yaklaşımlarÖzkan YıkıcıLübnan: kader değil, yeni sömürgeleşme sonuçlarını yaşarken - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Lübnan: kader değil, yeni sömürgeleşme sonuçlarını yaşarken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Uzun zamandır Lübnanı hep iç savaş veya işkal girişimleriyle hep izliyoruz. Tabi ilgimiz varsa. Son dönem ise daha karanlık içeriği de yüklemektedir. İsrail artık açıkseçik, Lübnanın tarihi konumunu yerlebir ederek değiştirmek ve bir kısım toprakları kendi değişik isimlerle kendine katma hamlelerini yapıyor. Fakat, Lübnan gerçeklerini bilmeyenler, hele de bu gerçeklerin mimarı batının algılarıyla yorum yapanlar, elbet yakalayamaz. Üstelik yoksuluk ve geri braktırılmışlığı eleştirerek katliyamları dahi haklı çıkarma görüşlerine de kapılırlar.

İsrail aslında hep istediği ama pek de uygulamama kısgacında olduğu süreci yeniden başlatı. Yeniden başlatı diyorum ki daha önceleri de iki kez direk Lübnanı işkal eden İsrail, tüm teknolojik kulanım ve vahşi yöntemlerine rağmen geri çekilmek zorunda kaldıydı. Bu derslerle ve kendi siyasi hedef sonucu yeniden Lübnana katletme ve imha ile siyasal hamlelere girişti. Ne acıdır ki hep uluslararası hukuk falan diyenler,tıpkı Gazze gibi katliyamları destekliyorlar. Daha ileri gidip israile yapılan karşı eylemler için de israili koruma adına yanında olacaklarının açıklıyor. Kısaca, Lübnan senelerdir yaşadığı kanlı dönemleri bu defa daha vahşileri ve dünyanın gözüne sokularak yaşıyor.

****

Lübnanda olanlar kader değildir. Hele de batının söylediği gibi Hizbulah veya eskiden Filistinlilerin yaratığı gerilim de olamazdı. Lübnan, resmen sömürgeciliğin yeni Sömürgeciliğe geçiş süresinden başlayan düzenlenmelerin sonuçlarını yaşıyor. Lübnanı bu yüzden benzer bazı koşullar nedeniyle iyi anlayacak Kıbrıslı gerçeği var. ama, Kıbrıslılar da kendi sorunlarındanolduğu gibi bütünsel ve sistemsel sorgulama yapamatıkları için konulardan epey uzaktır. Bu arada Türkiye çevrelerine şu önemli hatırlatmayı da hatırlamak gerekir:

İkibin Altıda israilin Lübnan işkal girişimi Hizbulah tarafından nengelendi. Ama ne İsrail nede batı bunu hazmetmedi. Yaptıkları görüşmelerle Lübnandaki Hizbulahın silahsızlandırma merkezli anlaşma yaptılar. Bu amaçla, Lübnana asker gönderdiler. Bu asker gönderen ülkelerden biri de Türkiye idi. İkibin yedideki tartışmalarda TCM tartışmalarında muhalefet bilinmezliğe dikat çekerek karşı çıkanlar oldu. Ama sonuçta Amerikan patentli ve üstüne B.M. sosu konulan karar meclisten geçti. Türkiye de Lübnana asker gönderdi. Ama Hizbulah gerçeği ile amaç çakışmayınca, bu durum başarılamadı. Çünkü israile karşı tek direniş ekseni Hizbulahtı. Lübnan halkı da bu yapıyı destekliyordu. İsrail ise hazmedemedi. Fırsat arıyordu.

Nedense bu alınan ve Lübnana asker gönderme kararları pek hatırlanaz. Ancak, şimdi uluslarası hukuk sosuna ihtiyaç duyulduğu için bazı çevreler bu anlaşmayla hizbulahın silahsızlandırılmasını savunup israile haklılık zemini kurmaya uğraşıyorlar.

****

Tekrar özetleyelim: Lübnan daha sömürgecilikten yeni sömürgeciliğe geçilirken ki kurdurtulma nedenleri vardı. Şam merkezli kesimler Fransızların isteklerine boyun eymiyorlardı. İngiltere ve Fransa kurulacak Suriye fyönetimini daraltma ve cezalandırma adına Lübnan boyutunu ortaya koyup, şekilendirmeğe başladılar. Amaç ise Lübnanda Fransaya bağlı Hristiyan devlet oluşturmaydı. Aynin nedenlerle ve ikinci paylaşım savaşında yanlarına çekme hedefiyle Fransa Hatayı da Türkiyeye verdi..

