Kıbrıs iktibasMertkan HamitMilli ve zilli politikanın bedeli: Turizmde Ekonomik Daralma - Mertkan Hamit
yazarın tüm yazıları:

Milli ve zilli politikanın bedeli: Turizmde Ekonomik Daralma – Mertkan Hamit

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Senenin daha başında turizm örgütleri ve sektör temsilcileri, bu yıl turizmde beklenen performansın gerçekleşememe ihtimalini belirtmişti. Turizm Bakanlığı tarafından açıklanan Ocak-Haziran turizm verilerine bakıldığında, daralmanın Kıbrıs Cumhuriyeti’nden gelen yabancılardan kaynaklandığı görülmektedir. 2023 yılının ilk altı ayında 996.592 olan yabancıların yeşil hat geçişleri, 2024 yılında %6 oranında azalarak 936.789’a düşmüştür. Bu durum, güneydeki turizm performansını etkileyen faktörlerin kuzeyin performansını da etkilediğini göstermektedir. Bu açıdan, kuzeydeki turizm performansının çeşitlendirilerek güçlendirilmesi, turizm pazarlaması açısından kuzey-güney etkileşiminin son derece önemli olduğunu işaret etmektedir.

Ancak turizmdeki performansın gerilemesine çözüm olarak toplumlar arası yakınlaşma politikası gündeme gelmemiş, güneyin kısıtlamalarından şikayet edilmiştir. Milli ve zilli propaganda devam etmiştir. Şimdi de, ülkenin yarısında bütün propaganda araçları kurultay çalışmalarına odaklandığından, TUİ isimli İngiltere merkezli şirketin de içinde olduğu güneydeki bazı tur operatörlerinin, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden sağladıkları mali katkının devam edebilmesi için kuzeydeki gezileri durdurmaları talep edilmiştir.

Serhat İncirli’nin köşe yazısında bahsettiği mektuba göre, “Operasyon Ekibi Müdürü Eva-Maria Scharin, Kıbrıs hükümeti ile vardığımız anlaşma gereğince, 31 Ağustos 2024’ten itibaren işgal altındaki Kuzey Kıbrıs’a gezileri durdurduk” demiştir.

Şu ana kadarki açıklamalarda, benzeri milli-zilli edebiyatla konuya müdahil olunmak istendiği gözlemlenmektedir. Mülkiyetin bir insan hakları konusu olduğunu görmeyip “yürüyün de korkmayın!” diyenler, şimdi insan haklarını yeniden keşfetmiş gibi davranmaktadır.

Bu durumun siyasi bir mesele olduğu açıktır ve çözümü ancak toplumlararası işbirliğine olanak sağlayacak süreçlerin yaratılmasından geçmektedir. Ancak Kıbrıslı Türk liderliği, bu konuyu görmezden gelerek bilindik ezberleri tekrarlamaktan başka bir şey yapmamaktadır.

İşin ekonomik tarafına bakarsak; TUİ’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti turizmi içindeki en önemli aktörlerden biri olduğu bilinmektedir. Bu yıl görece zayıf bir performans sergilendiği değerlendirilse de, neredeyse paket tur müşterilerinin dörtte biri bu acente ile Kıbrıs’a ziyaretlerini gerçekleştirdiği iddia edilmektedir.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 3 milyar euroya ulaşan turizm pastasının önemli bir bölümüne sahip olan bir şirketin, destinasyon planlamasından adanın kuzeyini çıkarması elbette önemli bir durumdur. Özellikle bu operasyon kapsamında Kıbrıslı Türk toplumuna doğrudan etkisi olan unsur, günübirlik turlar çerçevesinde gerçekleşmektedir.

Günübirlik turlara katılan ziyaretçiler sayesinde, kuzeydeki küçük esnaf, restoranlar, kafeler, hediyelik eşya satışı yapanlar, tur rehberleri ve diğer hizmet sağlayıcılarına yönelik talep canlı tutulmaktadır.

Ancak, söz konusu mektubu referans alırsak 31 Ağustos itibarıyla bu alanda daralma ihtimali olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle Mağusa Suriçi’nin bu gelişmeden en ağır etkilenecek bölgelerden biri olduğunu belirtmekte fayda var. Çünkü, Mağusa Suriçi ve benzeri bölgelere toplu taşıma araçlarıyla taşınan ziyaretçilerin sayısının ciddi şekilde azalması öngörülmektedir. Bu da sur içindeki küçük işletmelere olumsuz etki yaratacaktır. İlk etapta diğer dijital kanallar aracılığıyla hizmet sunan küçük konaklama tesislerine önemli bir etkisi olmayacağı kabul edilebilir. Ancak, turizmin bir sinerji meselesi olduğu düşünüldüğünde; müşteri azalırsa, işletmelerin sayısının da azalacağı ve turizm deneyiminin sınırlı kalacağı da kabul edilmelidir.

