Renkler…
Gözlerimi kısıp renk tonlarını ayırt etmeyi hep sevmişimdir.
Özellikle de doğduğum, büyüdüğüm coğrafyanın, Akdeniz’in mavi tonlarını. Zaman zaman renklerin tonu ile ilgili hummalı tartışmalara da girdiğim olur.
Çok severim çünkü o geçiş aralıklarını.
Küçükken gözlerimi kapayıp renklerin nasıl ortaya çıktığını, bu tonların nasıl oluştuğunu düşünürdüm. İşin fiziksel kısmını kendimce öğrenmiştim ama renklerin bir tarihi olduğunu daha geç yaşlarımda keşfettim doğrusu. İşte bunu konuşalım istedim bu yazıda.
Mavinin tarihine yolculuk yapmak güzel olabilir diye düşündüm.
Renk, en basit anlamıyla ışığın gözümüze ulaşması ile ortaya çıkan bir algılamadır. Bu algılama, ışığın maddeler üzerine çarpması ve yansıması ile çeşitlenir ve renk tonları ortaya çıkar.
Bu şekilde dünyamız renklenir. Dünyayı daha güzel algılamamıza yardımcı olur.
Dünyayı bu şekilde görebilmek ne büyük şans. Bazı kişilerin ve hayvanların renk algısı daha kısıtlı olabiliyor.
Öte yandan, bazı azınlık kültürlerin renk algıları insanların çoğuna göre daha geniş. Sanırım onlar daha da şanslı.
Pek çok şeye anlam yüklediğimiz gibi renklere de yaparız bunu. Bazı renkleri karamsar, bazı renkleri iştah açıcı yaparız, şehvetli yaparız. İddialı, iddiasız yaparız. Yani birtakım anlamlar yükleriz işte.
Bunlar çok göreceli şeylermiş gibi geliyor bana. Mesela sarı ‘hüznün rengi’ diye anılır.
Hiç de değil bence. Daha doğrusu bu ortama, ruh halimize, o anki duygularımıza, anılarımıza, biriktirdiklerimize, kültürümüze göre değişebilir.
İşte bundan dolayıdır ki hiç katılmamışımdır “renkler ve zevkler tartışılmaz” yorumuna. İkisi de pek’ala tartışılabilir bence. Çok da güzel tartışılır hatta.
Eski zamanlarda insanlar renkleri doğadan yararlanarak ortaya çıkarırdı. Bitkileri, mineralleri, demiri, kireç taşını kazıyarak pigment elde ederdi.
Bazı renklerin ortaya nasıl çıktığı biliniyor. Bazı renkler bazı sanatçılarla özdeşleşti. Mesela Picasso’nun mavi dönemi, Kandinsky’nin kullandığı mavi tonları ve Yves Klein mavisi oldukça ünlü. Mavinin neredeyse her tonunun bir ismi ve tarihi var.
Mavi toprak rengi olmadığı için onun keşfedilmesi diğer renklere göre daha geç olmuş. İlk çağlardaki resimlere baktığımızda kırmızı, kahverengi, siyah ağırlıklı renkler görürüz. Mavi sonradan keşfedilmiş.
Lapis Lazuli
Bilindiği kadarıyla ilk mavi pigment lapis lazuli (mavi taş) ile ortaya çıkmış. 6000 yıl önce Afganistan’da bulunan bu taş İpek yolu ile Avrupa’ya gelmiş. Kleaopatra’nın farının bu pigmentten elde edildiği de söyleniyor.
Mısır Mavisi
Mısır mavisi, kuvars kumu, bakır içeren malzemeler ve alkali kullanılarak üretilmiş. Bu pigment, 4500 yıl önce antik Mısır’da çok değerliymiş ve mavi taşa tamimiyle bağlı kalmadan kendi başlarına canlı bir mavi tonu elde edebiliyorlarmış.
Bu renk Mısır’dan çıkarak Yunanistan’da ve sonra da Roma İmparatorluğu’nda kullanılmaya devam etmiş ama İmparatorluğun çöküşü ile birlikte kullanımı azalmış.
Arkeolojik keşifler ve araştırmalar sayesinde Mısırlıların bu mavi tonunu nasıl elde edildiği çözülmüş. Bugün Mısır mavisi, antik teknolojik yenilikçiliğin ve renklerin insanlık tarihindeki sembolik gücünün bir kanıtı olarak durmaya devam ediyor.
Ultramarine
Ultramarine. Bir başka deyişle ‘deniz ötesi’. Bu pigment İtalyan Rönesansı’nda bayağı bir popüler olmuş ve 12. Yüzyıl’dan itibaren Avrupa’da yaygın olarak kullanılmaya başlanmış.
Bu renk, boya setleri içinde sıklıkla rastladığımız bir mavi. Halbuki ilk bulunduğu zamanlarda altından daha pahalı olduğu için çok değerliymiş.
Artık 14. ve 15. Yüzyıllara geldiğimizde bu rengi elde etme kolaylaşmış ve Boticelli, Titian gibi sanatçılar tarafından yaygın olarak kullanılmaya başlanmış.
İndigo
İndigo yaygın olarak günümüzde giydiğimiz kotları boyamak için kullanılan bir mavi tonu ve tarihte savaşlara yol açmış, köleliği teşvik etmiş. Hindistan’da yetişen bir bitkiden elde edilen bir pigment.
16. ve 17. yüzyıllarda Avrupalı ve Amerikalı sömürgeciler tarafından ithal edilmeye başlanmış. Bu durum bölgeler arasında ticaret savaşlarına yol açmış ve Afrika köle ticaretine sebep olmuş. Bengal’de ‘Indigo isyanı’ adı verilen bir köylü hareketi ortaya çıkmış.
Indigo çiftçileri plantasyon sahiplerine karşı ayaklanmış. Bu rengin sentetik kopyasını 1878 yılında Alman bir kimyager laboratuvar ortamında geliştirmiş ve o zamandan beridir bu renk de yaygın olarak kullanılmaya başlanmış.
Prusya Mavisi
Artık yavaş yavaş doğal pigmentlerin yerini sentetik boyalar almaya başlar… Prusya mavisi, İsviçreli boya yapım ustası Johann Jacob Diesbach bu mavi tonunu 18. Yüzyıl’da Almanya’da icat etmiş.
Diesbach, yarattığı mavi tonunu 1708 yılında Kraliyet Bilimler Akademisine bir mektup gönderip adını “Preussisch blau” olarak tanımladığını açıklamış.
18. Yüzyıl’dan itibaren bu mavi sanatçılar arasında yaygın olarak kullanılmaya başlanmış. Hokusai dalgalarını bu mavi ile yapmış. Yine Picasso, Mavi döneminde bu rengi kullanmış.
Calvin Klein Mavisi
1960 yılına gelindiğinde, kavramsal sanatçı Calvin Klein kendi mavi pigmentini oluşturmuş. Demiş ki “Mavi, estetik felsefesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Mavi, görünmez olanın görünür olmasıdır. Mavinin boyutları yoktur, diğer renklerin paylaştığı boyutların ötesindedir”
İşte güzelim mavi renginin yolculuğu böyle olmuş.
Bir mavi şiiri bırakalım buraya o zaman…
Aşkın birçok rengi vardır.
Mavi,
Koyu Mavi
Kapalı Mavi
Açık Mavi
Deniz Mavisi,
Havuz Mavisi,
Okyanus Mavisi,
Gökyüzü Mavisi.
Sen yeter ki iste.
Hadi gülümse, bulutlar gitsin!
Saik Faik Abasıyanık