Yenidoğan Çetesi olayı kamuoyunda haklı olarak büyük infiale sebep oldu. İddianamenin tamamını görmeden ayrıntılar üzerinde konuşmak zor ama görüldüğü kadarı da olayı anlamaya yetiyor.
Peki ne olmuş, bu çete ne yapmış?
Olayın merkezinde Dr. Fırat Sarı’nın Medisense Arge Bilişim Limited Şirketi görünüyor. Bu şirket nasıl yapmışsa yapmış, İstanbul’daki on bir özel hastanenin yenidoğan servislerinin işletmesini almış. Bir yandan buralara kendi kadrolarını yerleştirmiş, bir yandan da İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü 112 Acil Sağlık Hizmetlerinde çalışanlar arasından eleman temin etmiş.
Bu elemanlar vasıtasıyla normalde İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılması gereken hasta dağıtımını, yeterli hekim ve hemşire kadrosu, uygun koşulları olup olmadığına bakmaksızın anlaştıkları özel hastanelere yönlendirmiş. Resmi belgede sahtecilik yaparak, sahte epikrizler, sahte raporlar düzenleyerek gerçekleştirdikleri bu işler sayesinde bir yandan SGK’dan yüksek ödemeler, bir yandan da bebeklerin ailelerinden yüksek miktarda paralar almışlar, pahalı ilaçları da ceplerine atıp başka hastalara satmışlar. Sonra da paraları aralarında paylaşmışlar.
Bu şekilde usulsüzce yönlendirdikleri bebeklerin bakımını ise Allah’a emanet etmişler. Kamuoyuna yansıyan iddialar on iki bebeğin bu nedenle öldüğü yönünde. Gerçek sayının ne olduğu ise meçhul.
∗∗∗
Peki ne olmuş, nasıl olmuş da bu çete bu işleri yapabilmiş? Onun için biraz geriye gitmek lazım. Hatırlarsınız, bu ülkede eskiden de sigorta kurumları vardı. SSK kendi sağlık hizmetlerini kendisi üretir, kendi sigortalı hastalarını kendi hastanelerinde tedavi ederdi. Emekli Sandığı ve Bağ-Kur ise Sağlık Bakanlığı ve tıp fakültesi hastanelerinden hizmet alırdı. Bu kurumlar ancak kendilerinin yapamadığı ya da yetişemediği kalp ameliyatı, diyaliz gibi işler için hastaları özel hastanelere sevk ederlerdi. Sevk evraklarında da “Bütün tedavi masrafları Kurumumuzca ödenecektir. Gittiğiniz hastaneye hiçbir ödeme yapmayınız” diye altını çizerek not düşerlerdi. Sonra AKP iktidara geldi, bu kurumlar Sosyal Güvenlik Kurumu, SGK adı altında birleştirildi, 2006 yılında çıkarılan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 2008 yılından itibaren Genel Sağlık Sigortası uygulamasına geçildi. İşte kritik değişiklik o esnada yapıldı. SGK’nın zaten SSK gibi kendi hastaneleri olmadığı için sağlık hizmetini dışardan satın alması gerekiyordu. Normalde daha önceki Emekli Sandığı ve Bağ-Kur’un yaptığı gibi diğer kamu hastanelerinden alması beklenirdi ama öyle olmadı. SGK, kamu olsun, özel olsun anlaşmalı bütün sağlık kurumlarından hizmet almaya başladı. Böylece “Bütün hastanelerin kapılarını vatandaşlara açtık!” diyerek SGK’nın kasasını özel hastanelere açtı.
Sözde SGK’nın bu işleri denetleme yetkisi var. Güya denetliyorlar da. İyi de son yayınlanan Sağlık İstatistik Yıllığına göre 2022 yılında özel hastanelerde muayene olan hasta sayısı yaklaşık 76 milyon, yatan hasta 4 milyonun üzerinde, ameliyat sayısı da yaklaşık 1 milyon 700 bin.
SGK bütün bunları hangi kadroyla, nasıl denetleyecek? Tabii ki denetleyemeyecek. Daha doğrusu denetlemeyecek. Zaten bir vatandaş özel olarak uğraşıp şikâyet etmedikçe de denetlemiyor. Böyle olunca da özel hastaneler istedikleri gibi at koşturuyor.
Yani, AKP iktidarı, SGK aracılığıyla sağlığı piyasaya, SGK’lıları da özel hastanelerin insafına terk etmiş durumda.
Onlar da legal, illegal bütün yolları kullanarak hem SGK’nın kasasını hem de hastaların ceplerini boşaltıyorlar.
