Görgüsüzlüğü, başına dolarlardan taç takma seviyesine taşıyan ortaokul mezunu Dilan Polat ve lise mezunu eşi Engin Polat, 4 Kasım 2023’te kara para aklama suçlamasıyla tutuklanmadan önce, yaşamlarını halkın gözüne fazla soktuklarını kabul etmişti. Şımarıklıklarından dolayı Allah huzurunda mahçup hissettiklerini söylemiş ve MASAK’ın kara para aklama şüphesiyle hazırladığı rapor sonrası mal varlıklarına el konulmasından da itibarlarını yok etmek isteyenleri sorumlu tutmuşlardı. Sanıklar, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve üyesi olma, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama ve yasadışı bahis” suçlamalarıyla 40 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanıyor. 6 Eylül 2024 tarihi itibariyle tutuklu 12 sanığın tümü tahliye edildi.
MASAK tarafından yapılan ön inceleme sonrası Polatların birinci derece yakınlarının hesaplarına tasfiye halinde olan üç şirketten sözde ticaret yapılmış gibi gösterilerek sahte fatura kesildiği ve şirketler arasında şaibeli ilişkiler bulunduğu belirtildi. Paranın kaynağına ilişkin kayıt dışı olduğuna dair şüpheler vardı ama hazırlanan iddianamede buna yönelik yeterli kanıt yoktu. MASAK raporunda vergi kaçırıldığına dair bilgi yer alsa da, daha önce benzeri görülmemiş şekilde hukuki değerlendirme yapılarak, ortada bir örgütün olmadığı söylendi. Paranın kaynağına dair bir bilgiye de ulaşılamamış. Oysa Engin Polat’ın, Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan yasadışı bahis patronu Veysel Şahin ve sağ kolu Derkan Başer ile ilişkisi olduğuna dair ciddi iddialar vardı.
***
Kısaca, yargılanma aşamasında başsavcı ve savcının değiştirildiği bu dava ile ilgili bütün örgütlü suç iddiaları, basit bir aile şirketinin vergiden kaçınmasına indirgenmiş oldu. Yüzlerce milyarlık vergi kaçırmanın karşılığının da 10 aylık bir tutukluluktan ibaret olduğunu hep beraber görmüş olduk. Bu sırada iktidar, bizzat kendi eliyle çökerttiği ülkenin ekonomisini, sanki bir buluşmuş gibi, halktan verginin vergisinin vergisini talep ederek düze çıkarma peşinde. Enflasyonun, şrinkflasyondan skimpflasyonuna kadar her tonunu iliklerine kadar idrak etmiş olan bizler ise, Polatların kesintiye uğrayan cafcaflı enerciii dolu hayatını online izlemeye devam edeceğiz. Tahliye kararını “Allahım şükürler olsun. Devletimiz sağ olsun” diyerek büyük bir mutlulukla karşıladı Dilan Polat. Üstelik bu sevinç başkalarına da taşındı. Kara para aklama ve suç örgütüne üye olma suçlamasıyla yargılanan biri tutuklu diğeri tutuksuz Nihal-Bahar Candan kardeşlere umut oldu. Çünkü neden olmasın? Polatlardan eksikleri ne? Onlara umut olmasın da Can Atalay’a, Selçuk Kozağaçlı’ya, Gezi tutuklularına, Osman Kavala’ya, Selahattin Demirtaş’a, İlhan Sami Çomak’a mı olsun? Günün sonunda Polatlar, kara para aklama, örgüt kurma, vergi kaçırma gibi iddialarla tutuklandıktan 10 ay sonra, içine altın döktükleri kahvelerini özgürce yeniden yumdumlayabilecekleri hayatlarına kavuştu. Böylece Türk adaletinde, Polatlarla birlikte yeni bir seviye de belirlenmiş oldu.
***
Aynı gün, Trabzon 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde, emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümüyle ilgili süren davanın karar duruşması görüldü. Lokumcu 2011 yılında, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Artvin’in Hopa ilçesini ziyareti sırasında, bölgedeki doğa katliamlarını protesto etmek için toplanan halkın üzerine polisin biber gazı sıkması sonucu kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmişti. Aralarında dönemin İl Emniyet Müdürü Muhsin Armağan’ın da bulunduğu 13 polis beraat etti. Mahkeme, Metin Lokumcu’nun ölümüyle polisin biber gazı kullanımı arasında ‘illiyet bağı bulunmadığını’ savundu. Adli Tıp Kurulu raporunda ise, Lokumcu’nun ölümü ile kimyasal gaza maruz kalması arasında nedensellik ilişkisi olduğu belirtilmişti. Erdoğan, Lokumcu gibi Artvin’de doğa katliamına karşı çıkanlar için “eli taşlı eşkıyalar” ifadesini kullanmış ve “bu arada bir tanesi de kalp krizi geçirerek, kimliğini bilmiyorum, üzerinde durma gereği de duymuyorum, ölmüş” demişti. Bir öğretmen olan Metin Lokumcu’ya yakışmadığını söylediği ses kasetleri ve fotoğraflar hiç ortaya çıkmadı. Karar sonrası adliye önünde konuşan oğlu Ulaş Lokumcu “öfkeliyim” dedi. Sağlıklı babasını hasta ilan ettiklerini, 13 yıl boyunca adliye koridorlarında süründürüldüklerini, adalete inanmaya çalıştıklarını ama hukukun hep güçlünün, zenginin yanında olduğunu söyledi. Var mı Ulaş’ı yalanlayabilecek olan?
Aynı gün, iki dava ve Türk adaletinin iki yüzü. Bir yanda Polatların neşesi, diğer yanda Lokumcuların öfkesi. Hepsi, kimin kimden yana olduğunun açık belgesi.