yaklaşımlarÖzkan YıkıcıLübnan acı yaşananan ile benim hayali anımsamam gerçeği - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Lübnan acı yaşananan ile benim hayali anımsamam gerçeği – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Hafta ortasında Evrensel gazetesinde Hediye Leventin Lübnanla alakalı makalesini okudum. Ayni makale Sendika Org da yayınlandı. Okurken, hüzünlendim. Beynim hala canlı olduğu için de beni çocukluk sürecine taşıdı. Nedeolsa, ben de göçmenlik yaşadım. Hem de çocukluğumda. Bazı Lübnan anlatıları adeta benim de beynimin derinliğinde yer buldu. Bir farkla, tıpkı Kıbrıs gerçekleri gibi, çoğunu konuşmadan hafıza kaybına havale edilme gibi.

Leventin yazısı gerçekten düşündürücü. Daha doğrusu, yaşanan yaşamın savaş yıkımı üstüne kendi içindeki davranış travmalarını da eklemektedir. Her ülkede hangi gerekçeyle olursa olsun, göçmen olduktan sonra, ilgili yerlerde mutlak birçok davranışa tanık olursunuz.göçmen gözüyle de bakarsanız, hem söylenemez hem de söylendiği anda önemli acılar ta kalbinizin derinliklerine gider ve yerleşir. Başka alanda duyduğumuz zaman da hemen kendinizi de sorgulayıp, olayı daha iyi ama üzülerek anlarsınız. Lübnan makalesi beni böyle bir duygu karışşıklığına soktu.****

Hediye Leventin anlatığı neydi: özetle, israilin kanlı saldırıları sonrası, Beyruta göç edenlerin önemli pek söylenmeyen yaşantısıdır. Aslında gerçek olan İsrail de psikolojik olarak bu olayların olmasını da hedefliyordu. Onun içicin, katliyam yaparken, hep Hizbulah hedeflerini vurduğunu söylüyor. Hizbulahın olduğu için katliyan yaptığını anlatıyordu. Doğrusu pratik de bu politikanın karşılığını dda zamanla getiriyor.

Örneğin, sizin de yaşadığınız bir apartman var. ansızın İsrail füzesiyle vurulup yerlebir ediliyor. İsrail gerekçe olarak orada Hizbulah olduğunu söylüyor. Doğru veya yanlış farketmez. İsrail yıkımını yapıyor ve algı probagandasını da üstüne koyuyordu. Sonuçta, bir Lübnanlı olarak siz, yaşadığınız yerde hİzbulahlı var yok bakmadan, korkuyla tehlike içinde olmanızı sağlar. Öyle ki bu duygu hem korku giderek paranoyalaşarak sürer. Hizbulahlı paranoyası ve göçmenin karşıtı olmayı da tetikler. Artık çaresizlik ve katliyam şu nokaya gelir: göçmeni apartmanında veya çevrende istememek. Böylelikle algıyla İsrail katliyamı engeleneceği duygusu da oluşur.

Başlangıçtaki Hizbulah dayanışması böylelikle kırılma durumlarına da tanık olunur. Öyle ileri gidilir ki Güneyden gelen Şiyi göçmenlere karşı da tutuma gelme tehlikesi var. nitekim, Hediyenin de yazdığı gibi, göçmenlerin apartmanlarında olmasına veya kiraladıkları evlerden çıkmalarına yönelik tavırlar da gelişti. Özellikle ilk aşamada israilin de hedeflediği Hrisitiyan kesiminde yoğunlaştı. Öyle ya, siz göçmene ev kiraladınız. Ama İsrail onları hedef görüyor. Ozaman, sizin konutunuz hemen vurulma hedefine olduğu anlamı gelir. Bu durum ise Lübnandaki dayanışmayı etkilemeye başladı. Bazı kesimler Hizbulahın savaşı denip, kendilerini aklamaya çalışıyor. Bu tavır da savaştan göç edenlere karşı tutumla ilk adımlar da atılmaya başlanıyor.

