Etrafımız her türlü kötü gelecek hamleleriyle doluydu. Havalar iklim bozulmasının, ısıtan şekliyle beynimize dek vuruyor. Etrafımızda savaş paranoyasi histerisi yaşanıyor. Karanlık günler adeta yarışırcasına birbirinin önüne geçmeye çalışılınıyor. Ama ilgisizlik, teslimiyet, işbirlikçi rant kapmalar, kocaman kocaman yalanlar da birbirinin peşinden yer bulup öne çıkma yarışındaydı. Sistemin genelden yerele adeta kirli defterin doldurulma yarışında hamleleriyle adeta bunaldım. Sıcak etkisiyle de dışarıya dahi çıkmak istemiyordum.
Yetmezmiş gibi sinir uçlarıyla oynanmaya devam ediliyordu. Türkiyedeki yasaklar ve KIbrıstaki yalan atışlar adeta umudun önünü kesmekle meşkulun ilanıydı. Tam da bu kağosta dolanıp yerimde uyuklarken, hafta ortasında bildik bir ismi duydum. Tiyatrolarına gidip de sevkle seyretiğim, kasetlerden anlamlı gürleyen sesiyle şiirlerini dinlediğim Genco Erkal hayata gözlerini yumduydu. Bir an durdum. Düşündüm. Onca karanlıktan geriye kalan ve Gencoyu sorgulayan politikacıları beynimde bulmaya çalıştım. Oysa karşıma hep Genconun yetmişlerde aldığım seçimlerle sanatçıların olduğu kasetdeki gür sesini buluyordum: “Demeye dilim varmıyor, ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim” sözleri duyumlaşıyordu. Karanlıktaki sanatın gücünün de mesajıydı.
Tarihin yine cilvesine bak: kanser le mücadele eden Erkal, ayni zamanda Türkiye klasik sorgusuyla da karşı karşıya idi. Neymiş, onbinlerce insanın uğradığı “Cumhurbaşkanına hakaretden” de yaryargılanıyordu. Gencoi, hem sanatın gücü ama hem de karanlık yapının içinden yükselen önemli umut sesiydi. Böylesi yaşamda sanat yapmak da tehlikeli. Gerçeklerden uzaklaşarak, sanal alanda sanat yapma şansı size verilir. Gerçeklerle örülen sanat hep karanlık için tehlikelidir. Bunları Genco Erkal, hem tiyatro oyunları hem de okuduğu şiirlerle sisteme meydan okudu. Savaşı değil barışı savundu. Sanatını düşüncesiyle zenginleştirerek, hayataki duruşuyla Genco Erkal oldu. Onun için değilmi ki cenazesinde dahi “savaşa hayır” deniliyordu.
Ufak ollmalyacak eksikliği yeniden yazmak zorunda kalmakla da sıkıntı duyuyorum. Nedense Denizden Gencoya övgüler çizilirken, onlar adına konuşulurken, nedenle sanat ve mücadele ile bütünleşen siyasi duruşlarına deyinilmiyor. Genco Erkalın sosyalist kimliğine hemen hemen hiç deyinilmedi. Oysa sanatının önemli yaratıclığına sosyalist sol düşüncenin de birlikte ele alınca konulan savaşa karşı gibi kelimlerin daha anlamı olacağı da kesindir.
****
Ben Genco Erkalı ilk defa aldığım devrimci sanatçıların eserlerinin olduğu kasetle, sesiyle duydum. Hele de sonuçtaki “Demeye de dilim varmıyor, ama kabahatin çoğu senin canım kardeşim”.. okuyuş ve kelimeleri anlamıyla seslendirme başarısı, peşinden dostlar tiyatrosu oyunlarını izemeye başladım. En son K. KIbrısta sahnedeyken, sağlığı nedeniyle yarım braktığı oyunu dahi izledim.
Bir Genco Erkal daha bu dünyadan geçti. Karanlık günlerde, müacdelenin acil olduğu koşullarda, hep karanlığı yırtarak, yaratarak eserleştirdiği eserleriyle, sanatçı Genco Erkal oldu. Anılırken herhalde Türkiyenin karanlık günleri içinden geçerek sanatsal yüceliğe çıkma durumu hep anlamlı olacak. Teslim olmadı. Para aşkına kendini satmadı. Sanatını sermayenin kucağına koymadı. Gerçekleri sanatlaştırarak sahneye koydu. Korkmadı. Hayatın kendini sanatlaştırarak tarihe de belge olarak braktı. Ölürken dahi sistem peşini brakmadı. Hakaret denip yargılıyordu. Böylelikle Türkiye sanatla karanlıkta aydınlatan Erkal dönemini de yaşadı. Dileyin başkalarına da örnek olarak alınsın.