Siyonist İsrail, Lübnan’a yönelik düzenlediği kara harekatıyla birlikte bir kez daha Lübnan’ı işgal ediyor. Başta Gazze olmak üzere Filistin topraklarında yürüttükleri soykırım savaşını kuzeye taşıyan Tel Aviv güçleri Lübnan topraklarında geçmişte olduğu gibi yine direnişle karşılaşıyor.
Lübnanlılar, Filistinliler gibi Siyonist işgalin ve direnişin ne anlama geldiğini gayet iyi biliyorlar. Ancak geçmişte yaşananların izleri, öznesi olmayanların gözünde çabuk silinebilir. Bu da bizim bugünü, dünden ve yarından yalıtarak okumamıza sebep olabilir.
Sözlü tarihte hikayeler, destanlar şarkılaştırılarak ezberlenir ve gelecek kuşaklara aktarılırmış. Bugün aynı tekniğin geçerli ya da verimli olduğunu söyleyemeyiz elbette. Ancak müziğin, tarihsel bir izleği aktarmada hâlâ etkili bir araç olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Hele hele bahsettiğimiz ülke Lübnan gibi kuvvetli bir müzik kültürü olan bir yerse. Lübnan, sadece bütün Ortadoğu’ya mal olmuş sayısız sanatçının zengin sanat üretimiyle değil, aynı zamanda müziğin gündelik hayatta tüketiliş biçimiyle de gerçek anlamda bir ‘müzik kültürüne’ sahip.
Gelin biz de müzik üzerinden giderek Lübnan’da direnişin izlerini sürmeye çalışacağımız bir yolculuğa çıkalım.
***
Aslında daha önce bir Müzikli Atlas yazısında Lübnan’ın tarihine doğru yola çıkmıştık. Hatta Filistin’e yaptığımız bir diğer işitsel seyahat de iki ülkenin paylaştığı tarihsel keşişim noktalarını bize müzik aracılığıyla göstermişti. Kendimizi tekrar etmemek adına bugün ölçeğimizi biraz daha küçülterek ilerleyeceğiz.
TANIDIK BİR GÜNEY
Yakından bildiğimiz bir şarkıyla söze başlayalım. Grup Yorum’un İleri (1995) albümünde Ya Arise’l Cenubi ismiyle yer alan şarkı, bizi 1980’lerin Lübnan’ına götürüyor. Adından da anlaşılacağı üzere istikametimiz Güney Lübnan.
İsrail, ikinci kez Lübnan’ı 1982 yılında işgal eder. Asıl hedef Yaser Arafat liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü’dür. Ancak FKÖ’nün Lübnanlı müttefiklerinden oluşan Lübnan Ulusal Direniş Cephesi de savaşın öncü güçlerindendir. LUDC’de Lübnan Komünist Partisi’nden Pan-Arabist milliyetçilere çeşitli örgütler, özellikle Güney Lübnan’da büyük bir direniş örneği gösterir. Zira düşmanları sadece işgalci İsrail değildir. Güney Lübnan Ordusu ve Lübnan Güçleri gibi çoğunluğu Maruni Hıristiyanlardan oluşan sağ güçler de İsrail ile birlikte hareket eder.
Lübnan İç Savaşı’nın bir perdesi olarak görülebilecek bu işgalin arından, 1980’lerde özellikle çoğunluğu Şiilerden oluşan Güney Lübnan’da farklı hareketlerin de öne çıktığı gözlemlenir. Savaşın bir tarafı olarak yer alan Suriye’ye yakın bir hat izleyen Emel Hareketi dikkat çekici bir ivme kazanır. (Lübnan Hizbullah’ı olarak bildiğimiz örgüt de ileriki yıllarda Emel’in içinden çıkacaktır). İsrail işgalinin devam ettiği 1984 yılında Emel savaşçılarından Bilal Fahs isimli bir genç, İsrail güçlerine yönelik bir intihar saldırısı düzenler.
(Poster (Altyazı): Güney’in damadı, şehit Bilal Fahs -1984)
Söz konusu şarkı da Fahs için yazılmış ve söylenmiştir. Şarkıyı Marsil Halife seslendiriyor.
“Ey güneyin kuşu, / Ey güneyin sevgisi, / Ey güneyin delikanlısı, / Bilal, kalbin kaldı bulamadılar onu / toprağa gömülmeyecek, / tende olduğu gibi kaldı, / bir avuç el / ateşten bir yumruk. / Ateşlerden bir el güneyi sarıyor.”
Marsil halife, Lübnan’ın rahatlıkla en büyük müzisyenlerinden diyebileceğimiz bir isim. Sözler ise dikkat çekici. Öyle ki kimi kaynaklar sözlerin kime ait olduğunu belirtmese de farklı kaynaklarca Emel Hareketinin lideri Nebih Berri’nin kaleme aldığı söylenmekte. Lübnan siyasetinin muhtemelen en ‘ana-akım’ siyasilerinden biri olan Berri, 1992 yılından bu yana, ilerleyen yaşına rağmen Meclis Başkanlığı görevini hala sürdürüyor.
DEĞİŞEN GÜNEY
Filistin direnişinin Lübnan’da yankılanan önemli bir diğer sesi Ahmad Kabur, 1976’da çıkan Unadikum Albümünde, yine aynı isimi taşıyan şarkısıyla tüm Arapça konuşan dünyaya ulaştı. Sözleri Filistinli Komünist şair Tevfik Ziyad’a ait olan Unadikum’un hikayesinden daha önce söz etmiştik. Ancak aynı albümde yer alan şarkılar da son derece dikkat çekici. Cenubiyun, yani Güneyliler şarkısını ele alalım mesela. Şarkının çıkışı, İsrail’in ilk Lübnan işgalinden iki yıl önceye denk geliyor. Bununla birlikte 1976 yılı, Lübnan’da alevlenen iç savaşın hemen ertesini işaret ediyor. Filistinli örgütlerin de büyük bir rol oynadığı bu savaşta, Beyrutlu sanatçı Kabur’un bu şarkısı da ‘güneyliler’ derken kastedilen Lübnan’ın güney bölgelerinden ziyade güney komşusu Filistin’de yaşayanlar.
Fakat yıllar içerisinde ilginç bir anlam kaymasına uğruyor. Lübnan’ın güneyi de İsrail ve İsrail destekli güçlerine karşı direniş alanına dönüşünce ‘etlerini yiyen güneşe karşı direnen’ güneylileri anlatan eser, Lübnanlıların da kendilerini özdeşleştirebileceği bir şarkıya dönüşür.
Kabur daha sonra çıkardığı Hob (1982) albümünde doğrudan Lübnan’daki direnişi müziğine taşır. Nashid al Mokawama yani Direniş Marşı’nın yer aldığı bu albüm, İsrail’in ikinci Lübnan işgali ile birlikte yoğunlaşan direnişi anlatır.
‘AŞAĞILANMANIN VE GURURUN ANAYURDU’
Belki az bilinen, ancak insanın içindeki en güçlü duygulara yanıtlar veren bir şarkıyla bugünkü tarih yolculuğumuzu bitirelim. Lübnanlı sanatçı Issam Hajali’nin grubu Ferkat Al Ard’ın 1978 çıkarttığı albümde yer alan Entazerni, bize çok daha farklı bir müzik sunuyor. Albümün aranjmanlığını yapan Ziyad Rahbani’nin özgün müzik anlayışından da izlere rastladığımız şarkının sözleri Filistinli Şair Samih El Kasım’a ait.
“Boynum bıçağın ucunda / ey anayurdum ve yine sana sesleniyorum: Beni bekle! / Ve ellerim arkamdan bağlı / Ey anayurdum ve yine şarkı söylüyorum, senin için, / ey benim yaram. / Şarkı söylüyorum: ‘Sana ihanet etmedim, o yüzden sen de bana ihanet etme. Seni satmadım, o yüzden sen de beni satma.’ / Sefil ilahilerin ve kayıp yüzlerin anayurdu, / İntikam peşindeki köklerin anayurdu, / Fırtınaların, yıldırımların ve soğuk gecelerin anayurdu, / Çalınmış meyve bahçelerinin ve ağırbaşlı hurmaların anayurdu. / Köylerin, harabelerin, kanın ve ağlayışların anayurdu. / Seni yüreklendiriyor muyum? Yoksa sen, ey ihanete uğrayan, sen mi beni yüreklendiriyorsun? / Eski yalanların, masalların ve peygamberlerin anayurdu. / Ben senin sırrın mı oldum? / Yoksa sen, ey ihanete uğramış, sen mi benim sırrım oldun? / Sürgünde, yabancı havalimanlarında ve limanlarda parçalanışların anayurdu, / öfkenin anayurdu, / alevlerin anayurdu, / Bir milyon mültecinin gözyaşlarıyla elini öptüğü sen! / Aşağılanmanın, felaketin ve gururun anayurdu! / Veren ve verirken eriyen sevgiye inandım. / Bu yüzden diyorum ki sana: Beni bekle! / Ama diyorum ki sana: Beni bekle!”
***
Yazıda geçen şarkılara ve daha fazlasına ulaşmak için çalma listesi: https://open.spotify.com/playlist/0adcWJf88CMF51A31fY5KP?si=fc127a65e3b8403