İsrail bu konuda bazı kendine göre başarılar kazandı. Lübnana karadan hala giremedi. Ama, Beyrutda göç edenlere karşı öteki kesimlerin rahatsız olmalarını sağlamaya başladı. Yıkarak, katlederek, birilerine de “Hizbulalhtır” deyip ortaklaşan acıda dahi parçalama yaratmaya başladı. Hediye Leventin bu makalesi bu nedenle önemlidir. Hem israilin yıkımı hem de çaresizlikte yakın bildiklerinizin sizden korkarak davranmları, yalnızlaşma piskolojisini de getirip dayatmaktadır.

Önceki yazılarımda bazı konulara zaten deyindim. Özellikle Şiyi dışındaki kesimelrin Lübnan cumhurbaşkanını seçtirme veya yeniden bir küçük Lübnan oluşturma girişimleri vardır. Bu salt İsrail saldırısı değil ABD Fransa ve ingilterenin direk müdahale ve Sudilerin de pay alma amacıyla olduğunu ne yazık gördük. İsrail işkali girişimi ile katliyam yapması değil yeni fırsatla Hizbulahsız Lübnan oluşturma çabaları olmaktadır. Buda, Lübnan konusunda dünyanın utanç taplosudur. Daha utanmazlığı, Lübnana ardım amacıyla bir milyar dolar ayrıldığı açıklamasıdır. Halbuki Lübnan hala sırf Suriye komşusu olduğu için batının bazı anbargolarına da uyramaktadır.****

Bunları okuyup, aklınmda toparlarken, atmışlar Kıbrıs göçmenlik olayları aklıma geldi. Bizde adetdir: resmi idoloji dışında olanlar pek yazılıp çizilmez. Bazı travmalarla aklımıza gelir. Örneğin Erenköyde göçmenlik durumları hiç anlatılmaz. Hat da bir kadın isyanı dahi sanki hiç olmamış gibidir. Yemek alma kuyruğu ile bazı durumlarla kadınların ortak eylemi bence çok önemliydi. Yine göçmenlik K. Kıbrısta fazla deşilmez. Sadece ortak dayanışma kelimeleriyle süslenir. Doğrudur, birçok dayanışmalar oldu. Yardımlaşmalar da gerçekleşti. Ama klasik sosyolojik gerçekle, göçmenlere karşı yerli tutumları da bazen epey olumsuzluklar da ierdi. Ama bunlar söylenmeyerek, sanki yaşanmamış gibi geçiştirildi.

Lübnan olayında ben bazı akla gelenler le hatırladım. Rahmetli dedemden ısrarla kira parası istenmesine rağmen, dedem bunu vermesine karşın, ilede evden çıkması dayatması hep aklımın bir yerindeydi. Başlangıçtaki dayanışma veya ortak duygular, zamanla elbet geçiştirildi. Eğer göçmen evleri yapılmasa olaylar banbaşka havayan gireekti. Lübnanda buna korku da eklendi. İnsanlar karşı olmasalarda, İsrail füzesiyle binalarının yıkılacağı korkusu karşılık da bulunca, en azından kendini kurtarma adına göçmenleri istememe duyguları gelişir. Zamanla da ayrışmalarla karşıtlık derinleşir. Sanırım, başta İsrail ve Amrika bunları zaten istemektedir.

Kısaca, savaş acıdır. Yıkımlarla adeta insanları korkulardan korkuya salar. Çaresiz insanlar nereye yöneleceklerini de tam bilmiyor. İsrail teknolojik gücü insan soykırımı yapmaya dek hep kulandı. Dünya da doğrusu destekledi. Bazısı din falan diyecek. Halbuki Müslüman katliyamına Müslüman ülkelerin hemen hemen hepsi sesiz veya destek veriyor. Lübnanda mezhepçilik de damıtılarak adetai emperyalist bütünleşmenin resmini de çizdi. Savaşların acıları hep böyledir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin