Bir yıl öncesine gidelim. Yine Eylül ayındayız. B.M. kürsülerinde devlet liderleri konuşuyor. Ne Gazze katliyamı nede Hamas saldırısı etrafta yoktu. Gerçi, Gazzeye İsrail arada ölüm saçsa da Eylül ayında sanki suskunluk vardı. Ama B.M. kürüsünde İsrail başbakanı Metanyahu vardı. Metanyahu konuşurken, israilde arada bir ilgili başbakanın yolsuzlukları, yeni yargı kararları endişeyle tartışılıyordu. Metanyahu ise elinde bir haritayla hedeflerini açıklıyyordu. Nil Fırat hatından söz ediyordu. Gazze gibi yerlerin boşaltılmasını da belirtiyordu. İsrailin saldırganlığı malumken, kısa zaman sonra açılacak cehennem kapısını fazla kesim düşünmüyordu. Batılı devletler açıkça israile destek yağdırıyordu. Filistini dıştalayan iprahim alnlaşmaları ise epey yol aldı. Arap devletleri ile İsrail normalleşmenin de ötesine geçip, yeni Filistinsiz Ortadoğu adımlarını hızlandırma açıklamaları peşpeşe geliyordu. Kimse Filistin acaba ne olacak sorusunu sormuyordu. Unutturulup yeni İsrail arap ekseninin barış havariciliği yapılılyordu.
***
Aradan bir yıl geçti: yine Kürsüde İsrail başbakanı Metanyahu. Fakat ne yolsuzluk korkuları kaldı nede sözünü sakınır hali vardı. Hedef irandı. Gazze soykırımı veya uluslararası mahkeme kararlarının etrafından dahi dolaşmıyordu. İrana tehtitler yağdırıyordu. Ayni anda Lübnan yeniden cehennem ateşine tutuluyordu. Yıkılan binalardan Hizbulah lideri Nasralahın öldürüldüğü bilgisi de yayılıyordu. Nedense Lübnan yakılırken, Metanyahuya dahi karşı olanlar Lübnanı da protestolarına pek katmıyordu. Yetersiz bilgi, eksik b rakma ile israilin alandaki sert tutumu yeni düzenin adeta ateşle yazılan gerçeği idi.
Metanyahu bazı protestolara rağmen konuştu. Ayni anda hizbulah lideri Hasan Nasrulahı da katleti. Adeta yanında batı emperyalist bolkun desteği, arap islam devletleri in sesizliği ile br yıl öncesi haritanın atılan adımlarıyla Lübnan imha etme birlikteliğini yaşatıyordu…
Dünya emperyalist olmanın, faşist yayılmanın ile gelecek Ortadoğu gerçeğinin kendisini yaşıyordu. Saldıran İsrail, kuralları yerlebir eden İsrail ve en yeni teknolojiden anlaşmalara aykırı katliyamları da yaparak stratejisine devam ediyordu. Yeni cehennem kapıları açıldı. Artık bildik dünyada değildir. Hele de liderlerin katli, sivil önemli kıyumlarla soykırım tutumları normalleşmenin de ötesine geçip sistemce destekleniyor. Amerika ve İngiltere başta olmak üzere, bölgeğe asker yığıyor. En moderin silahlar, yasak olanlar dahi israile verilip, Gazzede soykırım ve Lübnanda imha savaşında kulanılıyor. Sistem ise destekten geri kalmıyor. Hat da kazara destek verir diye, Türkiyenin kontrolundaki bölgedeki cihatçılar Suriye yönetimine karşı saldırılar düzenleyip, onları bölge gelişmelerine yönlenmesini de engelemektedir.
Hasan Nasralah önemli liderdir. Hizbulahın lideridir. İsraile bölgede tek yenilgiyi yaşadan örgüt lideridir. İsrail onu katletmek için epey suikast düzenledi. Yine de bölge konusunda Nasralahın açıklamalrı önemle dinleniyordu. Verdiği bilgiler güvenilir kabul ediliyordu. Kocaman batı liderleri değil de Nasralaha güvenme gerçeği de vardı. Orrtadoğu kesimi bu nedenle Hasan Nasralahın açıklamalarına önem veriyordu. İsrail ise bunu yok etmek için ne gerekiyorsa yapıyordu. Sonunda da katleti.
Önemli durum şu: son Lübnan saldırıları ise yeniden bize dünyanın cehennem kapılarının aralandığını yaşatıyor. Artık eski bildik dünya kuraları eksik kalıyordu. Uluslararası hukuk veya diplomatik çabalar yerlebir ediliyordu. Yeni bir döneme geçildi. Kulanılan cihaz patlatma tavrı, çekinilmeden sivil katliyamlar yapma. Soykırımın normalleşmesi, dilenilen liderin öldürülmesi ile işkal ile toplu imha yeni teknolojik tavırlar, artık bildik dünyanın kalmadığının onbinlerle katliyamların acı gerçeğidir.
İsrail kural dinlemeyen, faşist saldırılar yapan, sistem bunu koruyan, kararları dahi kafasına takmayan siaysal yeni kapı artık aralandı. Geçmişe dönmek zor. Kulanılan en basit iletişim araçlarının patlatılması. Kasımdan, Şükrüye, Hamaneyden son Nasrulaha varan liderler katliyamı ve bunun gayet normal karşılanması, gücün nederecede çirkefleşip karanlığa yönelidğinin resmen örneğidir.
Acı probaganda ise şu: İsrail onbinleri katlederken, algı operasyonları ile katlettiği kesimleri terörist veya güvenlik algısıyla örtme savunma tutumu da ibretliktir. Lübnan katliyamı ise bir başka hikayedir. Fakat şu gerçeğe rağmen hala yalanları yutma esirliği deiimkar edilmezdir. İsrail onbinlerce sivil katleti. Binaları yıkıp altında çocuklar ezildi. Ama hala İsrail güvencesi yanında israili siviler de denmesi gülrüdürüsü de acı gülümsemenin de ötesinde acıtıcıdır. Dikat etinizmi, sadece Lübnana bakın, İsrail yeni moderin ve kulanılması yasak olan silahlarla çocukları katlederken, Hizbulah şimdidye dek sivil katliyam yapmadı. Yanlışlıkla dahi ölen İsrail sivili yok. Ama batı medyası ve yandaşlar resmen bunun tersiyle Hizbulahın sivilere saldırı probagandası yapyor.
Bir aşka paradoks da islam dünyasından: Türkiyede dahil, mezjepli veya batı eksenli kesimler, nerede ise Hizbulaha karşı İsrail saldırılarını alkışlarla karşıladılar. Burada emperyalist işbirlikçilik ile İslamcılık ekseninin cihatçılardan sonra Türkiye gerçeği de Lübnan turunsolunda yaşandı. Hala sivileri hedefine Hizbulah koymazken, İsrail sivil katliyalamlar yaparken, algıyla Hizbulahla sivil katliyam algısı prim ediyor. Yine İslamcılık falan denilirken, iş Şiği kesim denilip Hizbulahın yediği darbelere alkış tutulma paranoyasına dek gelindi. Buda islamcıık veya öteki siyasal tutgaların neden tutmadığının yanıtı oluyor acıyla..
Kısaca, son Hasan Nasrulah katliyamı ile artık iyice cehennem kapıları açıldı. Ne olur bilinmez. Ama son söz israilde. İsrail yayılmacılık ile soykırım faşist politikalarını emperyalizimle birlikte yeni Ortadoğu düzenini de hedefliyor. Bunu görmek gerekir. Tabi Lübnan hala birliğini koruyup korumayacağı da soru işaretli. En tehlikeli durum, fırsatı kolayan Lübnanlı “falanjistlerin” Hizbulaha karı harekete geçme tehlikesi var. net olan cehennem kapıları iyice açıldı. Artık geriye dönmek yok. Eski kuralar ve hukuk yerlebir edildi. Ama B.M. hala liderler şovlarıyla yeni sezona geçiyor. Bir Kara eylül daha tarihe kazıldı. Bakalım cehennem kapıları sonrası nasıl bir dünyaya gideceğiz?