Birisi tökezlediğinde tepesine biniyoruz, yarasını gagalıyoruz, kan tutuyor, biz dikiş tutmuyoruz. Ciğerini sök çıkar en yakınının, parçala parçala at ve ‘ben demiştim’ de, büyük bir keyifle ama sakın ha sakın, kimseyi sevme…
Bir televizyon dizisinden alıntı bu. Mister Fernon kim onu da bilmiyorum. Şu basit canlılar ile benim işim daha çok, hani, hepsinin sevgi beklediği, yani bizle.
Kapitalizm, insanları derin bir yarığın kıyısında yaşatıyor. Bu onun gücü. İnsanlar her gün ama her gün kendilerinin var olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. ‘Düşünüyorum öyleyse varım’ değil yani. Basit canlıların, bu dehşetli basit matematiği, sevgi ihtiyacı, herkese, hemen önündeki devasa yarığa doğru çığlıklar attırıyor.
Bu yarığı aşmak için kimi seri cinayet işliyor, kimi iktidar eteklerinde davul tozu topluyor, minare gölgesinde mini mini faşist ya da bir AVM’nin çıkabildiği en üst katından, alışveriş avlusuna, baş üstü kendini bırakıyor, bir an olsun, hani üst kattan aşağıya varabilme zamanı kadar bir zaman ki iyi biliyorum bunu, çok hızlı düşüyor insan, o an insanların yaşadığının farkına varması. Cesedinin ya da geriye ne kaldıysa etrafında toplanmaları, ‘aa daha çok gençmiş’ demeleri mesela, işte işte bu, ben varım bu dünyada!
Tanrının bile, dualarını takmadığı -başka bir şey yazacaktım da cinsiyetçi- dileklerini neredeyse hiç gerçek yapmadığı, bu dünyadan faide yok oteki de şüpheli şahısları, bir an olsun, bu büyük sahnenin, parçası olmak istiyorlar.
Ve yahut en kolayı, elinin altında kim varsa, onu dövüyorlar, Mister Fernon.
Mister Fernon, bu yabancılaşma uçurumunu ören sarp kayalıklar, güç ve erk ek’ten yapılmış ve onların ensest kardeşleri hızdan. Yani insanlar, mesela yoksulluktan katılmıyor mafya gruplarına. Bu bizim tarafın iyi niyetli yorumu. Mafyayı mafya yapan, dört çeker cipler, kodun mu uzatabilmek, uzun bacaklı kızların yanında yürüyebilmek ve botokslu dudakları istediğinde öpebilme ayrıcalığı. -Halbuki bütün botokslu dudakların tadı aynıdır, diye tahmin ediyorum- Ayrıca bunu yapabilmek de yeterli değil, bunu herkese gösterebilmek esas mesele.
Hepimiz teşhirciyiz artık zaten, farkında değil misiniz?
Yani Mister Fernon, kendimizi bu devasa yarığın yanında, hiçbir şey hissediyoruz.
Ve garip olan, bu yüzden birbirimizden nefret ediyoruz, birisi tökezlediğinde tepesine biniyoruz, yarasını gagalıyoruz, kan tutuyor, biz dikiş tutmuyoruz.
Ciğerini sök çıkar en yakınının, parçala parçala at ve ‘ben demiştim’ de, büyük bir keyifle ama sakın ha sakın, kimseyi sevme…
Cehennem var mı diye aklınızı fazla yormayın, biziz canım, kendi cehennemimiz. Kim yakıyor cehennemin ateşini sanıyorsunuz?
Buna bir çare var mı derseniz Mister Fernon; Brezilya’da MST- Topraksızlar hareketinin kurucu lideri Stedille ile konuşuyordum. ‘Bir Brezilya atasözü vardır. Canavar geldiğinde durursan seni yer. Kaçarsan, yakalar yine yer.’ diyordu. Sonra ekliyordu ‘ama biz birleşirsek, biz onu yeriz’…
İşte böyle Mister Fernon, sevgilerimi sunuyorum size, buyurun bekleriz, birlikte canavar yeriz…