Günlerdir epey kimine göre ağır ve dış konular yazıyorum. Arada konuları hafifletme ve memlekete dokunmak da gerekir. Serpiştirme iyi gelir. Zorlanmadan okumanın da kimisinin keyfine uyalım.***
Muhteşem tatil sonlandı. Yüz gün denecek Meclis tatili geçen hafta sonlandı. Konu edip eleştiren veya adet yerini bulsun lafazanlıkları da hep uzun tatile veriştirdi veya konuşturuldu. Yetmezmiş gibi, geçen hafta açılan “yüce meclis” adeta yorgunluğu çıkarma ve dinlenme nefesi alma adına konu görüşmeden sadece resepsyonla yenilip içildi. Hasret giderildi. Zaten fazla iş yoktu. Bir hafta sonra “yani bugün” önemli görev de yeni divanını oluşturmadır. Buda partiler arasında zaten anlaşılıp paylaşıldı. Sadece parti içi adaylar kaldı. Böylelikle bir hafta daha kazanıp tatilin yorgunluğunu çıkarma zamanı olacak.
Muhteşem tatilden mübarek göreve böylesi sonbaharda geçildi. Fakat bazılarının “günahını almayalım”: UBP tatilde çok uğraştı. Koşuştu ve nice Alicengiz oynunu da oynamak zorunda kaldığı günleri de yaşadı. Yazın sıcağında, baskılar, müdahaleler, pazarlıklar ve durmadan fırsatlarla yandaşa boncuklar dağıtma pazarında dolaşıp durdular. Bir kurultayda ne olmaması gereken ne varsa hepsi oldu. Normal halde akıp gidildi. Gerektiğinde, tıpkı başlangıçtaki gibi de iki adayın çekilmesi dokunularak sağlandı.
Tüm yapının adeta kuşatılıp UBP cenderesine sokuldu. Vekiler bu nedenle dinlenemedi. Bir yere ilişme uğraşından, durmadan birilerine rant dağıtmalar göndermeler bolca oldu. Nitekim yargın dahi bu denli konuşulmadı. Nice suçlamaların adeta ertelendiği, kimine ayrıcalığın yargıya dek uzanması, bazı kararlar arası çelişkiler hepsi hiç alışılmamış şekliyle yargıyı da bu kurultay havasına soktu. Yapılan açıklamalar ise adeta kıvılcımı yangılaştırıp dedikodulara dek taşıdı.
Kurultay günü de ekranlarda ne ararsan vardı. Müdahale ve sahtekarlıkları bizat UBP kesimi seslendirdi. Ama sonuçta tüm olmayacaklar olurmuş gibi yapılıp istenilen sonuç da çıkarıldı. Tıpkı öteki seçimler gibi de unutulacağı da bekleniyordu. Ama vekilr yoruldu. Kimi mememnun kimi menuniyetden uzaktı. Ama tortular sürüyordu. Verilen parti yüce sözler uygulanıhordu. Nitekim bu sabah Özgür gazetedeki Kolejlere ayrıcalıklı öğrenci yazılması haberi de duyanlar için “<UBP” bildik uygulamaları diye normal karşılandı.
Derken muhteşem tatil sonlandı. Bir hafta da nefes alındı. Artık yeni meclis başkanı da seçilmeliydi. Üstelik Kurultay havasındaki itifak türküsünde iki kez kazandığı başkanlık ve başbakanlıktan tepetaklak indirtilen Fayiz beyin olacağı fısıltıları yayıldı. Ama bir soru vardı: iki kez onu koltuktan indirten çevre bu defa onay verecekmi. O günlere dek mümkün olduğu kadar şükran çektikleri Türkiye bu defa Fayize ne diyecekti..