Lübnan bununla kalınmadı: güçlü devlet olmaması için de etnik, mezhepsel ve alt kimlikli parçalaı devlet yapısıyla şekillendirildi. Bulunduğunuz mezhep veya etnik kimlikle alacağınız bakanlık dahi konuldu. Etkisiz otoritesizlik ile kolayca oluşamayacak ortaklı devletle zayıf olma hedefi konuldu. Nifus kendine göre sayılar konuldu. Yoksul ama oldukça fazla olan Şiği kesimine ise meclis başkanlığı verildi. Hristiyanlarancumhurbaşkanlığı ve Sünilere de başbakanlık brakıldı. Çok daha az olan dürzilere de savunma bakanlığı brakıldı.

Amaç, böylesi zayıf devletle müdahale kolaylığı sağlanacaktı. Öyle de oldu. Yine Lübnanda finans merkezli Beyrut hedefi de vardı. Ortadoğunun isviçresi ekonomik amaçlıydı. Hiçbiri tutmadı. Zayıf devletli ve etnik mezhepsel dini farklılı yapı olunca, dış bölge ülkeleri başta olmak üzere herkesin de yandaşı oluştu. Kolay dış müdahalen alanı açıldı. Bunlar yetmezmiş gibi kırklarda başlayan Filistin mülteci alanlarından biri oldu. Filistinliler de giderek Lübnanda önemli ek güç haline geldi. Bu denklem özellikle Yetmişdört dönemi sonrası ilerici kesim lehine değişiklik yaratıyordu. Eğer Suriye müdahale etmese, Lübnanda ilerici ve Şiği kesimler iktidarı alçaktı. Tabi Filistin destekli..

Suriye önemli ilk darbeyi yaptı. Tarihe geçen Telzaatar katliyamı ile önemli Filistin darbesi oldu. FHKC ürdünden sonra Lübnanda da resmen felaket yaşadı. Sonra İsrail müdahaleleri işkal ile sürdü. Önemli Sadra ve Şatila katliyamları falanjistler le birlikte yapıldı. Ama hep işkaller yenilgilerle sonuçlandı. Hele de Amerikan bölgeye yerleşme hamlesi, cesetlerin taşınmasıyla sonlandı.

Lübnan her işkal sonrası yeni direniş örgütleri de oluşturdu. Filistin darbesiyle sonlanma beklenirken, peşinden Hizbulah çıktı. Üstelik iki kez Hizbulah israili ülkeden çıkardı. Onun için sadece İsrail değil batı ve birçok arap ülkesi için Hizbulah sevilmezdi. Ona karşıydı. Terör örgütü listelerine konuldu. Yine de Hizbulah müdahalelere rağmen gücünü korudu.

Son olayla fırsatı yakalayan İsrail Hizbulahı etkisiz kılmak istiyor. Öyle birkaç günlük değil elbet. Uyguladığı politika ile epey zamandır hazırlık yaptığı en geniş istihbarat ağlarını ördüğü anlaşılıyor. Ama herkesin birleştiği gerçek şu: Lübnan işkal sonrası hep yeni daha sert direnişli örgütlerle yeniden hayata dönüyor. İsrail en azından uyguladığı politikalarla ülkenin artık parçalanması ve birkısmının kontrol altında alınma hedeflidir. Yerlebir etme ile batı destekli probaganda da buna yöneliktir.

Ne dedik: Lübnanı aslında Kıbrıslıların anlaması gerekir. Çünnkü Kıbrıs oluşumunda da belirleyici bazı temel noktalar var. etnik ayrımlı devletlerden tutun, kolayca değişik isimlerle dış müdahaleler zemini yaratıldı. Siyasal normalleşme şekline sokuldu. Kıbrısta buna ek olarak ngarantörlük ilkesi de konuldu. Ne acıdır ki Lübnan felaketlerinde Kıbrıs hep rol aldı. En basitiyle Ağrotur gibi üstler kulanıldı. Şimdi Kıbrıs limanlarında da Amerikan gemileri bulunuyor.

Bakalım,  tarih gelecek Lübnanı nasıl yazacak: yine ortakn Lübnanla mı çıkacak yoksa bir kısmı israileşerek bir kısmı da artık etnik parçalanma sürecine mi sokulacak? Son felaket şu: Lübnan savaşından kaçan insanlar Suriyeye sığınıyor. Kısa zaman önce Suriyeden Lübnana sığınıldıydı. Dahan kötüsü batı dünyası Suriyeye hala anbargo uyguluyor. Anlayacağınız insan felaketlerine çanak tutuluyor. Hani o denilen sivil haklar veya uluslararası nhukuk var ya: etrafta hiç yok.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
295AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin