Genelde çıkara veya idolojik bakışa göre kavramlar hep birbirine karıştırılır. Hat da son dönemde olduğu gibi, hangi koşulda gerçekleştirildiği de yok saydırtan hafıza kaybı da buna eklenmektedir. Son Türkiyedeki sadeleştirilen Suriyeliler gerçeğinde de bunu hep tekrar olarak görüyoruz. Bütünsel olarak bakış ise çoktan mezara konuldu. Hem tek eksenli algı hem de keskin idolojikleştirme tutumlarla adeta gerçeği kavranmasıda epey zarar verilektedir.
Çoğu defa göç eden veya taşınan nifus politikalrını kolayca tekleştirilinir. İstenen kuram konulur. Mülteci, göçmen ve yerleşik gibi önemli farklılıklar içeren insan hareketlerini dahi güncel siyasal bakışa göre tekleştirilir. Birbirine karıştırılır. Yine, hem savaş veya ekonomik nendenlerle göç etmek zorunda kalanlarla, demokrafik yapıyı değiştirme siyaseti de aynılaştırılıp dilenen kavram konulur. Bu konuda Türkiye resmen önemli labratuvar. Ayni şekilde de bunları siyasal tercihe göre ya yok sayma veya hepsini aynılaştırarak siyasallaştırma görüşü de diolojikleşmiştir. Bunları neyazık iki önemli örtüyle sağlanır.konu hakında yasakalama getirme veya tabulaştırıp dokunulmaz dereesine sokma gibi gerçekleştirilmektedir. Bu makaleyi konuya da daha yakın tanıklık da getirme adına, Türkiye labratuvarı örnek seçildi.***
Ansızın bir haber ekrana düştü: Kayseride bir çocuğa cinsel istismar gerçekleşti.. Türkiye olunca veya bizde de ilgili haber yankı yapar gibi olsa da artık normalleşti. Fakat, olay sonrası kulanılan “Suriyeli” kelimesi, devamının da aynası oldu. Kayseride hemen Suriyelilerin yaşadığı mahaleye saldırılar oldu.hem de öfkeli ve sert. Önemli yıkımlar oldu. Oysa ayni istismar olayı olan başka alanlarda nedense ilgili öfke görülmez. Hele de tarikat veya bazı çevreler sözkonusu olunca banbaşka duygular gündeme gelir. Fakat, konu Suriyeli idi. Medyada dahi durmadan suçlanan Suriyeli göçmenler gerçeği de işi ponpalıyordu. Zaten saldırıalr Kayseri ile sımırlı kalmadı. Türkiyenin birçok ilinde de benzerleri hemen gerçekleştirildi. Bir anda Suriyeli düşmanlığı ile istismar haberi var olan kırılmayı günceleşe taşıdı.
Ekranlar hep “Suriyeliler gitsin” sloganlı açıklamalarla doldu. Hiçbir kimse Suriye gerçeğine dokunmadan, önceden biriken “yok olacağız” saplantıyla olayı bir anda kimliksel devlet eksenli tırmanışa soktu.
Bir aşka haer daha piyasaya çıktı. Bu defa Türkiyede pek konuşturulmayan, yasaklanmanın da ötesinde tabulaştırılan Kuzey Batı Suriyedeki Türkiye denetimli bölgeden geldi. Burada da bölgedeki Suriyeliler Türkiyenin askeri ve birokrat kesimine yönelik protestolar yapılıyordu. Türkiye bayrağı yakılıyor, yolu kulanan amyonlara engeler konuluyordu. Fazla haber olmadı. Çünkü haber demek, olanların yansıması çoğunun kafasındaki silikleşmeye sorgu nedeni olma tehlikesi de olacaktı. Oysa, tüm resim Türkiyenin genel Suriye politikadaki gelişmelerin ürünleridir. Üstelik Suriyeliler konusunun yaratılmasında Türkiyenin genel Suriye politikasından Kuzey Suriyeye girip kendine has yapı oluşturmanın görmezden gelmesinin biriken sorunlarıydı.****
Girişte de belirtim: Türkiye önemli labratuvar. Fakat, başta Türkiyenin birçok aydını dahi bunu tam olarak deyerlendirmelerde katmaz. Bazı olayları yok sayarak, önüne konanla geneleştirme yapılır. Örneğin, Türkiyenin başta Kıbrıs ve giderek Suriye Libyada yaptıkları hiç ele alınmaz. Kıbrıs Tabulaştırılıp resmi idolojik dokunulmaz hale sokulurken, Suriye ve Libyada olanları duyurtmayarak da yokmuşçasına davranılır. Halbuki konuşulan ve bol bol ırkçılıkla siyasal defakto taktırılan Suriyeliler, bizat Türkiyenin ilgili siyasal hamlelerinin sonucudur. Hatırlayana da yeniden anımsatalım: daha Kuzey Suriyede bir şey yokken, Doğan Tılıcın da zamanında yaptığı haberle, Suriyelilerin Türkiyeye gelmeleri için teşvik yapılıp, para dahi teklif edildiydi. Amaç, Türkiyenin Suriyeye girme fırsatına zemin hazırlamaydı.
Gelinen aşamada ise devlet refleksli ve gerçeklerin çoğunu yok sayarak, defakoto geleceği korkusuyla Suriyeli göçmen karşıtı politik zemin oluşturuldu. Ne yazık Kemalistlerle Faşistler kolkola yeniden girdiler. Ama kimse “Türkiye kuzey batı Suriyeden çekilsin” demiyor. Bizim Kuzey Suriyedeki ordumuz neden en gerici cihatçıları koruyor kuşkusuna fazla düşmüyor. Daha da acısı, Türkiyenin özellikle Afrindeki defakto değiştirme hamlelerine dokunan yok. Sadee Suriyeli değil birçok ülkeden idlipe giden cihatçıların desteklendiği, Suriye ordusu karşısında korunduğu ve onların Kuzey Batı Suriyede hakim olmaları için yardımcı olu duğu da belirtilmiyor. Ama Türkiyeye gelen Suriyeliler hep tehlikelidir deniliyor. Sırf AKP karşıtı politik duruşla karşıtlığın da ötesinde öfke yaratılıyor.
Son gelişme boşuna Kayseride olmadı. Halbuki Türkiyede çocuk istismarları arada onca çabaya rağmen gündemleşiyor. Kimse böyle bir öfke göstermedi. Çocuk kurslarındaki tacizliklere dahi halk öfkeyle saldırmadı. Ama konu Suriyeli dneilince öfke patlıyor. Çok yönlü tehlikedir. Genel ile konuşulmadıça da çözüm bulunamaz. Ama onca bağıran başta Hocam Kongar dahi bütünsel konuya bakmıyor. Baksaydı ayni politikayı hem de deefakto değişimi de sağlayan Türkiye müdahalelerini de eleştirirdi. Bunlar olmuyor. Suriyeliler konusunda Türkiye kendi defaktosunu öne çıkarırken, nedense kontorl altında tutuğu Kuzey Suriyedeki başta Afrindeki nifus yapısı değişiminden, bölgede kurumsalaştırılmaya çalıştığı gerici cihatçı yapılarına ses çıkarmıhorlar. Halbuki zaman geçiyor. Suriyeli göçmenler veya aslında mülteci olup da söyletmeme adına kujlanılan kavramla gerçekler hep gizlendi. Gizlendi de beraberinde muhalefet yapma adına da ırkçılık damatıldı. Kayseri olayı ile Kuzey SUriyedeki tepkiler genel Suriye politikasının resmidir. Nedeni bilmeden, sonuçları tümden ele almadıkça da anacak karşı çıkılırken yeni gericilik üretmenin ötesi e de gidilemiyor.
Kulanılan kavram mı, darmadağın ve isteğe göre yer verilen içeriği aşamaz. Adı dahi konmuyr. Genel dış politikada ele geçirilen yerlerle kendi iç politik sanki uzaydaki yıldız kadar uzak. Ozaman da başkası yapılnca fazla tepki olmayan tutum, öteki yapılandan gelince de öfke patlaması olur. Kayseri olayı ve devamında yayılma şekli, çok düşünülecek sonuçtur. Braberine Suriyedeki yapılanlarla da tamamlayınca, neden Suriye politikası da sorgulanmalıdır. Hala Türkiyenin Suriyeden çekilmesi sözleri söylenmiyor. Ama sorunun bir sonucu olan mülteci veya oda Türkiyede söylenmiyor, onlar üzerinden devletçi ırkçı bakış giderek yayılmaktadır. Tehlikeli olan inanç ve ırkçılıkla örülen görüşlerin dokunulmazlığı ve tehlikeli saldırıya uğrama gerçeği de vardır. Yasaklamalarla gerçekler söhletilmedikçe, tabulaştırılıp idolojikleşen olgularla da böylesi feci sonuçlar da yaratması kaçınılmazdır. Zaten bu resme Kıbrısı da eklersek, birileri de hemen incinecek. Fakati geneli Türkiyenin genel devlet siyasetinin sonuçarının sadece bir parçasıyla karşılaştık. Keşke tüm istismar ve taciz olaylarına ayni refleks verilse: oysa bazı yerlerdeki ayni davranışın nasıl yasak getirilerek ve tabulsa örtüyle örtüldüğü örnekerle de ne yazık raslamaktayız.