yazılariktibasAlmanya Soluna Bakış: BSW’nin Yükselişini Nasıl Anlamalı? - Ali Ekber Doğan
yazarın tüm yazıları:

Almanya Soluna Bakış: BSW’nin Yükselişini Nasıl Anlamalı? – Ali Ekber Doğan

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

AP seçimlerinde en büyük çıkışı kuşkusuz BSW yaptı. BSW’nin ilk girdiği seçimlerde yüzde 6,2 oranında oy almasında, Doğu Almanya başta olmak üzere hükümetin politikalarına karşı tepki duyan, sola açık emekçi-yoksul kesimlere hitap etmesinin, Sahra Wagenknecht’in karizması etrafında düzene karşı bir alternatif oluşturabileceği düşüncesi uyandırmış olmasının büyük bir payı vardır. Kağıt üzerinde BSW’ye bu seçimde en fazla oy verenler SPD’nin eski seçmenleri (550-580 bin arası) olsa da partilerin yüzdeleri düşünüldüğünde, Die Linke (Sol Parti)’den yeni partiye gelen 450 bin oy daha ciddi bir kaymaya işaret etmektedir. Zira, 550 bin SPD’nin kaybettiği oyların yüzde 11’ine denk gelirken, 450 bin Sol Parti’nin kaybettiklerinin yüzde 44’üne denk gelmektedir. CDU’dan 250 bin, FDP’den 220 bin oyun kaydığı BSW’nin AfD’den aldığı oy ise Yeşiller’den aldığıyla aynıdır (140 bin).[1] Fakat bu seçimde Yeşiller’in yüzde 8,6 (3 milyona yakın) oy kaybettiğini, AfD’nin (biraz da CDU’nun) oylarını arttırdığını düşünürsek, Yeşiller’den kopan seçmenlerin BSW’ye ilişkisel olarak en uzak sosyo-politik kesim olduğu, BSW’nin AFD ve CDU tabanından çekebileceği yoksul-emekçi kesimler olduğu açıktır. Aşağıdaki paragrafta sunulan araştırma verilerinden de görüleceği üzere, BSW’nin bu partilerden oy alma olasılığı doğu eyaletlerinde daha yüksektir.

Hans-Böckler Vakfı (HBV) için Kasım 2023’te yapılan bir saha araştırmasının Haziran 2024’te yayımlanan raporuna göre: “BSW’ye yönelenler ekonomik belirsizlikle boğuşan ve gelecekten endişe duyan, -muhtemelen endişe ve sıkıntılarının da bir sonucu olarak- kurumlara şüpheyle yaklaşan, ekonomik olarak daha zayıf insanlardır.”[2] Raporda BSW’yi destekleyenlerin coğrafi, eğitimsel ve kimliksel arka planı da veriliyor. Dolaylı olarak bunların mülksüz-yoksullaşmış proleter kesimler olduğunu bize söyleyen bulgulara göre, BSW’ye en yüksek destek Doğu Almanya’dan, lise diploması olmayanlardan, mavi yakalılardan ve göçmen kökenlilerden gelmektedir. Örneğin, Wagenknecht’in partisine oy verebileceğini söyleyen Doğu Almanyalıların oranı yüzde 27 iken Batı Almanya’dan katılımcılardan sadece yüzde 13’ü bunu söylemiştir. Benzer şekilde, emekçi kesimlerin gelir seviyesi düştükçe, mülksüzlükleri derinleştikçe, işini kaybetme endişeleri arttıkça BSW’ye destek daha yükselmektedir. Ayrıca, mavi yakalılar beyaz yakaya, kadınlar erkeklere göre daha çok BSW’ye destek verme eğilimi göstermektedir. Örneğin, aylık net hane geliri 1.500 Euro’nun altında olan katılımcıların yüzde 21’i kesinlikle veya muhtemelen BSW‘ye oy vereceklerini belirtmiştir. Geliri 3.500 Euro’nun üzerinde olan katılımcılar arasında bu oran sadece yüzde 11’dir. Aynı şekilde, hükümete, medyaya ve kamu kurumlarına duyulan güven azaldıkça BSW‘ye destek verme oranı da artmaktadır. Bütün bu göstergeler, artık yoksul, mülksüz, sisteme yabancılaşmış ya da kopma eğilimleri gösteren kesimlerin gözünde BSW‘nin düzene alternatif bir güç haline geldiği ya da gelmek üzere olduğunu, AfD’nin yıllardır bu konudaki rakipsizliğini ortadan kaldırdığını gösteriyor. BSW’nin doğu eyaletlerinde ulaştığı oy oranları kadar sahip olduğu destek potansiyelini bir arada değerlendirdiğimizde, AfD’yle BSW arasındaki rekabetin asıl olarak bundan sonra kızışacağı söylenebilir. Bu rekabetin ilk raundunu Eylül’de Thüringen ve Saksonya eyalet seçimlerinde izleyecek, BSW’nin HBV araştırmasında ortaya konan potansiyele ne kadar yaklaştığını göreceğiz.

BSW’nin başarısındaki en büyük pay sahibi Corona Pandemisi günlerinden beri düzen siyasetçileri ve medyasının yaydığı aşı, karantina önlemleri, göç, Ukrayna-Rusya meselesi gibi konularda düzen solunun 180 derece zıttı bir duruş sergileyen, sakin ama tahrik edici çıkışlarıyla yüksek bir tanınırlığa ulaşan Sahra Wagenktnecht’tir. Onun Ukrayna’da devam eden savaşın diyalog ve barış yoluyla çözülmesini, Gazze’ye yönelik İsrail saldırılarının durdurulmasını, Almanya ve AB’nin ABD-NATO’nun uydusu gibi hareket etmemesi, kendi özerk ekonomi ve dış siyaset politikalarını uygulaması gerektiğini savunan, Korona kapanmalarından bu yana uygulanan politikaların ve kontrolsüz göçün yarattığı sosyo-ekonomik sorunların halkı, “sıradan insanları“ yoksullaştırdığı, toplulukları ve yerelliklerin hakkı olan kamu hizmetlerini azalttığına vurgu yapan konuşmalarının BSW’nin başarısını getirdiğini söyleyebiliriz. Liderin performansıyla belirlenen bu parti faaliyetinin anaakım medyanın da hem BSW’yi hem de destekçilerini eleştirmek için öne sürdüğü başlıca konu olduğunu da belirtmek gerekir.

Programatik Açıdan BSW

Sahra Wagenknecht’le birlikte Die Linke (Sol Parti)’den istifa eden 9 milletvekilinin bu yıl kurduğu parti, sağlık, barınma-konut, bakım, eğitim gibi sosyal ve ekonomik politikalar açısından egemen özelleştirmeci ve neoliberal politikaların karşısında duruyor. Emekçi-yoksul kesimlerin sosyal kazanımlarını korumaya ve geliştirmeye dönük kamucu ve sosyalist politikaları savunuyor. Dış politikada NATO karşıtı ve onun AB‘yi Rusya-Çin ekseniyle karşı karşıya getirmesinin nükleer savaş da dahil ölümcül sonuçları olacağı uyarıları yapan BSW, 25 Kasım 2023’te Berlin’de Bradenburg Kapısı önünde Ukrayna’daki savaşın diyalog ve müzakereyle çözülmesi talebiyle düzenlenen ve anaakım medyanın tüm karalamalarına rağmen binlerce kişinin katıldığı Barış Mitingi’nin başarısını da arkasına alarak kurulmuş bir parti.

