Kuşaklar değişse de, hekim sayısı artsa da ülkede iktidarda kimin olduğundan bağımsız, sağlık sistemi ve hekimlerin konumundan azade, hava ister yağmurlu isterse güneşli olsun değişmeyen soruların başında gelir, “Tabip odaları hekimlerden sadece aidat almak için mi var?” sorusu.
Tabii ki sonrasında “Tabip odası neden siyasetle ilgileniyor? gelir ki, klasiklerdendir. Tabip odası işçiler için, yoksullar için, halk için uğraşacağına “sadece hekimlerin hakları ve talepleri için neden uğraşmaz?” sorusunun taşıdığı ikilemin hayatta karşılığı olmadığını ve bu yaklaşımın hiç kamuoyu desteği alamayacağını anlatmak gerçekten zor. “Tabip odası benim için ne yaptı?” sorusu ise iyimser bir yaklaşımla anlaşılır olan, ciddiye alınması ve yanıtlanması gereken sorulardandır. Ve baştan söylenmesi gereken gerçek, tabip odasının haksızlığa uğrayan hiçbir hekimi bugüne kadar yalnız bırakmamış olduğudur.
∗∗∗
Bu yazı ile yani bir yazı ile 60 yılı aşkın TTB ve İstanbul Tabip Odası mücadele tarihini aktarmak mümkün değil. Benim de bunca yıllık emeği, özveriyi, fedakarlığı, birikimi, toplantıları, sempozyumları, konferansları, çalıştayları, görüşmeleri, temasları, toplanan dilekçeleri, kurulan masaları, basın açıklamalarını, eylemleri, yürüyüşleri, mitingleri, iş bırakmaları G(ö)REVLERİ, 14 Mart etkinliklerini, şenlikleri, piknikleri, gezileri, sesli ve sessiz yürüyüşleri, TV canlı yayınlarını, şiddete uğrayan her hekimin yanı başında durulmasını, bu konuda yasa çıkarılmasının sağlanmasını, hukuksal çabaları, kazanılan ve kaybedilen davaları, Hipokrat yemini ve “önce zarar verme” ilkesinden güç alarak her türlü haksızlık ve hukuksuzluk karşısında dik durulmasını, yargılanmalarda sözünün esirgenmemesini, utanmak bir yana tarihsel olarak gurur duyulacak bir meslek örgütü olma çabasını ve Dünya Tabipler Birliği’nde özel bir yere sahip olmanın ayrıcalığını anlatmam ve bir yazıya sığdırmam hiç mümkün değil.
Ben en iyisi sadece başlıkları hatırlatarak ve bu başlıklarda İstanbul Tabip Odası’nın neler yapmış olduğunun, olabileceğinin hayal edilmesini bekleyerek devam edeyim.
İstanbul Tabip Odası özetle;
Hastayı müşteri, sağlık hizmetini ticari meta olarak gören, “tüketim ve harcama çılgınlığı” karşısında; sağlığın esasının “kamusal bir hizmet olduğu” gerçeğini unutturmadan kamu kaynaklarının talan edilmesine karşı çıkmaktadır.
“Kamusal sağlık ve koruyucu hekimlik” anlayışını, “kamuda performanstan, özel sektörde ciro baskısından azade temel geçinilebilir ücret” talebini öne çıkarmakta, “sağlıkta şiddete” sıfır tolerans göstermekte, “akademik yükselmede liyakatsizliğe” ve “idareci – yönetici mobbingine” itiraz etmektedir. “Akılcı ilaç kullanımını” teşvik etmekte, hacamatı kutsamaktan “cin çıkarmaya” varan tıbbın şarlatanlarına karşı kararlı
ve tavizsiz yaklaşmaktadır.
Hekimliğin verdiği yetki ve sorumluluğu deontolojik değerler ışığında kullanmak, gözaltında kelepçeli muayeneyi reddederek “İstanbul Protokolü” ilkeleri çerçevesinde muayeneyi benimsemekte, kadın cinayetlerinin bu yaygınlık ortamında “İstanbul Sözleşmesi’ne” ısrarla sahip çıkmaktadır.
Varlık sebebi insanı yaşatmak ve sağlığını koruyup geliştirmek olan hekimliğin temel ilkeleri arasında; “kimyasal silahlara, nükleer silahlara, mayınlara” karşı çıkmak, bireysel silahlanmayı engellemeye çalışmak ve sonuçta savaş karşıtı, yani “yurtta sulh cihanda sulh” söyleminin samimi taşıyıcısı olmak gibi bir misyonu taşımaktadır.
Bütün canlıların olduğu gibi can dostlarımız hayvanların yaşam hakkını tavizsiz savunmakta, halkın sağlık hakkını savunurken hekimlerin özlük ve maddi haklarının geliştirilmesinin sözcüsü olmakta ve “herkese sağlık güvenli gelecek” için mücadele etmektedir…
∗∗∗
Meslek örgütlerine emek verenler başlıktaki bezdirici soruya sık sık muhatap olurlar. İstanbul Tabip Odası Hekim Sözü dergisinin son sayısında Dr. Ali Çerkezoğlu böyle cevap vermiş.
Ne dersiniz; TTB, tabip odaları, meslek örgütleri sadece aidat almak için mi var?
Not: Yazının tamamına https://www.istabip.org.tr/8028-tabip-odalari-hekimlerden-sadece-aidat-almak-icin-mi-var.html adresinden ulaşabilirsiniz.