yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKaçınılmaz olarak Türkiyede neler oluyor ekseninden - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kaçınılmaz olarak Türkiyede neler oluyor ekseninden – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bizim medya ve hele de siyasiler Türkiyedeki son gelişmeleri konuşmama kısgacında debeleniyor. Sanki burada Türkiye gerçeği yokmuşçasına davranıyorlar. Yalaka ve kıyaklaşma duruşları  ise gırla. Kimi koltuğu kimi rantı ve kimisi de fırsat bekleyerek, gözleri gelecek talimata odaklanmaya devam deliliyor. Oysas son günlerde Türkiyede olanlar, resmen korkutucu kelimesini dahi aeratacak düzeye geldi. Bunların da direk yansımaları da buraya esintiden fırtınaya doğru geliyor. Ama hala pek yazıp konuşma niyetinde olan yok. Rahatları bozulmasın duruşu hala aklın b.r yerinde emir gibi duruyor.

Buna dayalı, kaçınılmaz olarak dünya kamuoyunda da yerine ve konuya göre de yorumlanan gelişmeleri yazmamak, resmen gerçeklerden kaçışın tam da itirafıdır. İşte bunları da düşünerek, önceki yazılarımda bazılarına dokunduğum durumları topluca deyerlendirmeğe çalışacam.

*****

Türkiye bu hafta her yönüyle nereye geldiğinin mesajlarını pratiklerle gösterdi. Sansür vekorku, bunları görmemezlikten gelmeğe yetmiyor. Bilmeme ise gelip sizi vuracağı doğrusunu örtmeye yetmiyor.

AKP kuruluş yıl dönümünü kutladı. Önceden çok şaşalarla ilan ediyordu. Ama ilan ilan edildiği gibi çıkmadı. Siyasetin kirli ayağı olan transfer etme tutumu övülerek başarıların mesajı olmasına çalıştı. Siyasetin normal olmayan tutunu bizin gibi ülkelerden siyasetin gücü olarak kulanılarak sayısal başarıya hep katılıyordu.

Nitekim, onca şaşalara karşın beklenen sayıda vekil AKP eksenine katılmadı. Hele bitirilecek gibi denilen Davutoğlunun partisinden karşılık gelmedi. sadece, partilerinden ayrılan bazı Akşener iki vekil gelçti. Beldelerdeki bazı belediye başkanları da 13 kişi de katıldı. Yine de şaşa, pek yankı bulmadı.

Ama Türkiye başka bir gerçekleri de ayni kutlama günlerinde yaşadı. Sokak reportajında konuşup sistemi eleştiren bir kadın hemen göz altına alındı. Klasik suçlama ile “hakaret küfür” suçlaması yapıldı. Daha bu yutulmadan, sıra meclise sıra geldi..

Atalayın anayasa hükmünün okunması gerekirdi. Çünkü anayasa mahkemesi Atalayın vekiliyinin kaldırılmasını hükümsüz kıldı. Normal ülke olsa hemen mecliste bu hüküm okunup Atalayın vekiliği geri iyade edilecekti. Ama burası Türkiye: buradan çıkış kolay değildi. Hele yeni sistemin hukukn ilkelerinde bu hiç yoktur.

İlk mesaj, yönetecek olan Gülizarın meclis yönetimine başkanlık yapılması kaldırılıp, yerine ünlenen Bekir Bozdağ yönetimi yapmasını getirdiler. Bunun net anlamı, anayasa kararı okunmayıp, meclisin anayasaya uymama kuralı uygulabacaktı..

Nitekim daha toplantı başlarken Bekir bey bu mesajı net verdi. Yetmedi, meclisin iradi amiri  eski futbolcu Alpay ise sahalardaki voyvodalığını gösgterdi. Öyle gösterdi ki mecliste konuşan vekil Ahmet Şıka saldırıp yumrukladı. Toplantının düzenleyip güvenliğin sağlanmasından sorumlu kişi, yumrukla bunu uyguluyordu!

Sonradan devam eden olaylarda ise kürsüye kan damladı. Ayırma görevini yaparken DEM partili vekilin de kaşı açıldı. Tabi olayları sonuçta kural tanımaz işlevinn de nbaşarısını getirdi. Anayasa hükmü okunmadan meclis tatile girdi.****

Bunu daha gündem kaldıramadan, bu deva orman yangınlarıyla yanan izmiri vurdu. Sahada görevli kişi, Fenerbahçe başkanına saldırdı. Tabi bunlar sonuç. Bu sonuçları yaratan gerçekler vardı. Bunlar la birlikte sorgulamak da gerekir. Örneğin, anayasa bağlayıcı ve üzerinde yemin edilen yönetim şekli, resmenn rafa kaldırılmanın yeniden yaşanırlığını kanıtlıyordu.

İzmirde ise daha da düşündürücü yeni ek şu: biletli Fenerbahçe seyircisi sahaya sokulmuyor. Yetmedi: polis klasik duruşla biber gazıyla da yıkıyordu. Bir anlamda Türkiyedeki resmen düşnanlaştırma politikasının spor ve meclisteki anayasa bağımlılığı ile gösteriliyordu. Öyle lafla değil, şidet kulanma normaliği ile yapılıyordu.

****

Bunlar gündem şidet geçişinden seçildi.

Bir de orman yangınları özellikle Ege bölgesinde yaygın şekilde gerçekleşip devam ediyor. İzmir ise kuşatıldı. Ancak burada da sorular çok. İklim değişimi veya gerçeği ile iklim boz8lmasının katgısı tartışılmaz. Ancak, tartışılmayan başka gerçeker de var. ihmalden tutun yangınları söndürmedeki durumlar de sorularla dolu. İdiyalar ise daha da vahim. Her alanda olduğu gibi yangınlarda da müdahaledeki ayrımcılıklar bazı muhalif yetkililer tarafından seslendirildi. Uçakların müdahalesi veya öteki ekip tutumlar hep çelişkileri de yansıtı. Tıpkı altı şubat depremindeki Hatay gerçeği gibi geliyor. Tabi bir de rant ve imara aşma işdahları de kuşkularla gelecek havalesine eklendi.****

Sadece bu haberler ve tutumlarla eleştiriler, Türkiyenin son aşamasını anlatmaya yetiyor. Öyle yetiyor ki ayrışma artık düşmanlaştırmaya dek nasıl geldiğini en umulmayan yerde dahi duymak zorunda kalıyoruz. Bu yönetim şeklidir. İstemesek de konuşmasak da gerçekleşiyor. Korkutma veya yok sayma giderilecek beklentisi dahi bunu artık engeleyemeyecek derecedir. Olan siyasal tercihtir. Yeni rejimin yarınının da mesajıdır. K. Kıbrısta ne kadar anlaşılır hala belli değil. Yeyter ki işbirlikçi şerbetini işmeye devam. “

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
282AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin