Pek duyulamadı. Türkiye medyası yer vermesine rağmen K. Kıbrıs pek de ilgi alanına sokmadı. Hep uluslararası veya başka laflar sıralanır. Ancak, hiçbiri pratikte yok. Üstelik sözü geçen konu Filistinde geçti. Gazzede zaten onların ölümü dahi artık haber deyeri kalmadı. Onun için Batı Şerya nerede ise havızalardan sildirtildi. Böylelikle bilmeme ile isteneni güncelleştirme kolaylığı da her alanda oluşturuldu…
Altı Eylül: Batı şeryada isfrailci yerleşimciler Filistinlilere saldırı yapıyor. Amaç, onların oradan sürülüp, yeni yerleşimler oluşturmaktır. Dünya çoktan kanıtsadı. Hem de defalarca B.M. Batı Şerya ile birlikte Filistin devleti kurulması veya israilin yerleşim politikasının kınanmasına rağmen. Orada arada vurulmalar ve bol bol tutuklamalar da vardı.
Altı Eylül bir başkaydı. Bu defa vurulanın adı Ayşenurdu. Ayşenur ismi elbet kulağa daha kolay algılanmasını da getiriyor. Zaten tek isim verilmesi ise sırrı hemen bozuldu. Meyerlim, Ayşenur hem Amerikan hem de Türkiye vatandaşıydı. Demek ki İsrail askerlerinin vurduğu kişi ayni zamanda Amerikan vatandaşıydı. Ozaman haber niteliği daha da artı. Üstelik Amerikada ses getirdi. Amerikan vatandaşı olunca da Amerikan yetkilileri de kendi yurttaşları için açıklama yapmak zorunda kalıyordu. Ama israili de gözetmek gerekir. Çünkü, onların katliyamlarını destekleyen, teşvik eden, Kıbrısa dahi gemiler gönderen bizat Amerika idi.
Ne başkan Baydın nede yardımcısı israile karşı dil kulanmadı. Oluşan soruşturulma baskısına da kaçamak yanıt veriyorlardı. Şanı büyük dışişleri Blintın ise israili kolamaya devam ediyordu. Olaya kaza demeği yeyliyordu. Ama tepkiler büyüyordu. Büyüdükçe de Ayşenurun siyasal kimliği de daha da olayın anlaşılmasına neden oluyordu.
Ayşenur Batı Şeryadaki Nablus yakınındaki Beytulah yöresine gitme nedeni, israilin oraya karşı yaptığı sürgün politikası ile yerleşimcilerin saldırısıydı. Türkiyeden Ürdüne ve Ürdünden de Batı Şeryaya geçti. Önemli mesajı da şuydu: okuduğumuz ve duyduklarımızla burası banbaşka. Çok kötü koşullarla karşılaştık. Buraya gelmeden, olayın vahimliğini anlayamazsınız diyordu. Bu gerçeklik çok geçmeden de kendini buldu. İsrailin saldırganlığına karşı yapılan protestoya katılırken, keskin nişancı İsrail askeri onu vurdu. Belki de vurduğu kişinin Amerikan yurttaşı da olduğunu bilmiyordu. Geçiştirme laflarını da ilk bozan, olay yerinde olan İsrail aktifisti oldu. Göstere göstere askerin silahını çevirip kurşun atığını anlatı. Ama İsrail korosu hemen yüksek sesle şarkıya başladı: kaza ile oldu. Önemli yalanları ise olay yerindeki bizat İsrail aktefislerince bolzuldu. “Kurşun sekip de vurdu” dediler. Oysa anlatılar kurşun sekme değil, direk vurmaydı..
Peki AYşenuru Bttı Şeryaya getiren gerçekler neydi. Girişte de belirtim: Antalya doğumludur. Aylesi AMerikaya gider. Ayşenur da elbet beraber gider. Orada birçok olaya katılır. Aktifis ve sosyalist düşüncelerle hareket eder. Sosyalist Alternatif partisine üye olur. Petrol boru hatına, siyahların haklarını koruma eylemlerine de yer alır. Ünüversitelerdeki Filistin destekleme eylemlerine de konumunu ortaya koyar. Miyanmara dek gidip ezilen halkların sesini duyurmaya ve onların mücadelelrine katgı vermeye çalıştı.
Filistin de bunlardan biriydi. Son İsrail katliyamı karşısında ünüversitelerdeki direnişlere katıldı. Bazılarında yönetici dahi oldu. Sosyalist ve aktifistlik yaptı. Açıkça Türkiyenin milliyetçi bakışını ve Kürtlere karşı uyguladığı politikayı da eleştirdi. Bu görüşlerle Batı Şeryaya gider. Amacı Filistine yapılan baskıları duyurma ve yardımcı olmaktı. Dolanbaçlı yolalrla gider. Gitiği zaman da orada olanlarla, nekadar az bilgileri olduğunu da anladı. Sonuçta da bu mücadelede de hayatını verdi. İsrail tam İsrail gerçeği ile Ayşenuru vurdu. Faşizmin adeta kurşunuyla dünya halkları adına canını verdi.
Ayşenur çoktandır unutulan bir kavramı da yeniden ölümüyle canlandırdı. Eskiden sosyalistler arasında enternasyonalist dayanışma vardı. Bu nedenle de Türkiyeli birçok devrimci Filistine gidip hat da çatışmalara da katıldı. Bazıları da öldü. Bu nedense pek hatırlanmaz. Çünkü sosyalist hareketelrin zayıflığı enternasyonal dayanışma ve sol görüşlerin içeriklerini de beyinlerden ne yazık sildirti.
Daha kötüsünü de kısa zaman önce yaşadım: utanmadan bazı kişiler Ayşenur öldürülmesi sonrası Denizlerin de Filistin yanında olduğunu söyledi. Özgür daha ileri gidip abas ile Arafatı özdeşleştirdi. Ayni şekilde Denizlerle CHP özdeşliği de yaptı. Hani yetmişleri yaşamasak, Denizlerin idamında dahi CHP tutumlarını bilmesek, Deniz Gezmişlerin CHP ve Kemalist olduğu yalanını da yutaağız. Sosyalistlerin böylesi bir gerçek anlatamama durumu da var. onun içi n Ayşenur Sosyalist olduğu ve israile karşı olması Filistin halkının haklı davasına inandığı için Batı Şeryaya giti. Filistin davasını tarihi bakışla inceleyenler hep oraya giden “hat da Kıbrıslılar dahi” ozaman devrimci görüşleri ve dayanışmayı savundukları için, emperyalizme karşı duruşlarıyla mücadele için yer aldıklarını da hatırlamak gerekir.
Kısaca, Batı Şeryada baskılar ve ölümler tutuklamalar bolca oluyor. Haber deyeri dahi görülmüyor. Ayşenur hem oradaki İsrail zülmünü, sömürgeleşmeği, soykırımı anlatmada hem de bu tavırla sosyalistliğin hayatdaki karşılığı ile bulundu. Amerikan yurttaşı olması ise ölümünün daha da yüksek sesle habrleşmesine katgı yaptı. Ayni zamanda Amerikanın da kendi yurttaşı öldürülse de iş İsrail olunca nasıl kaypaklaşıp iki yüzlü halini ortaya serdi.
Ayşenuru, saygıyla anarken, onun mücadelesiyle de gereken önemi yeniden gündemleştirdiği de kesin. Sosyalistlerin örgütsel boşluğunun da nedemek olduğu Batı Şerya katliyamıyla yeniden belli çevreler hehrhalde hatırlar umuduyla.
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.