Hava normal gidiyordu. Ama Fayiz bey bu defa tokatı ona söz veren partiden geldi. Birileri hemen peşinden “bir el yeniden engel oldu” diyordu. Türkiye demeği nedense hep korkunun miskinliğine takılıp dile gelmiyordu. Başkanlık döneminde benzinden sahtenplakaya adı desteanlaşan kişi, adeta havada kaptı. Adaylığını açıkladı. Fakat, yüce meclisin kendi hamasi kan arkadaşları ona oy vermediler. Birden birileri hatırlamasa da Zorlunun iki yıl öncesi Resmiyeye atığı kazık da beyinde canlanmadan edemedi.
Bu defa şahlanan at tökezledi. Bayraklar ve ezan sesi onu yüce koltuğa oturtamadı. Üstelik darbeyi en yakınlarından aldı. Benzi harcaması veya resmi plakayı eşinin arabasına takma olaylarındeğil de UBP gerçeği ile oda dıştalandı. Peşinden başkaları da sıraya geldi. Zaten Girnede bir zaman seslendirilen Evrenin adaylıktan çekilme halinde uygun olursa başkan yapılacağı laflar da akla gelmeden olamıyordu.
Ben yazıyı yazarken, meclis başkanın halan seçilmedi. Fırsatı kulanan Muhalefet parti lideri hemen salamaya başladı. Sorumluluk dahi üstelenebileceğini vurguladı. Ama slogan nnet: erken seçim.. böylesi çürümüşlükte elbet tüm süreçte hat da şimdiki yönetimin oluşmasından Türkiye gerçeği pek vurgulanmadı. Herkes koltuk bekliyor. Takkeci gazeteci gibi bol konuşup adına tarafsız tabelasını parıltılı şekilde asan kesim ise yine fırsatı K. Kıbrıs pandorasından atıyordu. Vekil falan bir yana parlemento değil de başkanlık rejimini öneriyordu. Vekilerin bakan olmamasıngerektiğini vurguluyordu. Yaptırdığı kamuoyu konuşmalarında tekrarlıyordu. Ama tüm dünyada vekilerin bakan olduğunu nedense öörnek verdiği ingilterede dahi öyle nolduğu nedense sansürlü aklına gelmiyor.
****
Muhteşem tatil sonlandı. Mübarek görevler başladı. Ama sistem gibi de tökezledi. Müdahale ve teslimiyetin varacağı sonuç bu. Çürümüşlüğün kağoslandığı süreçte sorun çözme elbet zor. Çözülmenin partileri dahi darmadağın edip müdahalelerle başkan belirleme ve atamaları sağlama sömürgesel ilhaklaşma politikanın geldiği aşamadır. Konuşturulmasa da son dönemde açıkça yapılan, kurutayda nhertürlü rezilik yapılırken ki duruşlar açıkça sergilendi. Ama UBP başına gelen hala gerçekleri konuşturmuyorsa durum bu olacak. Fayiz bey iki önemli tekme yedi. Hem de seçim kazankıp parti lideri seçilmesine rağmen. Yine de sanki ayni koşullar değilmiş gibi yine aday oldu. Bu defa ona hep ezici detek veren partisi hayır dedi. Üstel ise müdahale ile oturdufğu koltukta teslim olmanın da zinciri ile zaten sorunu yönetmesi mümkün olamazdı. Zaten sıkılmadan oda buna “istikrar” diyordu. İşte sana UBP istikrarı.
Kısacası ilahaklaşma gidişatıyla çürüyen yapının çözülen örgütsel işbirlikçiliğin UBP versyonunu görüyoruz. Bir zamanlar başkalarına yaparken ve rantı alıp hırsızlıklarla da ödüllendirilen yapı şimdi çözülmenin ve çatesizliğin rant yorgan atlından dışa vurmaktadır. Genel sömürge kültürünü anlamadan, ilhaklaşma politikasıyla yetkiler alınıp defakto değiştirildikçe, artık roler daha bir hiçseleşiyor. Ama kolay yoldan ondan görünüp mevki alma rant kazanmanın da tadı bir başkadır. Tıpkı yalanların birilerine kazandırdıkça tatlı gelmesi gibi. Bakalım bu kervan sahibi güdülmeğe devam edildikçe nereye gidecek.?öz