BSW’nin dış göç konusundaki tutumuysa kendisini düzen solundan ayrıştırdığı bir konu olmasının ötesinde, sıklıkla sol dışı milliyetçi-muhafazakar bir popülist çizgiye sahip olduğunun kanıtı kabul edilmektedir. Siyasi baskı nedeniyle ilticaya kapıların açık tutulması gerektiğini söyleyen Wagenknecht, bugün Almanya benzeri ülkelere yönelen göçün temelde ekonomik kaynaklı olduğunu savunarak, sorunun bu şekilde çözülemeyeceğini söyler. Ona göre, çözümün yolu göçmenlerin geldikleri ülkelerdeki ekonomik, sosyal ve siyasal sorunların çözümüne hizmet edecek, bugünkünden farklı dış politika, ekonomi, ticaret ve kalkınma politikalarından geçmektedir. İnsanları ülkelerini terk etmek veyahut kaçmak durumunda bırakan nedenlerin kaynağına inmek gerekir[3].

BSW oylarının önemli bir kısmı eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DAC) sınırları içindeki doğu eyaletlerinden geldi. Berlin dışındaki doğu eyaletlerinde ortalama yüzde 15-20 arasında oy toplayan BSW‘nin, 6 ay içinde buralarda CDU ve AfD’nin ardından üçüncü parti konumuna yükselmesi Wagenktnecht’in popülaritesinin olduğu kadar, söz konusu bölgede düzen siyaseti ve ona eklemlenen Sol Parti‘nin doldurmaktan uzak olduğu büyük siyasi boşluk olduğunun da göstergesidir. Bugüne kadar düzen siyaseti tarafından ismi bile anılmayan Wagenknecht ve BSW önümüzdeki aylarda doğu eyaletlerinden Thüringen ve Saksonya’da yapılacak seçimler yaklaştıkça koalisyon yapılabilecek bir adres olarak anılmaya başlandı.

BSW’ye ilişkin endişelere yol açan belki de en önemli özellik örgütlenme tarzına ilişkin gibi gözüküyor. Kurucularının üye sayısını mümkün olduğunca sınırlı tutmaya çalıştığı BSW, sıkı bir disiplinle yukarıdan aşağıya doğru örgütleniyor. Bugüne kadar 8000 kişinin üyelik başvurusu yaptığını söyleyen parti yönetimi, yıl sonuna kadar yalnızca 1000 kişiyi üyeliğe kabul edeceğini belirtmektedir. Kurucu üye sayısı 450 olan BSW yönetimi bunun gerekçesini üyeleri daha iyi seçebilmek, radikal sağdan geçişleri, narsist, maceracı kişilerin partiye sızmasını engellemek şeklinde açıklıyor. Son yıllarda (2019-21 arasında) enerjisinin önemli bir kısmını Aufstehen! (Ayağa Kalk!) diye tabanda ve somut sosyal mücadeleler içinde solu birleştirmeyi hedefleyen bir hareketi kurmaya vakfeden Wagenktnecht’in ve çevresindekilerin şimdi böyle bir kısıtlamayı ve yukarıdan aşağıya parti inşasını tercih ediyor oluşu izaha muhtaç ve kafa karıştırıcıdır.

Yeşillere göre BSW Alman Parlamentosu‘ndaki en tehlikeli partidir[4]. Onların gözünde BSW’yi AfD’den daha tehlikeli yapan şey, toplumdaki güçlü NATO ve savaş karşıtlığının sesini Alman siyasetinde ciddi biçimde güçlendirmiş olmasıdır. Klasik Marksist gelenekten gelen ve komünist kimliğini uzun süre önde tutan Jena doğumlu Wagenknecht, solun ve aydın kesimlerin geneline sirayet etmiş bulunan ABD’nin liderlik ettiği kolektif Batı emperyalizmi karşısındaki boyun eğmişliğe ve suç ortaklığına karşı güçlü bir meydan okuyuşu temsil ediyor. Ukrayna ve NATO konusundaki egemen mutabakata, artan silahlanmaya karşı Alman kamuoyunun çoğunluğunun duyduğu hoşnutsuzluğa tercüman oluyor. Wagenknecht de en sert eleştirilerini Yeşiller ve onun sol-aydın çevrelerde hegemonik konumdaki emperyalizm işbirlikçisi, “wokecu” diye tabir edilen progresif neoliberal habitusuna yapıyor. Wagenktnecht’in daha 2021 yılında sadece kendisine benzeyen yaşam tarzlarına sahip, şehirli, kozmopolit, bireyci insanların birbirini eğlediği liberal/post-Marksist sol anlayışa karşı Selbstgerechten (Kendini Beğenmiş) isimli bir kitap yayınladığını belirtmek gerekir. Bu anlayışın Sol Parti ve genel olarak sol siyasette güç kazanmasına karşı, toplumun geniş ve farklı kesimlerine hitap eden ve onları bir ortakduyuda, uyum içinde bir araya getirmeyi sağlayacağını iddia ettiği kendi karşı programını ortaya koyduğunu iddia eder. Kitap sol çevrelerde büyük gürültü koparmış, Wagenknecht otoriter ve muhafazakar bir popülist olmakla suçlanmıştır[5].

Bu noktada son bir kazanan olarak Volt’un da içinde yer aldığı Bundestag dışındaki partilerin yer aldığı diğerleri (Sonstiges) sütununun büyümesinden de bahsetmek gerekiyor. Bu seçimde küçük partilerin payı yüzde 14,2’ye yükseldi. Bunlar arasında yüzde 2,7 ile Özgür Seçmenler, yüzde 1,9’la satirik parti Die Partei ve yüzde 1,4 ile Hayvanları Koruma Partisi yer alıyor. Infratest dimap’ın verilerine göre, diğer partilere en fazla oy veren kesim 24-16 yaş arası en genç seçmenler olmuş.

Sonuç Yerine

İktidar ortaklarının toplamda sadece yüzde 30 oy alabildiği AP seçimleri, koalisyon hükümetinin politikalarına karşı Almanya’da yaygın bir halk tepkisinin varlığını ortaya koydu. Halkın yüzde 70’inin karşısındaki partilere oy verdiği mevcut iktidar bir meşruiyet sorunuyla karşı karşıyadır. Aynı politikalarla iktidarda kalmakta ısrar ederlerse (ki başka türlü davranacakları beklenmiyor), en küçük ortak FDP’nin seçimlere kısa süre kala maraza çıkarıp koalisyondan çekilmesi olasıdır. Ufukta görülense, SPD ve Yeşiller‘in 2025 seçimlerinde uğrayacakları hezimet ve AfD’nin ikinci parti konumunu sağlamlaştırmasıdır. Düzen partilerinden farklı (ABD-NATO ve neoliberalizm karşıtı) siyasal çizgiye sahip olan BSW’nin de medyanın tüm karalamalarına rağmen sol bir alternatif siyaset odağı olarak parlamenter siyasetteki yükselişi sürecektir.

Seçim sonuçlarının yanı sıra ona neden olan politikaların arka planında, Almanya’nın Soğuk Savaş döneminde kurulan ABD’yle bağımlılık ilişkilerinin düzen siyaseti üzerinde yarattığı basıncın bulunduğu anlaşılıyor. Son yıllarda yükselen emperyalistler arası rekabet içinde Yeşiller’inden CDU’suna, medyasından kurumlarına kadar Almanya düzen siyasetinin tüm bileşenleriyle ABD-NATO politikalarının emrine amade olduğu sürecin, enerji fiyatlarının artışı, ambargolar, ticaret kısıtlamaları gibi faktörlerle Alman kapitalizminde yarattığı tıkanıklık gibi, sosyal-siyasal hayat da bir meşruiyet krizine girmiş bulunuyor. Almanya’da 2023’te yılın sözü olarak Krisenmodus’un (Kriz modu) seçilmiş olması, bir yıl önce Ukrayna Savaşı’nın ilk günlerinde Başbakan Olaf Scholz’un ifade ettiği Zeitenwende (Dönüm noktası) kelimesiyle ifade edilen ABD liderliğindeki tek kutuplu dünyayı Rusya-Çin gibi baskıcı-saldırgan güçlere karşı korumak için ilan edilen savaş çağrısının ülkeyi getirdiği noktadır.

AP seçimleri sonucunda iktidar koalisyonunu oluşturan partilerin hepsi gerilerken, ABD-NATO’nun koçbaşı gibi hareket eden Yeşiller Partisi yere çakıldı. Amerikancılık ve neoliberal politikalara bağlılık açısından hükümet partilerinden daha hevesli ve zorlayıcı olan ana muhalefet partisi CDU/CSU’nun oyları 2019’a göre pek artmazken, sistem partilerinin temsil ettiği ABD-NATO’nun politikalarına tabi olmaya karşı çıktıkları için marjinalize edilen, biri sağdan, diğeri soldan iki siyasi aktör (AfD ve BSW) büyük zafer kazandı. AfD esas olarak Amerikancı sağ düzen partileri CDU-CSU’dan oy alırken, CDU oy kaybını Yeşiller ve SPD’nin kaybettiği seçmenlerin oylarını alarak telafi etti. Bu sayede CDU’nun oy kaybı görünmez oldu ama aslında düzen partilerinin hepsi kaybetti. Genel seçim olsaydı kayıp daha yüksek olurdu. Örgütlenme tarzı, işleyişinin demokratikliği ve ülkeye yeni göçmen alımına karşı çıkışı gibi hususlarda kafalarda soru işaretleri yaratan, BSW emekçiler, yoksullar, mülksüzler, göç kökenliler, doğulular arasında düzen partilerine karşı duyulan öfkenin kitlesel biçimde yöneldiği yeni ve güçlü bir alternatif olarak belirdi. Önümüzdeki yıllarda bu alternatifi enine boyuna ele alacağımızıysa söylemeye bile gerek yok.

 


[1] Kaynak tablo için bakınız: https://www1.wdr.de/nachrichten/europawahl-2024/europawahl-parteien-waehlerwanderung-100.html, Yüklenme tarihi: 09.06.2024.

[2] Daniel Seikel, Helge Emmler: “Alliance Sahra Wagenknecht”e kim oy verecek? BSW’nin oy verme istekliliğine ilişkin güncel bulgular, WSI Raporu No. 94, Haziran 2024. Çalışmanın bu yazıda kullanılan verilerinin olduğu kısa raporuna şuradan ulaşabilirsiniz: https://www.boeckler.de/de/boeckler-impuls-wer-die-wagenknecht-partei-wahlt-61032.htm.

[3] Zeit Online (2024) Wagenknecht gegen Geldleistungen für abgelehnte Asylbewerber, https://www.zeit.de/politik/deutschland/2024-03/sahra-wagenknecht-asylbewerber-geldleistungen-streichen, 15.03.2024.

[4] Deutschlandfunk (2024) Hier links, da rechts, https://www.deutschlandfunk.de/wagenknecht-partei-buendnis-gruendung-100.html, 17.05.2024, Ripperger, Anna-Lena (2024) „Das Feindbild Grüne macht für Wagenknecht absolut Sinn“, https://www.faz.net/aktuell/politik/inland/sahra-wagenknecht-und-bsw-warum-die-gruenen-das-feindbild-sind-19430038.html, Frankfurter Allgemeine, 08.01.2024.

[5] Bu arka planı düşündüğümüzde, Bundestag’da temsil edilen partiler içinde seçmenleri BSW’ye en uzak partinin de Yeşiller olmasının tesadüf olmadığını da belirtmek gerekir. Zira 9 Haziran‘daki AP seçimleri sırasında yapılan sandık başı anketlerine göre, BSW’ye en az oy kayması 140 binle Yeşiller’den olmuştur (WDR, https://www1.wdr.de/nachrichten/europawahl-2024/europawahl-parteien-waehlerwanderung-100.html, Yüklenme tarihi: 09.06.2024).

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
330AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin