yaklaşımlarMehveş BeyidoğluSanat yolculuğum - Mehveş Beyidoğlu
diğer yazılar:

Sanat yolculuğum – Mehveş Beyidoğlu

279 Takipçiler
Takip Et
Orjinal yazının kaynağıozgurgazetekibris.com

Sanat okumaya çok radikal bir şekilde karar vermiştim.
Sanattan anlamayan bir sanatseverdim sadece.

İlk gençlik yıllarımdan itibaren uğraştığım şeyler bambaşkaydı ve hayatımın dönüm noktasındaydım.

Onca yıl yaptığım işlerin bir yere varmamasının yarattığı depresif hal içindeydim.

42 yaşındaydım.
Üç temel şeyle uğraşmıştım 20 küsur yıl boyunca…

1- Kıbrıs sorununun çözülmesi.

Kıbrıs sorunu bir türlü çözülemiyordu.
Ne hayallerle aktif mücadele içindeydik halbuki.

Aktivist bir ruhla ve büyük bir inançla mücadele ediyorduk.
Daha kapılar açılmadan önce başlamıştık işe… olmadı. Olamıyor…

2- Daha iyi bir eğitim sistemi yaratmak

Eğitim sistemimiz iyice çökmüştü. Toplumlar arası daha iyi bir sistem yaratmak için kolları sıvamıştık.

Yine büyük bir inançla.
Olmadı, olamadı.

Onca çabadan sonra büyük bir hüsranla bırakmak durumunda kaldım.

Barış eğitimi odaklı üç dilli bir okul kurmak için her türlü hazırlık tamamlanmıştı oysa…

Geriye bir uygulamaya geçmek kalmıştı. Yapamadık.

3- Toplum içinde dayanışma yaratmak…

Daha iyi bir dünya ve toplum yaratmak isteyen insanlarla bir araya gelerek güçlerimizi, enerjimizi, bilgimizi, birikimimizi birleştirmek.

O da olmadı. Bölündükçe bölündük.

Azınlığın daha da azınlığı kaldık ama bir araya gelemedik…

İşte tüm bunları düşünürken kendimi büyük bir çıkmazın içinde buluvermiştim.

Kendimi tam bir başarısız (looser) olarak addediyordum.
İnandığım hiçbir şeyi başaramamıştım.

Ve bir çıkış noktası bulmak zorundaydım.
O sıralarda tabii ki çok büyük bir şansım vardı: Deniz’im. Oğlum.

Deniz 6 yaşındaydı. Ve deli gibi resim yapardı.
Onunla birlikte ben de resim yapmaya başlamıştım.

Tıpkı çocukken yaptığım gibi.

En çok yaptığım iki şeyden biriydi resim yapmak.
Diğeri neydi diye merak ederseniz; kitap okumaktı.

İşte tüm bu kısır döngüde iken sanatı daha iyi anlamam gerektiğine kanaat getirmiştim.

Hiçbir şey için geç değildi.

Ve hayatımın daha önceki kesitlerinde de yaptığım gibi radikal bir karar alıp her şeyi bırakmaya ve sanat okumaya karar vermiştim.

Bundan altı yıl önce.

“Çiçeği burnunda” bir sanat öğrencisi olarak derslerimi aldım ve büyük bir merakla öğrenmeye koyuldum.

İlk yıl sadece sanat konuları ile ilgilenerek geçti. Kıbrıs sorununun dışına çıkarmıştım kendimi iyice. Soyutlamıştım.

Öğrenci olmak o kadar iyi gelmişti ki bana!

Düşünsenize oturduğunuz yerde size bilgi gelir, teknik aktarılır ve sizin tek bir sorumluluğunuz var: öğrenci olmak. Yani öğrenmek.

Mümkün olduğunca araştırmak, denemek, yanılmak ve öğrenmek.

Özellikle ilk yılım sadece ve sadece sanat üzerine düşünerek ve uygulamalar yaparak geçti.
O kadar iyi gelmişti ki bana bu kafa yapısı ve çalışmalar.

O sorgulamaların içine yaratıcılığın girmesi, yerleşmesi ve yeni bir dil oluşturması…

Geriye dönüp baktığımda yaptığım en iyi üç şeyden biridir bu yola girmek diyebilirim size.

Birincisini tahmin edersiniz.
İkincisi de bende saklı kalsın.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin