Ulusal Birlik Partisi’ne, “nazar” mı değdi acaba?
Başkanının da dediği gibi, tam da “zaferden zafere koşarken” Meclis’teki başkanlık seçimlerinde fena çuvalladı…
Partiyi yöneten Ünal Üstel, keşke öncesinde bir Ankara yapsaydı da, partinin başına bunlar gelmeseydi…
Benim bildiğim, Ankara’daki “müminler”, bu adamları böyle “salma” bırakacak kadar “saf” değil…
İşin içinde mutlaka bir “bit yeniği” vardır…
Büyük bir olasılıkla Ünal Bey, jet hızıyla koşarken birşeyleri atladı, ya da eksik bıraktı…
Acaba diyorum, Ankara’daki Zaza asıllı politikacılar, bizim Baf Türkçesini anlamıyorlar mı?
Yoksa, AKP’li “abi”ler, bizim “Meclis Başkanı” seçimini pek ciddiye almadılar mı?
Başkan’ın, Başbakan’ın tayinini yapanlar…
Parti Başkanı tayininde canla başla çalışanlar…
Bakanları bircik bircik elekten geçirenler…
Nasıl oldu da, Meclis Başkanlığı’na gelince, gerekli “tayin”i önceden organize edemediler…
Yoksa, “Birbirinizi yiyin de sonra toparlarız” mı dediler?
Zorlu Bey için, “Bırakalım, sağlam bir dayak yesin, sonra bakarız” demiş olabilirler mi?
Tatar, Üstel, Ertuğruloğlu gibi siyasetçilere “yürü ya kulum” diyenler, Zorlu Bey’in önünün kesilmesine niye “müdahale” etmediler?
Ankara’ya karşı, bir kusur mu işledi Zorlu Bey?
“Anavatancı”lığında bir eksikliğini mi hissettiler?
Biat kültüründe bir açığı mı görüldü?
Valizinden “Kuran-ı Kerim” çıkacaktı da, başka bir şey mi çıktı?
Müslümanlığında, orucunda, iftarında, namazında, niyazında bir aksama mı oldu?
Her Tanrı’nın günü yaptığı ziyaretlerde, kabullerinde Erdoğan’a “şükran”ı eksik mi bıraktı?
Milliyetçilik dersen; Tahsin Bey’e de, Tatar’a da “dur şunda” diyecek bir Türklük heyecanı var Zorlu Bey’in…
Ne bileyim; ikide bir “Atatürk”ün adını kullanması, tüm “karizma”sının çizilmesine yol açmış olabilir.
Bu yüzden midir bilinmez ama gerçek şu ki; Zorlu Bey, tam 9 defa “dön babam dönelim” diye diye, adeta Baf’ın küllü küpüne sokup çıkarıldı…
23 ret, 23 kabul…
24 ret, 23 kabul…
25 ret, 23 kabul…
25 ret, 23 kabul…
Adam her oylamada 23 “kabul” alıyor… 26’yı bulamıyor…
Bıraksalar; 5. oylamada belki de 26’yı tutturacak…
Ama UBP; dere geçilirken “at”ını değiştiriyor…
Yeni “at” ise, tam 22 “evet”te kalıyor…
Buraya kadar UBP; tam üç tane adamını, “kıyma makinesinde” doğruyor…
Sucuoğlu’nu zaten ta baştan, evine gönderiyor…
Arkasından Töre’yi hastaneye yolluyor…
Kutlu Evren’in ise nereye gittiği belli bile değil…
Bu aşamada, CTP’nin yakaladığı “siyasi fırsat”ı kurnazca nasıl kullandığını gizlersek, tablo eksik kalır…
Meclis’teki tüm bu rezillikler, CTP’nin “erken seçim” stratejisi için “kaymaklı ekmek kadayıfı” gibiydi…
CTP bu “kriz”i fırsata dönüştürmeyi bildi ve “başkanlık seçimi”nin “kaos”a dönüşmesine ciddi katkı koydu.
Hatta; “pes” diyen Başbakan, bir ara erken seçimi kabul eder gibi açıklama yaptı.
Ta ki, Bay Tatar gelip “Aman ha, erken seçimi Ankara istemez” diyene kadar…
Oysa; herkes şunu biliyordu ki; Başkan UBP’den, yardımcısı ise CTP’den olacak…
CTP’nin “erken seçim” derdi olmasa, elbette geçmişteki gibi, partiler buna uyacaktı.
Bu arada, “kaos”a bir ciddi katkı da Ersin Tatar’dan geldi…
Ankara’ya “park açmaya” gitmesi, Meclis’te “vekâlet” sorunu yarattı ve kriz tam bir “maskaralığa” dönüştü…
Tatar’ın iç siyasete “Büyükelçi”yi de katması, onunla partileri aynı masada toplaması ise bir başka ayıbı…
En büyük siyasi “şirretlik” ise Zorlu Töre’nin hastaneden koşa koşa Meclis’e gelmesi ve yeniden aday olması, ikinci kez “tur”ların başlaması oldu…
Adam, ikinci kez; dört tur boyunca, 25’e kadar gitti, ama bir türlü 26’yı bulamadı…
Buna rağmen, “yenilen güreşçi güreşe doymaz” diyerek 5. tura katıldı…
Tam bir “etik dışı” hareketti bu…
Beşinci turda 23 oy aldı… Kendisini reddedenlerin sayısı ise 25’ti…
Oysa; 7 Mart 2022’de, 27 oy alarak Başkan seçilmişti. O zaman ret oylarının sayısı 21 idi.
Bu kez Meclis’te Zorlu Bey’i “zorla” Başkan yapmak isteyen bir tek kişi vardı. O da zorlu Töre’nin ta kendisiydi…
Ancak anlamadı, pistten de inmedi…
Vatan, millet, Sakarya’yı ağzından düşürmeyen…
Şehit kanlarından siyaset üreten…
Hiçbir cenazeyi kaçırmayan, her düğünde kuyruğa giren…
Bir adama bu yapılabilir mi?
Yapılabilir tabii… Hem de böyle “itibarı”nı yerlerde süründürerek…
Şimdi; Başsavcılık da “kazanmadın” dediğine göre, Zorlu evinin yolunu tutacak.
“Külliye”nin ilk Meclis Başkanı olacaktı… Kısmeti değilmiş…
Aslında soru şu: Bu Meclis’te neden “seçim” diye ısrar ediliyor?
CB tayinli, Başbakan tayinli… Meclis Başkanı da tayinli olsa ne çıkar?