Kısacası Yenidoğan Çetesinin icrayı faaliyet gösterdiği ortamı AKP sağladı!
Yıllardır “Sağlık piyasanın vahşi koşullarına terk edilemez” diyenlere kulaklarını tıkayıp sağlığı özelleştirdiler. Bedelini ne yazık ki avuç içi kadar bedenleriyle hayata tutunmaya çalışan yenidoğan bebekler ödüyor. Onlar da “İlgilenme. Bırak ölsün!” diyerek seyrediyor. Önce bunun altını çizelim.
∗∗∗
Peki olay nasıl patlak vermiş? Şimdi de ona bakalım. Olayın başlangıcı 27 Mart 2023 günü CİMER’e yapılan bir şikâyet. Dönemin İstanbul İl Sağlık Müdürü şimdinin Sağlık Bakanı Dr. Kemal Memişoğlu. Bu şikayetten sonra Müdürlük Mayıs ayında İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’ne yazmış, soruşturma o zaman başlamış, 2.400 telefon dinlemesi yapılmış, 41 şüpheli şahıs tespit edilmiş.
İddianameye göre suç tarihleri 2022-2023-2024 yılları arasında imiş.
Birinci soru. Bu Yenidoğan Çetesi ne zaman kurulmuş, bu işlere ne zaman başlamış?
Medisense Arge Bilişim Limited Şirketi’nin 2018 yılında kurulduğunu göz önüne alınca daha önceden başladığını tahmin etmek mümkün ama tam olarak bilemiyoruz. İkinci soru. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün bu çetenin ya da başkalarının kendi sevk sistemini bypass ederek hastaları bazı özel hastanelere yönlendirdiğinden ne zaman haberi olmuş?
Onunla ilgili ip ucunu dönemin İl Sağlık Müdürlüğü Özel Hastaneler Denetim Birimi yetkilisi Dr. Malik Türkay Esin’in ifadelerinde bulabiliyoruz. Kendisinin daha önce 112 Acil Sağlık Hizmetleri Başhekimliği yaptığını, burada görev yaparken bazı 112 çalışanlarının para karşılığında hastaları sürekli aynı özel hastanelere yönlendirdiği duyumlarını aldıklarını, kulaklarına geldiğini söylüyor.
Bahsettiği yıllar 2010’ların ortaları. Yani son sekiz yıldır Dr. Kemal Memişoğlu’nun yönettiği İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü kendi personellerinin de karıştığı bu usulsüzlükleri en az on yıldır biliyormuş. Peki bir vatandaş 27 Mart 2023 tarihinde CİMER’e şikayette bulunana kadar ne yapmış?
Hiçbir şey!
∗∗∗
Olayın adli boyutu tabii ki önemli, Yenidoğan Çetesinin en ağır cezayı almasını tabii ki herkes istiyor. Ancak kimse kimseyi kandırmasın. Ortada tam bir Marquez’in “Kırmızı Pazartesi” hikayesi var. “İşleneceğini Herkesin Bildiği Bir Cinayetin Öyküsü!” Nasıl ki Kanuna göre özel hastanelerin vatandaşlardan alabileceği “ilave ücret” tavanı SGK’nın belirlediğinin en fazla iki katı olabilecekken ne ikisi, ne üçü; beş, on, yirmi kat, tutturabildiği kadar alıyor ve bu soygunu SGK Yönetim Kurulu’ndan Çalışma Bakanı’na kadar bilmeyen yok ama herkes “Görmedim, duymadım, bilmiyorum” diyerek üç maymunu oynuyor, bu olay da aynen öyle.
Aslında sadece bu çete değil, sadece yenidoğanlarda değil, sadece İstanbul’da, sadece 2022 ile 2024 arasında da değil; sağlıktaki bu yolsuzluklar, bu usulsüzlükler yıllardır yaşanıyor. Çünkü tıpkı İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü gibi Sağlık Bakanlığı da, Çalışma Bakanlığı da, SGK Yönetim Kurulu da, her gün yeni bir operasyona imza atan İçişleri Bakanlığı da; kısacası tekmil AKP yönetimleri yıllardır göz yumuyor.
AKP bu sağlık politikalarından vazgeçmedikçe, SGK özelden hizmet satın almayı sonlandırmadıkça da ne bu yolsuzlukların ne de bu çetelerin sonu gelmez! Hiç yalan yere timsah göz yaşları dökmeyin.
Hepiniz oradaydınız!