkeler ‘tarafsız kalacakları güvencesini’ verdi. Bu güvencenin altında yatan korku da belli: İran’ın petrol ve doğalgaz tesisleri vurulursa İran da boş durmayacak. Ya Hürmüz Boğazı’nı tanker geçişlerine kapatacak ya da ABD’ye ortaklık sunanların tesislerini yakacak. İki durumda da petrol piyasaları allak bullak olacak. İranlılar diplomatik dil kullanıyor ama Irak’taki Ketaib Hizbullah açıkça tehdit etti: “Savaş başlarsa dünya günde 12 milyon varil petrol kaybedecek.”
Şuraya gelmek istiyorum: Rusların İranlılar üzerinde gözetilmesi gereken bir hukuku var. Körfez ülkeleri de Rusya ile iyi ilişkilerin hatırına bir şey istiyor; Tahran’ın dizginlenmesi.
***
İran’la sırt sırta ilişkinin biçimlendirdiği risk haritası Suriye’yi de kapsıyor. Tepeden bakıldığında iki ülke aynı safta. Operasyonlara Ruslar havadan, İran destekli güçler karadan eşlik ediyor. İki güç birbirini tamamlıyor. Fakat Rusya, İran’ın ‘Kudüs Gücü’ ile özdeşleşen ve İsrail’i hedefe koyan bölgesel politikasının Suriye’de yer edinmesini istemiyor. Ayrıca Rusya, Suriye’de merkezi ordunun güçlendirilmesinden yana dururken İran ‘Direniş Ekseni’nin paralelinde milis yapılarını tercih ediyor. O yüzden Rusya, İsrail’in İran ve Hizbullah unsurlarına yönelik saldırılarının önünden çekiliyor. Rusya’nın Suriye çatışmasına dahil olurken ABD ve İsrail’le sağladığı mutabakatlar İran’ın alandaki hareketlerini sınırlayan taahhütler içeriyordu. Bu milislerin Golan Tepeleri’ne yaklaştırılmaması bunlardan biriydi. İsrail yıllardır İran ve Hizbullah’la bağlantılı yapıları bombalarken Ruslar başka tarafa bakıyor. Sadece Rus güçlerini tehlikeye attıklarında dişlerini gıcırdatıyor. Yine de İsrail’e epeyce anlayış gösteriyor. Mesela 2018’de Suriye’ye operasyona giden İsrail jetlerinin tehlikeli manevraları yüzünden bir Rus keşif uçağı Akdeniz’de düştü. Rusya 15 askerini kaybettiği halde Tel Aviv’i sadece ‘sorumsuz davranmak’la suçlandı. Türkiye’nin 2015’te düşürdüğü Rus uçağına verilen tepkinin yanında çok zayıftı.
Suriye krizi boyunca Başbakan Benyamin Netanyahu’nun en fazla görüştüğü lider Vladimir Putin’di.
İsrail içinde Rusça konuşan Yahudilerin kalabalık olması da ilişkilere ‘incelik’ katıyor.
2021’de dönemin İsrail Başbakanı Naftali Bennett’in, Moskova’yı ziyaretinde Suriye’deki mutabakat teyit edilmişti. Bennett’e göre ilişkileri güvene dayalıydı ve eşsizdi. Bennett, Suriye’de İran ve Hizbullah’ı hedef alırken Rusya’yı önceden bilgilendirme sözü verdi. Putin de İran ve Hizbullah unsurlarının Golan’dan uzak tutulması taahhüdünü yineledi. Ayrıştıkları nokta İran’dı. Bennett, İran’ın nükleer tesislerini vurma konusunda Rus tutumunun gözden geçirilmesini beklerken Putin’den ‘Hayır’ yanıtını aldı.
***
İran’a gelişmiş silahların verilmesi konusunda sadece Körfez ülkeleri değil İsrail’le ilişkilerin de frenleyici etkisi olabilir. Ruslar 2005’te 5+1 grubu ile nükleer anlaşma sağlandıktan sonra İran’ın S-300 talebini karşıladı ama sıra S-400 ve Su-35 siparişine gelince ipe un serdi. İsrail’in 19 Nisan’da İran’daki S-300 bataryasını vurduğuna dair haberlerden sonra Amerikan basını ağustosta Rusya’nın S-400 ve Murmansk-BN (uzun menzilli elektronik harp sistemi) tedarikine başladığını öne sürdü. Fakat konuyu araştıran Middlebury Institute of International Studies at Monterey’in kapsamlı raporuna göre silahlar henüz teslim edilmedi.
Geçenlerde İsrail bombardımanı Hmeymim Üssü’ne yaklaşınca Ruslar yine alarma geçti. Rusya’nın İsrail Büyükelçisi Anatoly Viktorov’e bakılırsa İsrail’e yapılan uyarı Rus ordusuna zarar verecek eylemlerden kaçınılması ile sınırlı. Yani eski mutabakat hala geçerli.
***
Özetlersek Rusya ve Çin, ABD’nin işini zorlaştıracak ölçüde İran’ı destekleyebilir. Ama bu desteğin bölgedeki diğer ilişkileri örseleme noktasına varması beklenmez. İran da Çin ve Rusya’yı kendi bölgesel çıkarlarından uzaklaştıracak bir çatışmaya sürükleyemez. Öte tarafta Çin ve Rusya Filistin ve Lübnan’dan yana dursalar da İsrail’le ilişkilerini gözden çıkarmaz. Batılı hegemonyaya karşı ‘tepki ekseni’ BRICS+ ve Şanghay İşbirliği Örgütü gibi alternatif platformlarda ivme kazansa da barış, istikrar ve çatışmasızlık süreçlerine dair fazla bir şey vaat etmiyor.