yazılariktibasFujimori’nin mirası - Ertan Erol
diğer yazılar:

Fujimori’nin mirası – Ertan Erol

333 Takipçiler
Takip Et
Orjinal yazının kaynağıevrensel.net

Peru’nun yakın siyasetine damga vurmuş Eski Başkan Alberto Fujimori geçtiğimiz hafta 86 yaşında hayatını kaybetti. Fujimori ülkeyi 1990’dan istifa etmek zorunda kaldığı 2001’e kadar demir bir yumrukla yönetmekle kalmadı, bugün için hâlâ ülke siyasetini belirleyen devlet aygıtının çözülmesini, kemikleşmiş siyasi kampların yapısını ve sınırlarını da belirleyerek önemli bir mirası da arkasında bırakmış oldu.

1990’larda bütün Latin Amerika’da kendisini hissettiren ekonomik zorluklar ve hiperenflasyon ortamında bulunan Peru’da geleneksel merkez siyasi güçler arasındaki çekişmeye Aydınlık Yol ve Tupac Amaru Devrimci Hareketinin baş aktörü olduğu bir iç savaş eşlik etmekteydi. Yaşanan çatışmalar kırdan kente önemli bir göç hareketi başlatmış mevcut ekonomik koşullar kolluk kuvvetlerinin ülke genelinde kontrolü kaybetmesi ile daha da ciddi bir ekonomik kriz halini almıştı. Bu açıdan 1990 parlamento ve başkanlık seçimleri geleneksel sağ ve sol partilerin gerilediği ve ‘siyasetin dışından’ aktörlerin öne çıktığı bir seçim olmuştur.

Seçimlerin ilk turunu birinci sırada Ünlü Yazar Mario Vargas Llosa tamamlarken, üçüncü sıradaki APRA’cı eski başkan yardımcısı adaydan az bir farkla Alberto Fujimori ikinci olmuştu. Toplumun büyük bir kısmı tarafından tanınmayan, Japon asıllı bir ziraat mühendisi profesör olan Fujimori, Vargas Llosa karşısında çok fazla şansı olmayan bir aday gibi görünmekte anketlerde de Vargas Llosa’nın önemli bir fark ile seçimlerin ikinci turunu kazanacağı düşünülmekteydi. Mario Vargas Llosa o esnada birçok Latin Amerika ülkesinde uygulanmakta bulunan bir kemer sıkma politikası ile çok geniş bir özelleştirme programı uygulayacağını ilan ederken, Fujimori enflasyon ile mücadele edilmesi gerektiğini ancak bunun bir şok programı ile uygulanmasının doğru olmadığını savundu. Vargas Llosa’nın sert kemer sıkma programından endişe duyan seçmen pek tanınmayan Fujimori’nin ılımlı politikalarına yönelirken çok kısa bir süre nasıl bir programla karşılaşacaklarından haberleri yoktu.

Daha sonra Fujişok olarak adlandırılacak olan Fujimori’nin ekonomik programı temel gıda maddeleri ve enerjideki sübvansiyonları kaldırdı, vergilerde önemli oranlarda artışlar getirdi ve bütçe harcamalarını büyük ölçüde kısıtladı. Bu durum ülke ekonomisinin yaklaşık dört yıl boyunca arka arkaya küçülmesini beraberinde getirirken yüzde 7 binleri aşmış olan enflasyon ise yüzde 20’lere kadar geriledi. Bu açıdan Fujimori ekonomiyi rayına oturtmuş bir başkan olarak kitleler arasındaki desteğini arttırdı.

Fujimori’nin 1992’de kendisine karşı gerçekleştirdiği ve ‘autogolpe’ olarak adlandırılan darbe de yakın zaman Peru tarihi açısından hayati önem taşıyor. Kongrenin ülkenin idaresini zorlaştırdığı ve terörle mücadeleyi aksattığı gerekçesi ile Fujimori tarafından feshedilmesi sonrasında yasama ve yargı organları ordu tarafından ele geçirilerek Fujimori başkanlığında bir olağanüstü hal hükümeti kuruldu. Ülke içinde yaşanmakta olan çatışma ortamına sert bir yumruk ile müdahale edilmesi, Aydınlık Yol’un Lideri Abimael Guzman’ın yakalanması ve hapsedilmesi ile hiperenflasyonun kontrol altına alınarak 1990’ların ortasından itibaren ekonomik büyümenin sağlanması Fujimori’yi destekleyen kitlenin konsolide olmasına yol açtı.

Bununla birlikte artan yolsuzluk iddialarına rağmen yeniden başkan seçilmek için toplumsal desteğe sahip olduğunu gören Fujimori 1993’te Anayasa’yı değiştirerek ikinci defa başkan seçilmesine imkan sağlayacak yeni bir Anayasa’yı yürürlüğe koydu. 2000 yılına gelindiğinde ise ilk dönem başkanlığının başka bir anayasal sisteme ait olduğunu iddia ederek Anayasa’ya aykırı olarak üçüncü defa seçilmek için aday olan Fujimori seçimleri kazansa da üçüncü dönem başkanlığını büyük bir yolsuzluk skandalı sonrasında sürdüremedi ve kendisi Japonya’da iken görevi bırakmak durumunda kaldı. Japonya’da vatandaşlık alan ve hatta siyasete atılma teşebbüslerinde bulunan Fujimori daha sonra Şili’ye gerçekleştirdiği bir ziyarette göz altına alınıp uzun bir süre sonra Peru’ya iade edilerek yolsuzluk ve insanlığa karşı işlenen farklı suçlardan yargılandı ve hapse girdi.

İlerleyen yaşına ve hapiste olmasına rağmen siyasetten hiç kopmayan Fujimori, yerine üç defa başkanlık seçimlerine aday olan kızı Keiko Fujimori’yi bırakmıştı. Keiko Fujimori toplumun bir kısmı tarafından babası ile birlikte bir nefret öznesi olan yolsuzluğa batmış bir siyasetçi iken, bir kısmı için ise demir yumruk ve istikrar anlamına gelmeye devam ediyor. 9 ay önce hastalıklarından dolayı ev hapsi ile cezaevinden çıkarılan Alberto Fujimori’nin ülkeye bıraktığı en önemli miras ise iktidarını devam ettirebilmek için ülkenin tüm kurumlarının içini boşaltan, Anayasa’yı, yasama ve yargıyı anlamsızlaştıran ve sonunda yürütmenin de gücünün eridiği bir sürekli kriz hali olarak tanımlanabilir.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
336AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin