yazılariktibasTedarik hatları savaşı – Ahmed Alqarout
diğer yazılar:

Tedarik hatları savaşı – Ahmed Alqarout

333 Takipçiler
Takip Et
Orjinal yazının kaynağıalmayadeen.net
alıntı yapılan kaynaksendika.org

Soykırımın başlangıcından bu yana, olaya müdahil olan aktörlerin motivasyonları hakkında sorular sorulmaktadır. Direniş tarafında Hamas, Filistinli tutukluların serbest bırakılması, Gazze’ye uygulanan kuşatmanın tamamen kaldırılması ve Mescid-i Aksa’ya erişim konusunda İsrail işgalinden taviz koparılması arzusuyla hareket ettiğini iddia ediyor. “İsrail” Hamas’ı yok etmeyi ve yeniden ortaya çıkma potansiyelini ortadan kaldırmayı amaçladığını belirtiyor. Ancak bu yerel talepler daha geniş stratejik bölgesel ve uluslararası gündemler tarafından bastırılmaktadır.

Koridorlar çatışması

Uluslararası alanda ise Eylül 2023’te Biden, ABD’nin Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) olarak adlandırılan bölgeye yönelik yeni vizyonunu açıkladı. Bu girişim, 2020 yılında imzalanan ve “İsrail’in” çeşitli Arap ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirmeyi amaçlayan normalleşme anlaşmalarına dayanıyor.

Koridor Asya, Körfez ve Avrupa arasındaki bağlantıyı ve ekonomik entegrasyonu arttırmayı amaçlıyor. IMEC spesifik olarak iki koridordan oluşmaktadır: Biri Hindistan’ı Körfez’e bağlayan, diğeri ise Körfez’i Avrupa’ya bağlayan koridor. Bu koridorlar bir deniz taşımacılığı rotası, bir demiryolu kara rotası, bağlantı boru hatları ve veri kablolarını içerecektir. Koridorların bölgesel tedarik zincirlerini güvence altına alması ve ticaret erişilebilirliğini arttırması bekleniyor. Bu anlaşmanın kilit ortakları ise ABD, AB, Suudi Arabistan, BAE, Hindistan, “İsrail” ve Ürdün. IMEC cephesinin altında ABD’nin bölgenin güvenlik ve ticaret mimarisini yeniden tasarlama, ticaret yolları üzerindeki kontrolünü sürdürme ve bölgedeki askeri tedarik hatlarının istikrarını sağlama girişimi yatıyor.

Bu açıklamadan sadece birkaç hafta sonra Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile Çin’de bir araya geldi ve iki ülke arasında stratejik ortaklık ilan etti. Bu gelişme Suriye’nin Kuşak ve Yol Girişimi’ne (KYG) katılmasından sadece bir yıl sonra gerçekleşti. Bu ortaklığın bir parçası olarak Çin, Suriye’nin yeniden inşası, terörle mücadele kapasitesinin arttırılması ve “Suriye’nin öncülüğünde, Suriye’nin sahipliğinde” ilkesine uygun olarak Suriye meselesinin siyasi çözümünün teşvik edilmesi konularında Suriye’yi destekleyecek. Bu ortaklık, Çin’in Akdeniz’e erişimini güvence altına almayı, Suriye’yi KYG ticaret yollarına bağlamayı ve böylece ABD’nin Çin’in Avrupa’ya denizden erişimini engellemesini önlemeyi amaçlayan IMEC’e bir yanıtı olarak görülüyor.

Suriye Kuşak ve Yol Girişimi’ni, Küresel Kalkınma Girişimi’ni, Küresel Güvenlik Girişimi’ni ve Küresel Medeniyet Girişimi’ni desteklemektedir ve bu girişimlere aktif olarak katılacaktır. Suriye savaşı, Suriye ve Direniş Ekseni’nin tedarik hatlarının Irak ve Suriye‘deki teröristler tarafından engellenmesini sağlamayı amaçlıyordu. Hizbullah’ın savaşa katılımı kısmen tedarik hatlarını güvence altına alma arzusundan kaynaklanıyordu ve İsrail’in Suriye ve Irak’taki tedarik hattı güzergahına hava saldırıları düzenleyerek bu çabaları sabote etme girişimlerine rağmen Suriye devletiyle işbirliği içinde bunu başardı. Çin ile ortaklık, 10 yılı aşkın süredir devam eden yıkıcı savaşa eşlik eden sürekli Batı yaptırımları ışığında Suriye’ye tedarik hatlarını güvence altına almak ve dünyanın geri kalanıyla bağlantısını sürdürmek için ek bir dayanak noktası sağlıyor.

IMEC’in duyurulmasından birkaç ay önce, Mayıs ayında Irak Kalkınma Yolu (IKY) adı verilen rakip bir bölgesel ticaret anlaşması duyurulmuştu. IKY, demiryolları, karayolları, limanlar ve şehirlerden oluşan bir ağ kurarak Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlamayı amaçlayan ve halen devam etmekte olan bir projedir. Proje, Irak’ın güneyindeki Büyük Faw Limanı’nı Türkiye sınırına bağlayacak ve daha sonra Avrupa’ya doğru uzatılacak. Bu girişim İran ve Türkiye’yi İsrail’e alternatif üsler [hub] olarak konumlandıracaktır.

Mayıs 2023’te İran ve Rusya, bölgesel ticareti artırmak amacıyla Rusya’yı Körfez ve Hindistan’a bağlayan Uluslararası Kuzey-Güney Ulaşım Koridoru’nun (INSTC) son bölümünü inşa etmek üzere bir anlaşma imzaladı. Bu güzergâhın İran’ı bölgesel bir ticaret üssüne dönüştürmesi bekleniyor. Aynı yılın Ağustos ayında BRICS Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve BAE’yi gruba katılmaya davet etti. Bu hamle aynı zamanda Rusya ve Çin’in küresel ticaret yollarını yeniden tanımlama ve ABD’nin kendilerini küresel ekonomiden izole etme çabalarına karşı koyma girişiminin bir parçası olarak görüldü. Suudi Arabistan, BAE ve Mısır BRICS üyeliğini Doğu ile Batı arasındaki ilişkilerini dengelemenin ve İran’ın üyeliğini dengelemenin bir yolu olarak gördü. İran ise üyeliğini Batı yaptırımlarını kırmak ve ekonomisini daha da uluslararasılaştırmak için bir araç olarak gördü.

Ekim ayında Aksa Tufanı’nın başlamasından önce, hepsi de erişim için rekabet eden ve küresel tedarik zincirinde kilit üsler haline gelmek için kendi ülkelerinin jeopolitik avantajlarından yararlanmayı amaçlayan çok sayıda önemli küresel ticaret projesi duyuruldu. “İsrail”, ABD ve Körfez’deki müttefiklerinin desteğiyle birincil ulaşım üssü olmayı hedefliyor. Türkiye ve Irak kendilerini tarafsız ticaret merkezleri olarak konumlandırmaya çalışıyor. İran, Çin ve Rusya Suriye’yi destekliyor, ancak mümkünse başka anlaşmalara katılmaya da açıklar. Bu kıyasıya rekabetin ortasında meydana gelen Tufan, ticaret yollarını çevreleyen bölgesel dinamikleri değiştirdi.

7 Ekim/Gazze soykırımı sonrası küresel tedarik hatları ve İsrail’in IMEC’i hayatta tutma planı

Hamas’ın 7 Ekim operasyonu, ardından gelen çatışmalar ve İsrail limanlarını ve şehirlerini insansız hava araçları ve füzelerle hedef almaya devam etmesi, bölgesel aktörlere “İsrail’in” Gazze çatışmasına dahil olması ve iç meselelere odaklanması nedeniyle kısa ve orta vadede IMEC’te aktif bir rol oynayamayabileceği sinyalini verdi. ABD, Gazze’de ateşkes karşılığında Suudi Arabistan ile “İsrail” arasındaki ilişkileri normalleştirmek için bir anlaşma yaparak -IMEC’in başarısı için kilit bir gereklilik- Gazze’deki savaşı IMEC’i sağlamlaştırmak için bir araç olarak kullanmaya çalıştı. “İsrail” aynı zamanda Körfez ve Hindistan ile alternatif bir kara köprüsünü devreye sokmaya çalıştı, ancak bu rota işlese de sınırlı bir başarı ve işlem hacmi sağladı. Olası getirileri bakımından da şüphe uyandırdı.

Bu arada Irak, Türkiye ve Körfez ülkelerini baştan çıkararak Katar ve BAE’nin IKY’ye katılmasını sağladı, ki bu da savaşın beklendiği gibi uzun yıllar sürmesi halinde IMEC’e karşı bir korunma stratejisi olarak görülebilir. ABD, Rusya ve Çin resmi olarak IKY’nin bir parçası olmasalar da IKY ile ilişkilendirilmekten memnunlar. Türkiye, Rus gazının Avrupa’ya ve dünyaya ulaşmasında bir merkez olmayı hedeflerken, Çin de bu bağlantıyı Kuşak ve Yol Girişimi’ni daha geniş küresel tedarik zincirine bağlamak için kullanmayı amaçlıyor.

Gazze savaşı, özellikle Yemen’in önce “İsrail’i”, daha sonra da ABD ve İngiltere’yi hedef alan bir deniz ablukası uygulamaya karar vermesinin ardından, küresel tedarik hatlarını önemli ölçüde yeniden tanımladı. Deniz ablukası, Ensarullah [Husiler] tarafından Gazze’deki soykırımın sona ermesi için baskı aracı olarak ilan edildi. Abluka, “İsrail” ile bağlantılı gemilerin yanı sıra ABD ve Birleşik Krallık askeri gemilerinin Kızıldeniz, Hint Okyanusu, Akdeniz ve Umman Denizi’nde hedef alınmasına yol açtı. Ablukanın ardından Ensarullah BRICS ülkeleriyle birlikte çalıştığını, çabalarına ilişkin bir mutabakata vardığını açıklayarak Rusya ve Çin’in Yemen’in bölgesel bir deniz gücü haline gelmesine yardımcı olduğunu ve ABD ile bölgesel askeri ve ticari müttefiklerinin ikmal hatlarını zayıflatmayı amaçladığını belirtti.

Bu saldırılarda hipersonik füzeler, hava ve denizaltı insansız hava araçları gibi gelişmiş araçlar kullanıldı ve Süveyş Kanalı’ndan geçen gemi trafiğinde önemli bir azalmaya neden oldu, ki bu da Yemen’in silahlandırılmasında büyük güçlerin parmağı olduğunu düşündürebilir. İsrail’in Eilat Limanı kullanılamaz hale geldi ve iflasını ilan etti. Hayfa Limanı’nda ve Hint Okyanusu’nda birçok gemi saldırıya uğradı. “İsrail” üzerindeki deniz kuşatması sevkiyat maliyetlerinin artmasına ve teslimat sürelerinin uzamasına neden oldu. Bunun üzerine ABD, Aralık 2023’te Kızıldeniz’i denetlemek için Refah Muhafızı Operasyonu’nu başlattı, ancak şu ana kadar ablukayı engellemekte başarısız oldu.

İsrail Başbakanlık ofisi tarafından yayımlanan bir belgeye göre “İsrail” Gazze’yi IMEC’e entegre ederek Suudi elektrikli araçlarının üretildiği ve dünyaya maden ihraç edilen bir merkeze dönüştürme planını açıkladı. Bu yeni plan doğrultusunda “İsrail” Gazze’nin Mısır’la tek geçiş noktası olan Refah’ın kontrolünü ele geçirerek Gazze’yi ithalat, ihracat ve seyahat konularında tamamen kendisine bağımlı hale getirdi. Ağustos ayında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Washington’da ABD Kongresi’nde yaptığı konuşmada Gazze savaşı sonrası bölge için vizyonunu özetledi. Konuşmasında “İsrail”in İran karşıtı bölgesel bir koalisyon olan Abraham İttifakı’nı kurmak için çalıştığını duyurdu. İttifak, İran’a karşı koymaya odaklanıyor ve Gazze çatışmasının çözümünü, “İsrail”in Hamas’ı ortadan kaldırmasından sonra Şeridi yönetmek üzere Arap ülkelerinden oluşan bir ittifak kurmaya dayandırıyor, ki bu yaygın olarak ’ertesi gün” planı olarak biliniyor.

“İsrail” Filistin’in devlet olma ihtimalini ortadan kaldırarak ve onun yerine Gazze’yi İsrail işgali ile BAE ve Suudi Arabistan gibi Körfez devletleri adına yöneten yerel vekillere bırakarak bölgeye yeniden yön vermeye ve kendi geleceğini Gazze’nin IMEC’e eklenmesine bağlamaya çalışıyor. “İsrail”, IMEC’e daha yüksek bir başarı şansı vermek ve gelecekteki güvenliğini sağlamak karşılığında bölgesel aktörlerin Gazze’deki savaşı sona erdirmenin ekonomik maliyetini üstlenmesini istiyor. Ayrıca savaşı kazanabileceği ve bu zaferi IMEC’i ve bölgesel bir ticaret üssü olma potansiyelini yeniden meşrulaştırmak için bir vesile olarak kullanabileceği konusunda da umutlu.

Konuşmadan günler sonra “İsrail” Hamas lideri İsmail Haniye’ye ve Hizbullah’ın askeri kanadının komutan yardımcısı Fuad Şükür’e suikast düzenledi. Bu hedeflerin ciddiyeti ve suikastların gerçekleştirilme şekli, “İsrail” ve ABD’nin çatışmayı artık Gazze’nin dar merceğinden değil, gelecekteki bölgesel düzenin daha geniş bağlamından gördüğünü ve ortaya çıkan Direniş Ekseni’ne hem bireysel hem de kolektif olarak meydan okuma niyetlerinin sinyalini verdi. Azalan caydırıcılığın ciddiyetinin farkında olan Eksen, misilleme sözü verdi. Hizbullah liderinin bu suikastların ardından açık bir bölgesel çatışma potansiyelini de içeren savaşın yeni bir aşamasına geçildiğini duyurmasıyla birlikte misillemenin bölgeyi yoğun bir çatışmanın içine çekmesi bekleniyor.

Gazze savaşının ve küresel ticaretin geleceği

Gazze’deki savaş kısmen yerel nedenlerle başlamış olsa da, o zamandan beri bunların ötesine geçmiştir. Bugün savaşın geleceği bölgenin ve dünyanın geleceği ile iç içe geçmiş durumda. Soykırım artık sadece Gazze ve “İsrail”in iç meseleleriyle değil, küresel tedarik hatlarının yeniden tanımlanmasıyla da ilgili. “İsrail” Gazze’deki hamlelerine Hamas’ı ortadan kaldırmaya ve IMEC’in geleceğini güvence altına almaya yönelik uzun vadeli bir çabanın parçası olarak meşruiyet atfetmiştir, ki bu da “İsrail ”in soykırımı yakın zamanda sona erdirmekle ilgilenmediğini göstermektedir.

Hamas ve Filistinliler için savaşı sona erdirmek, IMEC’in başarısını engellemek amacıyla çatışmadaki rollerini yeniden tanımlamaya çalışan Rusya, Çin ve Direniş Ekseni gibi küresel aktörlerle koordine olmadan artık mümkün değil. IMEC’in başarısı, ABD’nin bölgeyi Çin ve Rusya’ya karşı askeri girişimlerini desteklemek için kullanmaya devam etmesini sağlayacaktır. Çin’in çıkarı Gazze’nin savaşı kaybetmemesini sağlamakta ve ABD ile Birleşik Krallık gemilerine karşı ablukayı sürdürmekte yatmaktadır ki bu da ABD tarafından kışkırtılması muhtemel Tayvan’daki olası bir çatışmaya müdahale etme kabiliyetlerini zayıflatacaktır. Rusya için Suriye limanlarına erişim ve komşu Lübnan limanlarının güvenliği hayati önem taşımaktadır. Dolayısıyla Hamas ve Filistinlilerin Rusya ile bağlarını güçlendirmeleri ve savaşın bölgesel ve küresel niteliğini vurgulamaları gerekiyor. Rusya halihazırda Filistin ulusal uzlaşısında daha önemli bir rol oynamakta ve çatışmanın sona erdirilmesi için çaba sarf etmektedir.

Dahası, Rusya Eksen’e daha büyük bir askeri taahhütte bulunmuştur ve basında çıkan haberlere göre şu anda Hamas ve Hizbullah’a silah tedarik etmektedir. Ensarullah, Gazze’deki soykırım sona erse bile ABD ve İngiltere’ye karşı eylemlerinin devam edeceğini belirtti. Bu durum, Rusya’nın ABD, İngiltere ve İsrail’e karşı bölgesel deniz ablukasını desteklemek üzere Yemen’e gelişmiş silahlar sağladığına dair Temmuz ayında basında çıkan haberlerle de örtüşmektedir.

Çin, Haziran 2023’te Filistin ile stratejik ortaklık imzaladıktan sonra Filistin uzlaşısını ve iki devletli çözümü sağlamayı amaçlayan diplomatik ve siyasi girişimler de başlattı. Çin’in çabaları sonucunda El Fetih ve Hamas’ın yanı sıra diğer 12 Filistinli grubun temsilcileri, geçtiğimiz ay Çin’in aracılık ettiği bir toplantıda, “İsrail” ile savaşın ardından işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze için geçici bir “ulusal uzlaşı hükümeti” kurmayı kabul eden bir bildiri imzaladı. Çin’in girişimi, ABD ve İsrail’in Gazze ve IMEC planlarına meydan okuyarak, Filistinlilerin devlet ve bağımsızlıklarını koruyacakları bir alternatif sunuyor ve potansiyel olarak Gazze’nin yeniden inşasında Çin’in daha büyük bir rol oynamasını ve burada olası bir Çin tarafından işletilecek bir liman kurulmasını içeriyor.

Nihayetinde Gazze’deki çatışmanın sonuçları bölgenin ve küresel ticaretin geleceğiyle doğrudan bağlantılı olacağından, savaşın uzun yıllar sürmesi ve bölgesel askeri gerilimin artması beklenmektedir.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
336AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin