Kıbrıs iktibasUlaş BarışÖnce gensoru, olmadı boykot! - Ulaş Barış
diğer yazılar:

Önce gensoru, olmadı boykot! – Ulaş Barış

279 Takipçiler
Takip Et
Orjinal yazının kaynağıkibrispostasi.com

Olaylı Meclis Başkanlığı seçimi ülke gündemindeki yerini koruyor.

Kimileri ‘seçim bitti’ derken, memleketin büyük bir kısmı yapılan seçimi ‘skandal’ olarak nitelemektedir.

Ancak bu konuda hukukçuların duruşu net ve kesindir.

Mesela Eski Ombudsman Emine Dizdarlı hafta sonu yaptığı açıklamada “Karenin dışına çıkan veya içtüzükte belirtilen şeklin dışında kullanılan oylar geçersizdir” demiştir. Bunun için ille de Sayın Dizdarlı’nın görüş vermesi gerekmemektedir, çünkü durum çok nettir. O karelerin üzerine vurulan çifte mühürler evet niyeti taşımamaktadır, siyasi bir isyan mesajıdır. Bunu diğer 3 ret oyuyla okuyunca, durum iyice netleşmektedir.

Yani Ziya Öztürklerin, birden fazla adaylı bir durum olmadığı için -yine hukuk dışı bir şekilde gidilen- 5.turda kazandığı seçim, su götürmeyecek bir şekilde kanun dışıdır, geçersizdir.

Bunun tartışmasını yapmak bile abesle iştigaldir ama görünen o ki bu hükümetin umurunda bile değildir.

Mesela hükümetin küçük ortağı YDP’nin başkanı geçtiğimiz Cuma akşamı yapılan seçimden hemen sonra, daha tartışmalar sürerken, basının karşısına çıkıp, büyük bir rahatlıkla “YDP için seçim bitmiştir” demiştir.

Dün de açıklama yapan bir başka YDP yetkilisi, aynı ifadeleri kullanıp, “seçim bizim için bitmiştir” demiştir.

Bir oldubitti (Fait accompili) ile kurulan KKTC devleti ve onun düzeni, son 40 yılda tam da böyle bir sistemle çalıştırılmıştır: Oldubittiyle!

Bunu çok iyi bilen hükümet ve aynı felsefedeki ortakları, hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etmektedirler.

Peki, tüm bunlar yaşanırken, meclis içi muhalefet ne yapıyor dersiniz?

Söyleyeyim: Durum tespiti, hukuki gerekçe öne sürme, halka şikayet etme, işin garabetini anlatma ve erken seçim tek çaredir demektedir.

Bunların dışında en önemli şeyi pas geçmektedir: Siyasi tavır almak!

CTP lideri Tufan Erhürman, geçtiğimiz Cuma gününden beri sürekli sosyal medya iletisi paylaşıp, yukarıda yazdıklarımı yapmaktadır.

Kendisi saygıdeğer bir hukukçudur, dolayısıyla ortaya koyduğu tüm tespit ve hukuki gerekçeler gayet doğrudur. Ben de altına imzamı atarım.

Tufan Hoca’ya göre 15 kez 26 sayısına ulaşamayan hükümet her türlü bitmiştir, bu da kesinlikle doğrudur.

Fakat kendisinden bir türlü duyamadığımız şey, olur da Norveçli olmadığı illa ki ortaya çıkacak olan UBP ve yoldaşları hükümetinin, seçimi hileli bir şekilde kazanan adaylarıyla devam etme kararı alırsa, partisinin ne tür bir siyasi tavır alacağı konularıdır.

Bir söylentiye göre, CTP, eğer Ziya Öztürkler başkanlıkta devam edecekse, Meclis Başkan Yardımcılığı görevine aday göstermeyecekmiş denilmektedir.

Böylece meclisi kilitleyecek ve hareket ettirmeyecekmiş.

İyi de bu tavır tek başına yeterli olacak mı?

Meclis İç Tüzüğü, medeni ülkelerin demokratik sistemleri örnek alınarak yazılan, insanlığın binyıllardır devam eden demokrasi mücadelesinin temellerini oluşturan teamülleri ışığında oluşturulmuş, yazılı ve yazısız olan şeylerdir.

KKTC sistemini kuranlar da görüntüde bunları takip etmişlerdir. Ancak iş uygulamaya gelince, oldu-bitti yaratmak ya da meclis tüzük ve teamüllerini pas-pasa çevirmek hiç de sıkıntı değildir.

Her şeyi bırakıp, sadece şuna bakacak olursak, mecliste yeni başkanlık divanı oluşmadan, bir önceki divan göreve divan edecek denmektedir.

Şimdi burada yasal olmayan bir şekilde seçilen bir meclis başkanı vardır. Muhalefet, buna şerh düşmüştür. Eski Meclis Başkanı, bu şerhe rağmen, kendi meselesinde olduğu gibi başsavcılıktan görüş istememiştir!

