Zaman zaman uyardığım gerçek vardır: ilan edilen gün, nekadar öenmli olursa olsun, eğer onu yaşatacak koşullar yoksa, bir anlamı da kalmaz. Yaşatan insanlardır. İnsanlar ilgili günün önemiyle davranırsa önemli kalır. Yok siz en iyi cümle ile gün ilan etseniz de onu yaşatacak olan örgütlü insan karşılığıdır. Nitekim son yıllarda birçok önemli gün vardır. Onlar mücadelerle kazanıldı. Tarihi gerçeklikleriyle önem hanesine ekleniyordu. İlgili günün anlamını mücadele alanlarıyla da genişletiliyor. Ancak son dönem de gördük ki inanç kalmadığı, ilgili gün anlamı da kültürel dahi karşılığı azalınca, gün de gereken yerini alamıyor. Bir Eylül de ne yazık bunun en acı örneğidir.
Halbuki bakacak olursak, bu yıl Bir Eylül barış gününe gelirken, Gazzede soykırım uygulanıyor, Ukrayna Rusya savaşı genel vekalet savaşı halaine sokuldu, Sudanda iç savaş milyonlarca insanı sarstı, konuşulmayan Kongo ayaklanmaları da doğu Afrika sıçrama tehlikesini hep barındırıyor. Buna dahasını eklemek kolay. Savaşların yükseldiği, krizlerin çözüm alaı çatışmalarınn sıçratıldığı koşulalrda barış bir başka öneme sahip olması gerekirdi. Üstelik örneğin Batı Avrupada Nato yeni füzeler yerleştiriyor, Tayvan krizi her an sıcak savaşa gebe duruyor gibidir. Yeni faşist Filipin yönetimi, Amerikan direk teşviği ile Çine karşı tırmandırılan gerilimlere yöneldi. Miyanmar gibi ülkelerde iç savaş benzeri koşullar normalleşti. Türkiye ise hala Suriye ve ırakta bulunuyor. Askeri çatışma olanağı hep olanaklıdır.
Örnekleri artırmak kolay. Hele de duyulmayan nice ülke gerilimleri veya iç savaşlar da ya var veya potansiyel hazır noktasındadır. Bu dünya koşularında da barışın önemi bir başka ihtiyaç haline geldi. Seslerin yükselip savaşa karşı direnç oluşturmak zorunluluğu, acildir. Ama Bir Eylül gibi önemli günde ne yazık ilgili ses pek gelmedi. üstelik savaş içinde olan ülkeler dışındakiler de militarisleşerek, savaaş destekli ale geldiler. Sanırım, Fransa ve Almanya bunun en yakın bildiklerimizdir. Ukraynayı militarist destekleme ve askeri harcamalarla artışlar bir anlamda savaşa benzinle katılma oluyor. Tabi ki savaş ali ve barış aykırılığı sonucu da faşizim yükselen dalga olarak devlet yönetimlerine ulaştı. Diktatörlerin normal, faşist taleplerin seçenek olduğu dönemden geçiyoruz.
Barışın suç olduğu dömeme ulaştık. Filistindeki soykırımı kınama dai Avrupada tehlikeli. Suç sayılıp alkış tutuluyor. Birçok savaşın adı dahi artık söylenmiyor. Ve Bir Eylül barış gününde gereken yüksek sokak eylemi de yok. Bazı ülkelerde adet yerini bulsun diye “tıpkı bizim gibi” gün şöylesine vurgulanmakla yetiniliyor. Oysa en başta Amerika ve Batı Avrupada savaş alehtarı barış taleplepli seslerin yüksek sesle yükselmesi gerekirdi.****
Bunlar dünyada yeniden yaşandı. Kıbrısta da aynen tekrarlandı. Lefkede bir şölen gerçekleştirildi. Sosyal eğlence olayı gibi geçiyor. Kelime olarak barışı vurgularken, kimisi de hep fonları da belirtmekten geri kalmıyor. Fakat, konu başka: Kıbrısta önemli bir hastalıklaşan davranış da yerleşti. Eğer önemli gün hafta sonuna gelirse, onun kutlanması veya gerken yapılması için, çalışma gününde yapılır. Nitekim, sendikalar Barış gününü Pazar değilde Pazartesi akşamı etkinlikle yapacak. Buda Kıbrıslaşmanın öteki gerçeği. Bu salt ilgili Barış gününde değil, mesleki gün de dahi kutlamalar hafta sonu tatilde değil de çalışma günlerine erteleme geleneği çoktan oluştu. Buda özellikle bazı önemli günlerin anlamına daha bir sığ hava vermeye yetip artıyor.****
Bugün Bir Eylül. Barış günü. Gün anlamını tam da önemli savaş başlangıcı nedeniyle aldı. İkinci Paylaşım savaşı başlangıcında, Alman faşizminin Polonyayı işkal etmeye başladığı tarihi günde ilan edildi. Bir anlamda savaşa karşı barış seçeneği duyurtma ve karşıt mücadele alanı oluşturma hedefliydi.
Tarihi tüm gerçekler gibi, Barış gününü de kapitalist devletler değil kapitalizmin politikasına karşı olan sosyalist sınıfsal eksen kazandırdı. Onların mücadelesiyle yükselip ilan etirildi. Onu da yaşatan soldur. Solun zayıflaması ise hem barış eylimlerini azaltı hem de sisteme karşı seçenek olma da daraldı. Tarihin böylesi gerçeklerini de unutmamak gerekir. Öyle durup dururken Barış günü ilan edilmedi. Tarihi nedeniyle ve onu yaşatacak siyasal güçle birlikte ele alınca anlamı anlaşılır.
Sonrası mı: neden günümüzde Barış günü zayıf geçiyor sorusu da kolacyca anlaşılır. Onu yaratan siyasal güç zayıfladığı içindir. Sistem solun zayıflığı ile ilgili gün anımsatılmasının da cılız geçmesinden gayet memnun. Hat da elerinden gelse, bu günlerin hiç konuşulmamasını da istiyor. Bir Eylül bu yıl böylesi koşulalrda yaşanıyor. En azından B.M. veya bazı uluslararası kuruluşlar Bir Eylülde ateşkes dahi ilan etmediler. İsrail soykırıma devam ediyor, Ukrayna savaşı tırmanıyor. Öteki savaşların adı dahi duyulmuor. Sanki dünyada savaş yokmuşasına da eğlenceli hayat da devam ediyor.
Kısaca, Bir Eylülü da yaşatacak olan, onu yaratanlardır. Meydanlarda savaşa karşı seçenek oldukça ancak gün anlamını bulur. Aynen Kıbrıs gibi.