Almanya’nın birlik gününde Berlin’de gerçekleştirilen barış yürüyüşü ve mitingine, sosyal demokrat-yeşil-liberal koalisyon hükümetinin, merkez sağ ana muhalefet partilerinin ve ana akım medyanın tüm karşı çıkışlarına, “Putin destekçiliği” gibi suçlamalara rağmen binlerce kişi katıldı. Almanya’nın Ukrayna ve İsrail’e askeri yardımlarının durdurulması, Almanya’ya Rusya’yı hedefleyen Amerikan füzelerinin yerleştirilme planlarının iptali gibi talepleri, ateşkes çağrılarını desteklediler.
Mitingi düzenleyenlere ve sol eğilimli medyaya göre katılanların sayısı 40 bini buluyor. Polisten yapılan açıklamada ise bunun sadece dörtte biri katılım olduğu ileri sürülüyor. Yürüyüş çağrısı yapanlar arasında yer alan ve mitingin asıl konuşmacısı olan Sahra Wagenknecht ile arkadaşlarının kısa bir süre önce kurduğu yeni sol parti BSW’nin (Sahra Wagenknecht İttifakı – Mantık ve Adalet İçin) bu yıl içindeki tüm seçimlerdeki oy patlamasıyla birlikte değerlendirildiğinde Almanya’daki barış hareketinin yeni bir ivme kazandığını söyleyebiliriz. Bütün bu süreçten, bir dönemler yüz binlerce kişiyi sokaklara dökebilen barış hareketinin toparlanıp eski gücünü yeniden bulabileceğine dair sonuçlar çıkarmak gerçekçi olmaz. Ancak son gelişmeler Almanya’yı halen devam eden savaşlarda Ukrayna ve İsrail’in fiilen yanında savaşa sokma heveslilerinin işinin çok kolay olmayacağını gösteriyor.
ANAHTAR PARTİ BSW
Bu gelişmelerden en önemlisi Almanya’nın doğusunda, geçtiğimiz haftalarda seçime gidilen üç eyaletin önde gelen Hıristiyan ve sosyal demokrat politikacılarının “barış çıkışı”. Saksonya ve Brandenburg eyaletlerinin başbakanları Michael Kretschmer ile Dietmar Woidke ve Thüringen eyaletinin müstakbel başbakanı Mario Voigt, ana akım medyanın amiral gemisi FAZ gazetesinde (Frankfurter Allgemeine Zeitung) yayımlanan ortak imzalı makalelerinde hükümetin ve kendi partilerinin Ukrayna yanlısı çizgileriyle ters düşerek, savaşın sonlandırılması için Almanya’nın güçlü bir diplomatik çaba içine girmesi çağrısında bulundular. Sosyal demokrat Woidke ve Hıristiyan demokrat Kretschmer ile Voigt, önümüzdeki dönemde bu eyaletleri yönetecek koalisyon hükümetlerini kurmaya çalışıyorlar. Bu yolda sonuç alabilmek için de sandıktan “anahtar parti” olarak çıkan BSW’yle işbirliği yapmak zorundalar.
BSW prensip olarak eyalet düzeyindeki bu işbirliklerine ılımlı bakıyor. Ancak parti lideri Wagenknecht söz konusu işbirliği için bu politikacıların Ukrayna ile Rusya arasında “ateşkes”e gidilmesi için tavır göstermelerini şart koşmuştu. Berlin’deki barış eylemlerinden bir gün sonra yayımlanan bu ortak çağrı, bunun sonucu. Elbette dış politika ve savunma eyalet hükümetlerinin değil, merkezi hükümetin görev alanında. Üç doğulu politikacının bu çıkışı daha çok sembolik bir nitelik taşıyor.
Olaf Scholz liderliğindeki federal hükümet Ukrayna’ya askeri ve siyasi desteğini, şimdilik bu gelişmelerden etkilenmemiş gibi görüntü vererek sürdürüyor. Ancak özellikle ortağı oldukları hükümetin Ukrayna konusundaki politikalarından dolayı büyük oy ve prestij kaybına uğrayan sosyal demokrat ve yeşil partilerin tabanından önümüzdeki günlerde güçlü itirazlar yükselebilir. Nitekim Berlin’deki barış yürüyüşüne katılıp, kürsüde konuşanlar arasında Alman sosyal demokrasisinin önde gelen isimlerinden Ralf Stegner de yer alıyordu. Gerçi Stegner konuşmasının başında “Ukrayna’nın kendini koruma hakkı”ndan söz ederken ya da “İsrail’i korumalıyız” derken yuhalandı, ama yine de partisi SPD’nin “Barış hareketinin bir parçası” olduğunu tekrarlayabildi. Stegner’in katılımı iktidardaki koalisyonun büyük ortağı SPD’nin tabanındaki savaş karşıtı dinamizmin bir sonucu.
POLİTİKALARA ETKİSİ ARTTI
Benzer bir süreç de Yeşiller’de gözleniyor. Partinin eş başkanları doğu eyaletlerindeki hezimetlerin ardından istifa etmek zorunda kaldılar. Kısa bir süre önce de partinin aktif politika yapan kurucu kuşağından Baden Württemberg Ulaştırma Bakanı Winfried Herman (72), yaptığı partilerüstü bir barış çağrısıyla Almanya’nın Ukrayna ile Rusya arasına barış için diplomatik girişimleri desteklemesi talebine katıldı. Ukrayna’ya “daha fazla silah yardımı”nın barış şansını azalttığını ileri sürerek parti merkezindeki egemen görüşün tam tersini açıkça savundu.
Bu arada NATO’nun Ukrayna’ya askeri desteğinin karargâhı olarak kullanılan Almanya’daki Amerikan üssü Ramstein’da önceki gün Zelenski ile bir araya gelen SPD’li Savunma Bakanı Boris Pistorius ise “Ukrayna’ya ihtiyacı olduğu sürece desteklemeye devam edeceğiz” diyerek, bu konuda bir politika değişikliğinin olmayacağı mesajını verdi. Ancak bu destek Zelenski’nin beklentilerini karşılayacak düzeyde değil ve önümüzdeki dönemdeki askeri yardımların da azalacağına dair işaretler var. Hükümetin önümüzdeki günlerde Federal Meclis’in onayına sunacağı yeni bütçe tasarısıyla ilgili haberlere bakılırsa Ukrayna’ya askeri yardım da yarı yarıya azalacak.
Bakalım daha çok “sağ sosyal demokrat” profili olan yeni parti BSW’nin yükselişi merkezi hükümet politikalarını ne düzeyde etkileyecek… Berlin’deki barış eylemleri son dönemlerde büyük güç kaybına uğrayan Sol Partili (Die Linke) politikacılardan da destek aldı.