Hoş, kendi olayında da bunun gerçek olmayan bir istek olduğu ortaya çıkmıştır ama madem kendisi bu yalana başvurmuş ve sonra da özür filan dilememiştir, o zaman dün Kudret Özersay’ın sorduğu soru yerindedir: “Niye bu tartışma için de görüş istemedin?”

Yine dün bir TV kanalına katılan Maliye Bakanı Özdemir Berova ise, muhalefetin meclis başkan yardımcısı adayı göstermeme söylentisine verdiği cevap tam da evlere şenliktir: “Biz de o zaman eski başkan yardımcısıyla devam ederiz!” Yani CTP’li Fazilet Özdenefe ile!

Dedim ya, demokratik kurallar ve teamüller demokrasiyi özümsemiş ülkeler için yazılmıştır, oldubitti cumhuriyetleri için tabii ki bu önemli değildir!

Ama ben yine aynı soruya, yani CTP’nin bu adımı yeterli olacak mı sorusuna dönmek isterim.

Çünkü UBP’li Berova ve ortaklarının kafası gibi zihniyetler için meclis başkanlığı konusu çoktan bitmiştir!

Hatta CTP’nin aday göstermemesi durumunda, bir de üstten çıkıp hem suçlu hem de güçlü pozisyonuna geçecekler ve ardından da CTP’ye “ülkeyi kilitlediler” diye yükleneceklerdir.

Bir sürü gazeteci kılıklı kalemin yazacağı haber ve makalelerin başlıklarını şimdiden görebiliyorum!

Dolayısıyla CTP’nin -aday göstermemek dışında- atması gereken bir takım radikal ve doğalında adımlar vardır.

Doğalında olan adımı, toplam 15 tur boyunca 26 sayısına ulaşamayan hükümet için ivedi bir şekilde ‘güvensizlik önergesi’ vermektir.

Bu elbette içinde birtakım riskler barındırmaktadır. Mesela hükümetin buna karşı konsolide olup, birleşmesi gibi.

Çünkü bildiğiniz gibi koltuk tatlıdır ve kimse koltuğundan olmak istemez!

Dahası ve en önemlisi, UBP gibi kindar, intikam tugayı dolu bir partide, partiyi hükümetten düşürmek ölümcül bir suç olabilir.

Ancak CTP’nin 15 tur boyunca 26 sayısına ulaşamayan hükümeti bir kez daha 26 için zorlamaktan başka şansı yoktur.

Kim bilir, belki de UBP içindeki intikam tugayları başbakanın her ne olursa olsun devrilmesinden yanadır, bu da bir fırsattır!

Fakat CTP’nin bundan başka şansı kalmamıştır.

Eğer doğal adım işe yaraqmazsa bunun dışında radikal ve bana göre son derece doğru olan bir başka adımı da vardır.

O da, eğer Öztürkler ısrarı devam eder, seçim yenilenmez ve hiçbir şey olmamış gibi devam edilirse, CTP’nin meclis görevini boykot etmesidir.

Boykot, KKTC meclisi için yeni bir şey değildir. Daha önce de kendilerinin sebep olduğu ÖRP macerası sonrası, UBP ve DP bunu 21 ay boyunca yapmıştır. Sonucunda da UBP ilk seçimlerde tek başına iktidara gelmiştir, hatırlatırım.

Bence CTP için deniz bitmiş durumdadır. Yani kalkıp da bu şartlar altında CTP mecliste kalsın diye bir cümle kuran ya da bunun savunmasını yapanlar, ya gizli UBP’cidir ya da statükocu. Başka açıklaması olmaz.

Kusura bakmayın ama özellikle de “CTP meclisten çıkarsa, hükümet istediği gibi at koşturur, yasaları geçirir, ülkeyi mahveder” diyenlerin bu tezi, son 4 yılda yaşanan çeşitli tepeden inme yasalar, tüzüğün pas-pas edilmesi filan gibi şeylerle zaten bitik durumdaydı.

Ama bu son olayda yaşanan feci skandalla birlikte bu duruşun tabutuna son çivi de çakılmış durumdadır. Yani hükümet her türlü fink atmaktadır, CTP de buna seyirci kalmaktadır! Fakat bu gidişe son vermek gerekmektedir.

Dolayısıyla gensoru işe yaramazsa, CTP’nin yapması gereken şey meclisi boykot etmek, seçim kararı alınana kadar da oraya dönmemektir.

Yoksa gene kulpuna uydurup, ne bileyim, mesela ‘Gayrimeşru Meclis Başkanı’ gibi bir sıfat yaratıp, aynen Faiz Sucuoğlu olayı sonrası takınılan tavır gibi bir tavra girilirse, gidip oralarda hükümetin kötülükleri normalleştirilirse, sadece önümüzdeki seçimleri kaybetmekle kalınmayacak, hem parti ve hem de ülke siyaseti çok ciddi itibar kaybına uğrayacaktır.

Umarım böyle olmaz…

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin