Reformist olarak tanımlanan “ılımlı muhafazakâr” Mesud Pezeşkiyan’ın cumhurbaşkanlığına seçilmesinin bir hafta sonrasında İran’dayız. Kafamızda bin bir soruyla ayak basıyoruz ülkeye. Zira 5 Temmuz’da sürpriz şekilde sertlik yanlısı muhafazakâr adayları geride bırakarak seçimden galip çıkan Pezeşkiyan’ın neler yapacağı hem içeride hem de dışarıda büyük merak konusu.
Herkesin yanıtını aradığı sorular aşağı yukarı benzer;
Sorunlarla boğuşan İran’ı nasıl bir dönem bekliyor?
Kelimenin tam manasıyla bir “kapalı kutu” olan ülkede yeni bir dönemin kapıları mı aralanıyor?
İranlıların “reformist” adaydan beklentileri neler?
İçeride ve dışarıda nasıl bir hat izlenecek?
Pezeşkiyan’ı cumhurbaşkanlığına getiren toplumsal ve siyasal koşullar neydi?
Neden ve nasıl “reformist” bir aday seçimi kazanabildi?
Son NATO Zirvesi’nde de görüldüğü üzere Amerika’nın açıkça hedef aldığı ülkede neler oluyor?
Soruları daha da çeşitlendirmek mümkün, ama esas kafamızı karıştıran şuydu;
Rejim nasıl oldu da “reformist” Pezeşkiyan’a izin verdi?
Bir yılı aşkın süre kesintisiz olarak devam eden Mahsa Amini protestoları İran’da ne tür değişimlere yol açmıştı?
Mahsa Amini protestoları önemli bir kırılmaydı. Yakın dönemin en kitlesel protesto dalgasının muhafazakâr adaylar arasında örtünme zorunluluğunu eleştiren, internet kısıtlamasının kaldırılmasını savunan Pezeşkiyan’a seçimi kazandırdığı yönündeki değerlendirmeler baskın.
Amerikan yaptırımları altındaki ülke bir taraftan İsrail’in savaşı yayma stratejisinin odağında, diğer taraftan da derin bir ekonomik ve toplumsal kriz sarmalının içinde. İçeride, dışarıda pek çok sorunla cebelleşen İran’da mevcut sorunların kısa sürede çözümlenebileceğine dair işaretler de yok.
PEZEŞKİYAN RESTORASYON MU YAPACAK?
Tam da bu etkenler nedeniyle tüm gözler Pezeşkiyan’ın üzerinde. Tebriz’den gelen gelerek Tahran’ın dümenine oturan Pezeşkiyan’ın kazanmasının ardından ülkede daha “ılımlı politikalar” izleneceğine dair beklentiler yüksek. Bu “ılımlı” politikaların da içerideki huzursuzluğu bir nebze de olsa dindireceği yönünde düşünceler hakim. Pezeşkiyan’ın ılımlı profilinin, sistemden rahatsız İranlıları yatıştırması hedefleniyor.
Dini lider Hamaney’in “reformist” Pezeşkiyan’a yol vererek rejimin restorasyonuna çalıştığı yönünde değerlendirmeler var. Ekonomik zorluklar ve temel hak ve özgürlüklere yönelik baskılar nedeniyle İranlıların çoğu seçimi boykot etmeyi planlıyordu. Bunu gören Hamaney’in Pezeşkiyan’a yeşil ışık yakarak rejimi bir meşruiyet krizinden kurtardığına dair yorumlar fazla. Rejimin temel taşlarına dokunmadığı müddetçe, toplumun farklı kesimlerine hitap edebilecek, ama müesses nizama meydan okumayacak bir cumhurbaşkanına ihtiyacın Pezeşkiyan üzerinden sağlandığı ifade ediliyordu.
BÜTÜN BİR ÜLKE YAS İÇİNDE!
2012’den bu yana bu İran’a üçüncü gidişim. Son olarak 2014’te yine bir yaz sıcağında Tahran, İsfahan, Kum kentlerini kapsayan bir ziyarette bulunmuştum. Gezi direnişinin hemen sonrasıydı. Bu süre zarfında neler olup bittiğini kıyaslama fırsatım da olabilecekti. Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) üyesi sosyolog yazar Shahzadeh N. İgual’in davetiyle Tasua Aşura adı verilen Şiiler’in matem törenlerinin yerinde gözlemlemek için bu ülkedeyiz. Tasua ve Aşûra olarak bilinen Muharrem ayının dokuzuncu ve onuncu gününde dünyada olduğu gibi İran’ın dört bir yanında da matem törenleri düzenleniyor.
Şunu vurgulamak gerek, gördüklerimiz sınırlı. Nedenine gelince; matem günleri dolayısıyla ülkede 2 günlük resmi 4 günlük bir tatile denk geliyoruz. İlk iki gün tüm ülkede hayat adeta duruyor. Her yer ve her şey kapalı. Tüm ülke matem törenlerine odaklanıyor. Yeni cumhurbaşkanının hala kendi kabinesini kuramadığı ülkede Pezeşkiyan’ın seçilmesiyle matem günleri üst üste biniyor.
Gerek Pezeşkiyan’ın henüz yönetimini oluşturmaması gerekse de Şii teolojisinin en önemli mateminin en önemli iki gününe denk gelmemiz beklenilen politik yanıtları almamıza mani oldu. Politik görüşmeler yerine kültürel bir geziye evrildi haliyle ziyaretimiz. Biz de sokakların nabzını tutuyoruz.
Tasua ve Aşûra törenleri İran’daki Şii inanışı için oldukça önemli. Şii teolojisinin en önemli ritüellerinden. Ancak dahası da var. Esasında matem Pers yani İran kültürünün bir parçası. İslamiyet öncesine dayanan bir matem-yas tutma geleneği Kerbela nedeniyle başka bir boyuta evirilmiş. Sadece İran’da değil Şiiler’in yaşadığı tüm coğrafyalarda büyük bir matem yaşanıyor bu dini günlerde. Kadın, erkek, çoluk çocuk herkes siyahlara bürünerek adeta Kerbela’yı içinde yaşıyor.
Haliyle ülkede yüzünüzü nereye çevirirseniz çevirin bu ritüellerin izlerini görüyorsunuz. Matem töreni için de havalimanından ara sokaklara her yerde matemi simgeleyen siyah bayrak, flamalar ve pankartlarla donatılmış. Geceleri ağırlıklı olmak üzere gün boyu kent sokaklarında matem ritüelleri gerçekleştiriliyor. Yürüyüşler, canlandırmalar, tiyatrolar, etkinlikler vs. Yiyecek, içecek her yerde ücretsiz dağıtılıyor.
Sokaklar sadece matem törenlerinin simgeleriyle sınırlı değil. İran-Irak savaşında yaşamını yitiren askerlerin fotoğrafları her aydınlatma direğinde asılmış. Geniş, uzun caddeler boyunca bunları görüyorsunuz.
Bizi ağırlayan sosyolog Şahzade N. İgual’a göre Rio karnavalı Brezilya için, Vaftizci Yahya törenleri Katolikler için neyse Tasua ve Aşûra törenleri de İran için o demek. İranlılar bu törenini UNESCO’ya kaydettirmek istiyor, başvurular çoktan yapılmış.
HAYAT GECELERİ AKIYOR
Tahran’da ve ülkenin ikinci büyük kenti İsfahan’da değil sadece, tüm ülkede hayat geceleri akıyor. Nedeni aşırı sıcaklar. Nefes aldırmayan sıcaklar nedeniyle gündüzler bir nevi “siesta”lara dönmüş, iş ve sosyal yaşam akşamları yaşanıyor. Parklar, caddeler, sokaklar insan kalabalıklarıyla doluyor. 86 milyonluk ülke adeta akşamları yaşıyor. Bu durum İran’a özgü değil sadece, diğer Ortadoğu ve Akdeniz Havzası ülkelerinde de durum benzer. Malum aşırı sıcaklar ülkeleri kavuruyor, dayanılacak bir sıcaklık değil.
İstanbul’u aratmayan trafiği, kullanılan motorların fazlalığı Tahran’ın dikkat çeken özellikleri. Tahran’ı kuzeyden güneye kesen uzanan 21 kilometrelik eski Pehlevi şimdi ki Valiasr Caddesi baştan başa çınar ağaçlarıyla kaplı, bu da şehre ayrı bir hava katıyor. Bazı kaynaklara göre Valiasr Ortadoğu’nun en uzun caddesi.
Tahran’da da İsfahan’da da gençler, kadınlar kentlerin ortasındaki kafelerde alkolsüz mojito eşliğinde derin sohbetlere dalıyor. Buralarda da başı açık kadınların güvenli duruşları uzaklardan hissedilebiliyor. Matem törenlerinde de motorlara binmiş, araç kullanan başörtüsüz genç kadınlar dikkatleri üzerine çekiyor. Sivil polislerin, Besicler’in varlığı kimseleri korkutamıyor.
EKONOMİ ANA ÖNCELİK
Peki Pezeşkiyan ne yapacak, nasıl yapacak? İranlılar Pezekşiyan’ın önceliğinin iç sorunlar yani ekonomi olacağı kanısında. Ekonomiyi düzeltmek için çalışacağını kaydediyorlar. Kuzey Tahran’daki tekkede konuştuğumuz 20 yaşındaki Nima Asgelyan temel sorunun Amerikan yaptırımlarının derinleştirdiği ekonomi olduğunu söylüyor. Ekonomik sıkıntılar toplumu kuşatmış. Herkes kirada, evler pahalı. Pezekşiyan’ın ekonomiyi düzeltmek için çalışacağını kaydediyor.
Dış politikada, Ortadoğu’daki stratejide, ABD ile nükleer anlaşma gibi gerilimli konularda çizilen rotanın dışına çıkmayacağı görüşü hakim. Yeni cumhurbaşkanının nükleer çalışmalarda, dış politikada ve bölgedeki silahlı gruplara verdiği destekte ciddi bir değişikliğe yol açması beklenmiyor. Belli bir toplumsal tabana yaslanmayan Pezişkiyan’ın on yıllardır çizilen dış politik hattın dışına çıkması oldukça zor. İçerideki tepkileri dindirecek adımlar atmaya gayret edecek.
Uzun bir süredir yönetime karşı oluşan tepkinin dindirilmese de törpülenmesi açısından bu adımların atmasına izin de verilecektir. Tabi bu arada Tahran’ın Batı ile diyaloğunu açık tutması, yapabilirse gerilimi azaltması beklentiler içinde.
KADINLAR KORKU DUVARINI AŞMIŞ
Binlerce yıllık medeniyete sahip İran son 40 yıldır Şii teolojisi esas alınarak yönetiliyor. Kadınların kapanması zorunlu, içki, kumar yasak. Ancak kadınların yıllardır süren mücadeleleri o muhafazakar katı sistemde önemli gedikler açabilmiş. Başı açık kadınların sayısı dikkat çekici. Parklar, bahçeler, kafeler başı tamamen açık ve sadece saçının bir kısmını örten kadınlarla dolu. Korku duvarı aşılmış, rejim esnemek zorunda kalmış.
∗∗∗
KADINLARIN KAZANIMLARI UZUN MÜCADELELERİN ESERİ
Bize rehberlik eden sosyolog-yazar Shahzadeh N. İgual ile İran’daki gelişmeleri konuşuyoruz. Türkiye’de yayınlanmış pek çok eseri olan Shahzadeh N. İgual, uzun yıllar hapishanelerde kalmış İran solunun en büyük hareketlerinden TUDEH üyesi bir babanın kızı. Gerek ülkedeki politik, gerekse de kültürel yaşam hakkında sorularımızı yanıtladı.
Pezeşkiyan seçildi, İranlıların temel beklentileri nedir?
İranlıların üzerinden durduğu en önemli konu pahalılık ve enflasyon. İnsanlar İran’ın içinde kayda değer reformlar istiyorlar. Kadınlar, erkekler, İranlılar her alanda reform istiyorlar. Eğitimde reform, sosyal yaşamda reform, yaşam tarzlarına yönelik müdahalelerde reform bekliyorlar. Halk kendisine sahip çıkılmasını istiyor. Bunu da söylemeden geçemeyeceğim, eğitimde reform derken, daha temel reformlardan söz ediyoruz. Yoksa İran’ı organ nakli ameliyatlarinda dünyanın ilk üçüne, nanoteknolojide dünyanın ilk beşine, matematik alanında yine ülkeyi hatrı sayılır rütbelere yükselten çoğunlukla İran’da eğitim görmüş insanlardır.
Bu irade mi Pezeşkiyan’ı seçtirdi?
Pezeşkiyan’a kazandıran da bu değişim, reform iradesiydi. Nokta atışı reformlar getirilmesini savunuyorum.
Ne kadar reformist, ne kadar farklı, neyi, ne kadar yapabilecek?
Yeşil dalga içindeki isimler de sözde muhafazakârdı ama ılımlı muhafazakârlardı. Pezeşkiyan reformist bir muhafazakâr.
Dış politikada bir değişim bekleniyor mu?
İranlıların büyük kısmı, yüzde 60’dan fazlası, müzakerelerin başlamasını, ambargonun kalkmasını istiyor. Batı ile ABD ile flörtü istiyorlar, buna karşı değiller. Ancak İranlılar Batı’ya büyük tavizler verilecek bir müzakerelerden yana değil. A’dan Z’ye her maddeye “evet” demeden kendi çıkarlarını savunarak masada durulmalı.
Amerikan/Batı ambargosu ülkeyi nasıl etkillledi?
Ambargo esasında İran’ı daha güçlü yaptı, kendi sanayisini silahını, ilacını, arabasını, uydusunu, teknolojisini yarattı. Bu yönüyle ambargo İran’a yaradı. Tabi diğer taraftan da dünya ile bağını kopardı, ki bu sosyoekonomik çerçevesinde hiçbir ülkenin tercih etmeyeceği bir dayatma sistemidir.
Başı açık kadınların sayısı dikat çekici. Kadınlar korku duvarını yıktı mı?
Buna açıklık getirmek çok önemli; bu kazanımlar sadece son bir yıldaki protestoların neticesi değil. Onun öncesinde de uzun yıllardır devam eden bir mücadelenin sonucu. İranlı kadınlar son yıllarda başını zaten örtmemeye başlamıştı. Yıllardır gelip giderim bunu somut olarak gözlemleme, görme imkânım oldu. Dünya sadece Mahsa Amini eylemleri sonrası bu değişiklikleri fark etmeye başladı, kazanımlar daha belirgin görülmeye başlandı.
İran siyah giyenler ülkesi adeta!
Aksine, İran renkler ülkesidir. Newroz’da yeşil, Çelle Gecesi’nde (Yelda Gecesi. Mitra’nın doğuşu) kırmızı olur. Caddeler, sokaklar, meydanlar ve dahi evlerin içi bu renklerle bezenir. Yiyecek ve içecekler bile rengarenk olur. Ancak siyah, tarih öncesinden bu yana İran’in matem rengi olmuştur. İranlılar aslında beyaz giyerler. Ta ki İran mitolojisinin en önemli şahsiyetlerinden biri olan Siyaveş’in ölümüne dek… Onun ölümü milattan çok öncesinden günümüze değin uzanan bir mitolojik hikaye. İranlılar genellikle beyaz giyerlerdi çünkü Zerdüştlüğün rengi beyazdır. Siyaveş’in ölümünde ilk kez siyah giymeye başladılar, antik dönemde. Zamanla bu renk matem rengi olarak asırlar boyunca kültürel bir aktarım misali günümüz kadar geldi. Hz. Hüseyin’in öldürülmesi, Kerbela vakası, İran-Irak Savaşı… Siyah tercihi yazılmamış bir kanun gibidir, “matemin rengi siyahtır.” Yani sorunuzun yanıtı, siyah İslamiyetten önce de var olan İran kültürünün matem rengidir.
Şii inanışında matem neden önemli?
Şii inanışı matemden ibaret değil, kaldı ki İran’ı genel olarak yani tüm inançları ve kadîm kültürü ile değerlendirmek daha doğru olur. İsa peygamberin, Muhammet peygamberin, Zerdüşt’ün doğumları da kutlanıyor ülkede. Ayrıca bakınız Newroz ülke genelinde en coşkulu aktivitelerle, şölenlerle kutlanır. 79’daki “İslam devrimi”nden sonra da bu değişmedi. Newroz, gayrı resmi Mitraî Yılı 7758, resmi olarak 2600 yıldır İran takviminde yer alıyor. Ramazan ve Kurban bayramı bir gün tatilken Newroz’da 13 günlük bir tatil var İran’da. Dünyanın en uzun bayramıdır Newroz. Bu yeniden doğuşun simgesidir ve güçlü bir kültürel ritüeldir. İran kültürü üzerinden İran yükselişini gösteriyor. Dolayısıyla resmi olarak Şiî inancının çoğunluğu oluşturduğu İran’da, 79 sonrasında da Newroz kutlamaları, coşkusu ve tatilleri azalmadı, değişmedi. Açıkçası millî ve dinî kutlamalar, anmalar, matemler İran’da tarihi boyunca ehemmiyet sahibi olmuştur.