Son günlerde yeni faciyanın rezalet gerçekelriyle savrulup duruyoruz. Basit kural vardır: tartıştığınız veya anlamaya uğraştığınız konunun, yerini mutlaka beraberce işin içine katmanız gerekir. Somutlayacak olursak, son ister bebek ölümü, isterse iki mühürlü oy pusulalar da mutlaka ülke kkoşullarıyla birlikte ele almak önemlidir. Çünkü, ayni olay koşullar göz önünde olunca daha iyi kavranır. Dersler ve neden soruları daha kolay yanıtlanır. Nitekim, son bebek ölümü ile beraberinde gelmesi gereken tutumlarda bu farklar fazla gözetilmiyor. Filan ülkede böyle oldu kıyası konulur. Sanki ayni koşullar varmış gibi de adeta burada da olması gerektiği vurgulanır. Benzer başka olumsuz yanlışa da kolayca düşeriz.
Ayni durum oy pusula hikayesinde yaşandı. Oysa gerçek şu: burası Kuzey Kıbrısdır. İfade kuramında sömürgecilik yanına mutlaka ilhaklaşma gelecek işleyişini de eklemek önemlidir. Sömürge kültürünün biyat versyonu vardır. Bir de kültürleşen sosyolojik gerçekle, biyat etme ile bu yöntemlerle yapının oluşmasıdır. Ben yaparım kuralı ile kulaşan ilhak biyatı artık birlikte işlemektedir.***
Gelelim bebek konusunun bazı mesleki kuramla deyerlendirilmesi.. net olarak şunu ilk gözlemde belirtelim. En basit kural dahi olmadı. İnsani neden hiç dikate konulmadı. Ayleye bilgi verilmedi. Ayle yaşadığı acıyı ancak basından sonradan öğrendi. Bu en hafif isimlendirmesi ahlaksızlık ve utanmazlıktır. Buda bize şunu da hatırlatır: benzer olaylarda eğer tepki olmasa, basın gündeme taşımasa haber dahi olunmaacaktı. Yaşanan bebek ölümleri olsa da gerecek anlaşılmayacak, bilinmekten kaçınılacaktır. Zaten bu konuda ayni alanda örnekler bolca vardır.
Hatırlalyın doksanlarda bir ayda yine bebek ölümleri oldu. Bazı tahminler yapıldı. Ayleler sorgulamaya gitmeyip, normal kabul etikleri için de nedeni hiçbirzaman konuşulmadı. Benzer ölümler hastahanelerde yaşandı. Hele dokunulmaz özel hastahanelerin hikayeleri çok acıtıcıdır. Hat da bazı yabancılar ölülerini dahi nasıl zorla aldıkları haberleri de arada kaynayıp gitti. Son olaydaki gerçeklik, aylenin direnci olmasa, makamcılar bunu hiç seslendirmeyeceklerdir. Basit bazı nedenlerle de geçiştirecekti.
Daha da acısı, atanan özel kalemin yaptığı açıklamalar oldu. Birileri de ayni makamcının atandıktan sonrna karıştığı sokak mahale kavgasını da gündeme taşımak istendi. Olmadı. Burası K. Kıbrıs. Benim adamımın zırhına dokunacak uok. Zaten başka bir ek de geldi: üstel: afetmeyecekmiş.. ne çabuk unutuk. Adapas sgandalı sahtekarlığı Ünal Üstelin sağlık bakanlığı döneminde oldu. Hem de olayı ihalesiz verdiği yandaş şirket sürecinde yapıldı. Hatırlalyın nasıl kapandığını. Daha konu gündeme gelirken, birden bir uçak havalanıp Ankara yoluna giderken, basının bir kısmı da “artık kapanacak” başlıklarını çekti.
Neyse bildik hikaeleri tekrarlamama amacındayken, kendimi yine de içinde buldum.****
Dikat etinizmi; olaydan sonra makamcılar suskunluk ve sonra acayip açıklamalar yaptı. Ama ahalide de bir zincir boşalma gibi sohbetler gelişti. Herkes daha önce yaşadığı hastahane acılarını konuştu. Aklına getirip, acıyı yeniden hatırladı. Bir anda, bebek ölümü, var olan sağlık gerçeğinin yeniden görünen şekliyle acılarla konuşuldu. Ama mahşetlerde değil elbet. Hele politikacılarda pek de fazla yer bulmadı. Hesaptaki hukuk ise sadece günah kurbanları hemşirelerle yetiniyor. Birçok basit soruya dahi dokunmuyor. Makama giden yol veya sistemin öz gerçeklerine sanki yok hükmündeydi. Yurtaşlar ise acı travmasıyla yaşadıklarını anlatıyor. Halbuki yaşadıkalrını neden zamanında gündemleştirmediklerini hiç kendi kendileriyle yüzleşmediler. Makam, çıkar ve korku miskinliği bunları getirdi.
Bu arada mesleki örgütler de demeçler verdi. Fakat, öyle bir ylıprandılar ki fazla karşılık ne yazık bulmadılar. Çünkü açıkça zamanında bazı konularda bu sistemi onlar da savundu. Kendilerine dokunan yanlışlarda da sustular. Sağlık sisteminin çöktürülürken, çürümüşlük üzerinden rantlaşma devam denilirken, birgün kendine dokunulduğunda, en haklı oldukları zamanda, ne yazık karşılık göremiyorlar. Makamcılar ise pişkinliğe devam deniliyor. Ahali ise hala sistemi değil işine geleni konuşmakla sınırlanıyor.
Türkiyede yeni doğan çetesiyle çalkalanılıyor. K. Kıbrıs bunları hiç duymak istemedi. Sonra klasik gerçeğin dokunuşu oldu: “Türkiyede ne varsa burada da olacak”.. öyle de oldu. En hafifi gerçekleşti. Akla gelmeyecek ihmaller ve sistemin işleyiş birlikteliği karşımıza dikildi. Bebek ölümü. Ama pişkinlik ayuka çıktı. Sokak kavgacısı makamcı insanlara inanılmaz sözler söyledi. Nedeolsa oraya bilgisi ile gelmedi. dürüslük ile idari birikimi de yok. Hele insanlara davranış kuralının tam aksini yaptı. Ama partili idi. Oraya o ünvanın gücüyle erleşti. Onun için ağzından çıkanı da biliyor. Biyatçılığın koltuk zehirlenmesiyle davrandı. Makamcı ise pişkinlikte önde. Nasıl olsa ahali unutacak. Soruşturmada adı dahi konulmayacak. Susturmada kurbanlar da hemşireler.
Hep şu acı aklıma geliyor: doksan yılında sağlıktaki uygulanan sistemleşen yanlışları eleştirdim. Sağlık bakanlığından b azı delegeler bana “bizden oy bekleme” telehonlarını yaptılar. Rant ve kurumsal çürüme sonuçta bir yerden dışa vurur. Hele de nifusu bilinmeen karışık sosyolojik kültürlerin yozlaşarak rant içinde buluşmasından sonra herhalde gül bahçesi olamazdı. Son bebek olayı, resmen karşımıza hernyönüyle sistemi getirdi. Roller net. Ama en basit istifa veya idari soruşturma da yok. Yeter ki iş açığa çıkınca bir günah keçisi bulunsun.