Önceki gün, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı önünde toplanmalarını haberleştiren T24 muhabiri Özlem Ateş Aksoy sayesinde öğrendim ki Türkiye’de ‘Erkekleri Koruma Derneği’ (EKD) varmış. Erkekler için de kadınlara verilen haklardan istiyorlarmış. Yüzünü buruşturup “hangi haklarmış onlar” diye soranınız çok olacaktır biliyorum. Belki trollendiğinizi düşünecek ve konuyu okkalı bir küfürle kapatacaksınız. Veya kendinizi, sinir gülmesi diye tabir edilen, dişlerin sıkılıp çenenin kitlendiği bir anda yakalayacaksınız. Ya da gürültülü bir kahkaha atacaksınız. EKD de bu ihtimalleri düşünerek, “binlerce feminist dernek var ama biz Erkekleri Koruma Derneği dediğimiz zaman insanlar gülüyor. Kadınlara gülmüyorsunuz” diye sitem ediyorlarmış. Dernek, Aile Bakanlığı’nın kadın bakanlığı gibi hareket ettiğinden şikayetçiymiş. Mesela, çok fazla şiddete uğrayan erkek olduğunu ama seslerini çıkaramadıklarını, kadınların ve çocukların maruz kaldığı şiddet, taciz gibi eylemleri engellemek amacıyla başlatılan acil müdahale uygulaması KADES’in (Kadın Destek Uygulaması) erkekler için de geçerli olmasını istiyorlarmış. Grup, basın açıklamasının ardından alandaki polislerle el sıkışıp teşekkür etmiş. Hakları için sokağa çıkan kadınlar için bu final çoğunlukla biber gazı, ters kelepçe ve gözaltıyla sonuçlanıyor.
***
Bianet’in, yerel ve ulusal basından, toplumsal cinsiyet temelli şiddet vakalarını derleyerek oluşturduğu ‘Erkek Şiddeti Çetelesi’nin Ağustos ayı verilerine göre erkekler 27 kadını ve 6 çocuğu öldürdü. En az 13 kadının ölümü basına ‘şüpheli’ olarak yansıdı. Kadınların çoğu barışmak istemediği ve/veya ayrılmak istediği için; kocaları, sevgilileri, abi-baba gibi aile üyeleri tarafından ateşli silah, kesici alet ve kafaları taşla ezilerek öldürüldü. Erkeklerin yılın ilk 8 ayında öldürdüğü kadın sayısı 245! Türkiye’de, kadın cinayetleri artık ‘cinskırım’ kavramıyla anılıyor çünkü politik oldukları kadar sistematik. Buna karşın EKD, “erkeklerin de kalbi var” yazılı dövizlerle yaptığı eylemde, yaşadıkları mağduriyetleri şöyle sıralamış: birçok erkek taciz iddiasıyla iftiraya uğruyor, bir kadın hiçbir ispatı olmadan kocasını evden atabiliyor, kanunlar tamamen kadınlardan yana, erkekler ömür boyu nafaka veriyor. Kanunların tamamen kadınlardan yana olduğunun iddia edildiği Türkiye’de ‘İstanbul Sözleşmesi’nden Erdoğan’ın tek bir imzasıyla çıkıldı. 6284 Sayılı Şiddetle Mücadele Yasası gerektiği gibi uygulanmıyor. Oysa bu yasayla devlet, kadına şiddetin önlenmesi konusunda taraf olduğunu kabul etmiş oluyor. İktidar, EKD’nin iddia ettiğinin tam tersi şekilde Aile Bakanlığı’nın isminden ve içeriğinden ‘kadını’ çıkardı. Cinayetlerden sonra, o da tabii kamuoyunda ses getirdiyse, Aile Bakanlığı sadece “kadınlara karşı şiddete asla tolerans göstermedik, göstermeyeceğiz” şeklinde alışılmış açıklamalar yapmakla yetiniyor. Dijital arşiv ‘Anıt Sayaç’ın 2023 rakamlarına göre Türkiye’de 414 kadın erkekler tarafından öldürüldü.
***
Kadın cinayetlerinin önüne geçebilecek yasa var mı, var. Ancak uygulamada sorun olduğu, bilinçli körlük yaşayanlar dışında herkesin malumu. Yargılamalar etkin şekilde yapılmıyor, kadınların koruma talepleri yeterli korumayı sağlamıyor, faillere ‘tahrik ve iyi hal indirimi’ uygulanıyor. Kadının giyimi, günün hangi saatinde dışarıda olduğu, gittiği yerler, sözleri vb erkeği suça yönelten bahanelerden sayılıyor. Toplumsal cinsiyet tartışmalarında erkeklerin de aile içi şiddet kurbanı olabildiğinin göz ardı edildiğini söyleyen EKD, Türkiye’de erkeklerin maruz kaldığı şiddet vakalarının nadiren gündeme geldiğini, bu durumun, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin sadece kadınlara odaklanan yanlı bir yaklaşımı yansıttığını iddia ediyor. Oysa mesele tam da, bu eşitliğin erkek lehine, üstelik iktidarın söylem ve uygulamalarıyla bozulmuş olduğu. EKD, toplumsal cinsiyet eşitliğinden yana bir tavra sahip olsaydı eğer, yapılması gerektiği gibi, güçlerini kadın mücadelesiyle birleştirmeyi seçerlerdi. Türkiye’de kadınlar tarafından şiddete uğrayan erkeklerin mağduriyetlerinin göz ardı edildiğini düşünüyorlarsa, burada hedef yıllardır hakları için örgütlü bir mücadele yürüterek güçlenmiş kadın örgütleri değil; erkekleri de ezen, şiddete uğradıklarında yaşadıklarını söylemekten utandırarak alıkoyan, sürekli güçlü olmaları gerektiğine dair baskı kuran, onları ne kadar ‘erkek’ olduklarını ispata zorlayan ataerkil sistemdir. Aile Bakanlığı ‘kadın’ bakanlığına dönüştü diye sızlanmak yerine, ki bu büyük bir yalan, Türkiye’de neden ‘Kadın ve Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı’nın olmadığını kendilerine dert edinirlerse, sorunlarının çözümüne daha çabuk ulaşırlar.