Bu durumda, anlık olmasa bile süreç içinde turizm deneyimindeki çeşitliliği kaybeden bölgelerin daha az ilgi çekici olacağı ve sonuçta konaklama süresinin azalması gibi ciddi bir sorunla karşı karşıya kalınacağı söylenebilir.

Konuya dair rakamlar da olası etkilerin sonuçlarına yönelik ipuçları vermektedir.

  1. İstatistik Kurumu ve KKTC Merkez Bankası’nın yayınladığı ödemeler dengesi raporuna göre, Kuzey Kıbrıs’ta 2022 yılında turizm faaliyetleri 1 milyar 162 milyon dolar hacme sahiptir. Aynı dönemde kayıtlı Gayri Safi Milli Hasıla 4,4 milyar dolar olmuştur.
  2. Geçiş kapılarından gelen yabancılar, Ercan Havalimanı’ndan giren TC vatandaşı dışındaki yabancıların sayısından oldukça fazladır. 2022 yılında Ercan Havalimanı’ndan adanın kuzeyine erişen yabancıların sayısı 297 bin 391 olmuştur. Üstelik bu sayının içinden 10.671 kişi, İngiltere’de yaşayan Kıbrıslı Türklere aittir. Ercan’dan adanın kuzeyine gelen yabancılar, yeşil hattın güneyinden gelen yabancıların sadece %16‘sına denk gelmektedir.
  3. 2022 yılında geçiş kapılarından KKTC’yi ziyaret etmek için gelen Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlar dışında kalan yabancıların sayısı 1 milyon 836 bin 630 kez geçiş yapmıştır. Bu, 2022 yılındaki geçişlerin %28‘ini oluşturmaktadır. 2023 yılında da bu oran benzer seviyededir. 1,8 milyon geçişin tümü paket tur müşterisi olmasa da, Kıbrıs’ta ağırlanan turistlerin %60’ının organize turizm işletmelerinde (otel, tatil köyü vs.) konakladığı ve bu işletmelerin müşterilerinin kayda değer bir bölümünün paket tur müşterilerinden oluştuğu bilinmektedir. Bu bağlamda, günübirlik turlar konusundaki daralmayı Eylül-Aralık 2024 turizm istatistikleri açıklandığında daha net görebileceğiz. Ancak, yazının başında belirtildiği gibi, 2024 yılında %6 civarında daralan bu geçişlerin oranının %30’lar seviyesine gelmesinin etkilerini şimdiden tahmin edebiliriz.
  4. Eldeki veriler, adanın kuzeyindeki tesislerde konaklayanların %25’inin yabancılar olduğunu (Türkiye ve KKTC vatandaşları hariç, KC vatandaşları dahil) ancak aynı grubun geceleme oranının, toplam geceleme oranının %35’ine denk geldiğini göstermektedir. Türkiye’den gelen turistlerin ortalama 2,9 gece konaklarken, yabancıların 4,7 gece konakladığı bilinmektedir. Bu açıdan baktığımızda, konaklama pazarının %35’ini oluşturan yabancıların sayısı değişmese dahi, yeni turizm politikasının yaratacağı yeni iş ikliminden ötürü turizm potansiyelinde yaşanacak kayıpların (örneğin rehberlerin yeterli iş yapamadıklarından dolayı başka faaliyetlere kayması, konaklama süresinin azalması, ya da geceleme süresinin azalmasının müşteri başı konaklama maliyetlerini artırması) kuzeydeki turizm aktörlerinin rekabet gücünü azaltabileceğini söyleyebiliriz.

Tüm bu temel bilgiler ışığında, adanın kuzeyinde turizm performansı ile geçiş kapılarının varlığının turizmle etkileşim içindeki ekonomik faaliyetler için ne derece önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda, milli-zilli politikaya kapılıp, Ersin Tatar’ın ezberleriyle hareket etmenin bedelinin piyasadaki birçok aktörü etkileyeceği açıktır. Üstelik bu sefer, büyük inşaat şirketleri ya da komisyonu cebe atan yabancıları değil; ülkeyi karış karış tanıyan, tanıtan, bölgesel özellikleri ön plana çıkarmak için girişimler yaratanların kaybedeceği bir durum ortaya çıkmaktadır.

Verili koşullarda mevcutdurumu değiştirmenin tek bir yolu vardır: toplumlar arası işbirliğinin etkin bir şekilde çalışmasını ve elverişli koşulları yaratacak yakınlaşma önlemlerini sektörel seviyede güven yaratıcı önlem olarak kurgulayabilmektir. Bunun için Kıbrıslı Türklerin atacağı ilk adım ise, Ersin Tatar’ın zeminsiz ve zararlı politikalarına sırt çevirmekten geçmektedir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin