yaklaşımlarÖzkan YıkıcıLagaluga değil de gerecek karanlığa doğru gidişatı konuşalım - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Lagaluga değil de gerecek karanlığa doğru gidişatı konuşalım – Özkan Yıkıcı

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

İsrail beklenen ama eylem olarak sürpriz denilecek eylemi yaptı. Gazze işinin tamamlama aşaması sonrası, Lübnana saldıracağı zaten ekleniyordu. Ama teknolojik siber saldırı şeklinde olacağı tahmin edilmiyordu. Kitlesel yönetilme anormal değildi, elimizde yaşanan Gazze soykırım gerçeği varken, olamaz diyemezdik. Fakat, belli ki sıçranan savaş biçimi, korku, kuşku ve lafazanlık için oldukça konuşturulacak zemini de yaratı. Daha ilk adımdan Amerikanın “haberim yok” lafı ise hiç inandırıcı değildir. Hele tarihsel ABD İsrail ilişkilerini bilenler için, sadece yalandır denecek açıklama derecesindedir.

Lübnan yeni bir savaş şekliyle karşımıza geldi. Burada işin lafazanlıklarına dalma yerine, ilgili eylemin gelecekteki karanlık gerçeğini de düşünmemiz gerektiğini de dayatıyor. Sistemi ise hafızadan silmememiz gerekiyor. Emperyalist çağ, emperyalist rekabet ve sömürgecilik olguları.. Emperyalizim ile birlikte devlet biçimi faşizmin de gerçekleştirme durumu. Faşizmin emperyalist çağın siyasal silahlarından biri olduğu da artık zengin deneyimlerle öğrenmemiz gerekir. Yeter ki emperyalizmin gerici özünü, tekelci sermaye gerçeğini ve kendine rekabet veya krizlerde çekilmeden savaşa baş vurduğunu akılda tutalım…

Lübnan olayı bize Ortadoğu emperyalist gerçekleri yeniden atırlatı. İsrailin faşist devlet biçimini yeni örnekle sundu. Dünyada yaratılan emperyalist algıları yerlebir etme yeniden tekrarlandı. Algı oyunları ile gerçeklerin kesişmediği dönemde bulunuyoruz. Ama algı operasyonları oldukça etkili. Hele tek tip sermaye siyasetine esirseniz. Unutmayalım: Gazze soykırımda dahi genel Filistin sorununa dokunmadılar. Birçok batılı ülkelerde Filistini anlatmak dahi suç haline ve faşist olma suçlamasına taşındı. Soykırımı israilin kendini koruma adıyla yuturdular. Gazzedeki kırbini aşan kıyıma “ama Hamas” kelimesiyle bahane üretiler. Oysa klasik israili yaşadık. Daha önceleri de on yıl içinde altı kez İsrail Gazzede katliyam yaptıydı.

Yine açıkça biliyorduk ki İsrail sırada Hizbulahı ve özünde Lübnanı koyduydu. Batılı medya ise hep “isdikrar” diyordu. Hat da utanmadan Limasol ve izmire askeri gemi demirlerken “israili koruma ve güvenliği” denmekten de geri kalmadılar. Öyle ki İsrail Lübnanda saldırılar yaparken, hep Hizbulaha sakinlik öneriliyordu. Ama silahlar ve teknoloji israile akıyordu.

Son eylem ise yeni. Aslında İsrail kuralları hep çiğnedi. Atliyamlar hep yaptı. Şimdi yeni savaş komsetine geçti. Teknolojinin hep iyilikleri sıralanıyordu. Şimdi tehlikeleri artık Lübnandaki çağrı cihazlarına yapılanla konuşulur hale getirildi. Oysa daha önce de teknolojik listesi israilin kabarıkj. İrana karşı siber saldırıları yaptı. Özellikle de nükler bölgelerine yönlendi. Yine yazılımlarla casusluk prokramları yerleştirip bilgiler topladı. Cep telefonla suiastler yapı. Bunların çoğu dyulmadı. Duyulan da geçiştirildi. Son olay ise epey yankı getirdi. Belli ki bu konunun hangi noktasına dokunursak, eksikler kalacak.

Ancak, şimdiden bazı kuşkuların çıkması da önemlidir. Örneğin, Hizbulah parasını ödeyip Tayvan şirketine bu cihazları yaptırdı. Nasıl içine birtakım ekler yapıldı net değildir. Olayın örtüsü kalktıça başka soruların da çıkması mümkün. Siz ticaret yapacam derken, sizi vurmak isteyen istihbaratlar içinde madeler koyup zehirleme veya katletme uygulamaları ola olasılığı olacak. Onun için hem askeri hem siyasi ama hem de ticari yöndende sorgulanması gerekir. Örneğin yarın alacağınız gıdayı birileri sizi zehirlemek için kulanma örneği de olacaktır. Ticari kuraldan sistemin siyasal ilkelerine dek hepsi yerlebir edildi. Ama ne yazık emperyalist ülkeler ne kınadı nede önlemler denildi. Tayvan şirketi ise şimdiden bahanelere başladı bile.

İkinci önemli psikolojik gerçek de şu: baz duyarsızları elbet etkilemeyecek. Ama telefonla öldürtme ve çağrı ccihazlarıyla önemli toplu patlatma eylemler, cebimizdeki cihazın da bonba olma olasılığı korkusu arada bir ziyaret edecek.ayni şekilde İsrail soykırımı normalleştirdi. Suç olmaktan pratikte sildi. Cenevre sözleşmeleri ise zaten KIbrısla tarihin çöplüğüne atıldığıan yaşanarak tanığıyız. Ama birileri kalkıp bahane bulacak. Hizbulanın direnişini dahi suçlayacak. Tıpkı Gazze olayında Hamas olduğu gibi israili zaten suçlasan, yeri geldiğinde terörist diye damgalanma tehlikesi hep vardır.

Bunlar yarınımızın karanlığının net işaretleridir. Görülen parıltı ışık değil yanan gerçeklerdir. Son kısa zamanda hep öğrendik. Soykırım, katliyam, yalan ve bunları destekleme.. siber saldırılar ve en son Lübnanda çağrı cihazları patlatmaları. Ama dünya kamuoyu hala bahane veya suskunlukta. İsrail ise fırsatla yeni topraklar ile katliyamlarla faşist devlet gerçeğini yaşatıyor. Kimse faşizme karşı falan demesin. Faşizmin ta kendisi doğumuzda soykırımla, tırmandırılıp teknolojik savaşa geçirilen savaşlarla tanığı oluyoruz.

Ek bir not: yine hiç konuşturulmadı: yaklaşık iki yıldır Türkiyede yurttaşların ve hat da Türkiye gelenlerin de bilgileri el konuldu. Yayın yapılıyor. Heykırlara bilgi için para ödenip öğreniliyor. Bilgi gizliliği ve teknoloji sorunju, nedense Türkiyede birkaç medya dışında konuşulmadı. Dahası,TC ulaştırma bakanı hala onuncu ençok güvenilen Siber sistemli ülke olarak söylüyor. Böyle geçişlerle acılar unutuluyor. Yarın çok geç olacak. Şimdi israilin nasıl bir saldırılı katliyam bekleniyor. Önlem falan yok. Hem de ABD yetkilileri israile gelip şovla seçimlerine oy aranan süreçle çakılıyor.

Onun için, lagaluga değil yarının gelen karanlığına yoğunlaşalım. Zaten çoktan geç kalındı.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin