ABD’de kasımdaki başkanlık seçimleri yaklaşırken iktidardaki Demokrat Partiyi panik havası sarmış durumda. Biden’ın, rakibi Trump’la katıldığı televizyon tartışmasındaki performansı Başkanın ilerlemiş yaşına dair endişeleri arttırdı. Endişeler yersiz değil ancak Biden sanki bir günde kırk yıl yaşlanmış gibi tepkilerin gelmesi izaha muhtaç. Nitekim Başkan uzun süreden beri yaşlanma belirtileri gösteriyor. Dolayısıyla yaş meselesinin televizyon programının üzerine alevlenmesi ancak Demokrat Partinin içinde bir türlü dile getirilemeyen huzursuzlukla ilgili. Burada da esas sorunun yaş olduğuna dair kuşkularım var.
Tarihsel örnekleri takip edersek seçimlerde Biden’ın genç seçmeni kazanması şart. 2020’de gençlerin sandığa gitmeleri seçimlerin kaderini belirlemişti. Bu yıl ise gençlerden soğuk rüzgarlar esmekte. Politico nisandaki değerlendirmesinde şöyle diyor:
“2024’ün ilk kamuoyu yoklamalarının genel istikrarının arkasında garip bir şey olmakta, bu ya büyük bir yeni saflaşmanın işareti ya da araştırmalar yine yanlış. Yoklamalara göre Eski Başkan Trump, seçmenin en genç kesiminde yükselişte, hatta bazı yoklamalarda Biden’ın önünde, siyasetle daha az ilgilenen gençler Biden’ı şiddetle reddediyor.”
The Harvard Gazette’in nisandaki yorumuna göre ise “Genç seçmen hâlâ Biden’a meylediyor ancak durum karışık” çünkü gençler gelecek kaygılarından ötürü çok değişken”. Haziran sonunda The Economist soruyor: “Genç seçmenler ağırlıklı olarak Biden’a rağbet ediyor ancak sandığa gidecekler mi?” ve devam ediyor: “Gazze nedeniyle kampüs göstericilerinden darbe yiyen Biden mesajını iletmekte zorlanıyor”. Genç seçmeni bir blok olarak değerlendirmek yanıltıcı. Üstelik seçim sonuçlarına etkisini kestirmek için baş başa rekabet edilen eyaletlerdeki durumu yakından incelemeli. Ancak göründüğü kadarıyla uzun süre tartışılacak ve ciddi sonuçları olacak bir seçimle karşı karşıyayız. Genç kuşağın siyasi partilerle ilişkisini sadece oy üzerinden analiz etmek gençlerin bir partinin işleyişindeki rolünü ve dolayısıyla mevcut parti yapısının siyasal sisteme etkisini göz ardı ediyor.
“Siyasi partiler 78 yaşındaki Trump ve 81 yaşındaki Biden’dan başka aday bulamadılar mı?” sorusu mühim. Elbette bu yaştaki insanların neden başkanlık yarışına girdikleri ve başkanlığa aday oldukları da ilginç bir soru. Her iki sorunun yanıtını da öznel niyet ve arzulardan ziyade siyasi sistemin yapısal özelliklerinde aramalı. Mevcut siyasi parti yapısı yeni lider üretemiyor. Bu da partiler ve onların örgütlediği sosyal ilişkilerdeki oligarşik kartelleşmenin bir ürünü. Partilerin program değil marka pazarladığı, seçmenin yurttaştan müşteriye dönüştüğü “hizmet siyasetinin” aslında şirket-parti yönetim kuruluna hakim olan CEO liderler tarafından yürütüldüğünü ülkemizin tarihinden de gayet yakından biliyoruz. Bu kartelleşme ve tekelleşme eğilimi bir taraftan görülmemiş bir güç yoğunlaşması ve merkezileşmesine yol açarken, diğer yandan partilerin siyasetçi ve lider yetiştirme potansiyelini baltalıyor. Bu bağlamda partilerin gençlerle kurduğu ilişkiler de değişiyor.
Oldum olası partiler gençleri saflarına katabildikleri oranda var olurlar. Genç üyelerin giderek azaldığı bir parti nihayetinde yok olmaya mahkumdur. Yine her partinin seçim çalışmalarını ağırlıklı olarak gençler üslenir. Kapı kapı, sokak sokak dolaşan, bildiri dağıtan, afiş asan, duyuruları ileten gençleri seferber etmek bir partinin başarısı için vazgeçilmez bir ön koşuldur. ABD’den Avrupa’ya Türkiye’ye son seçim kampanyalarında ana akım partilerin gençleri seferber edememesi seküler bir trend olarak karşımıza çıkıyor. Almanya’da parti gençliğine ültimatom veren SPD ve Yeşiller ağızlarının payını aldılar. Parti yönetimleri bu hakikatle yüzleşmeyi reddettikçe (ve istifa etmedikçe) kan kaybı sürecek. Son Avrupa seçimlerinden sonra genç seçmenlere dair yorumlar neredeyse birebir Türkiye’deki genel seçim yorumlarıyla örtüşüyordu: “Gençler TikTok’ta!” Ardından gelen Z kuşağı yorumları da neredeyse Türkiye’deki yorumların kelimesi kelimesine çevirisiydi. Gençlere dair siyasi tespitler ve tepkiler artık genç siyaset antropologlarının araştırma konusu olacak kadar yaygınlaştı ancak siyaset erbabı sağdan sola değişmeyen bu gerontokratik klişelerde kendi suretini görmekte zorlanıyor.
Mesele TikTok’ta değil, merkez siyasetin yıllardır özenle besleyip büyüttüğü ana akım medyanın işlevsizleşmesinde. Mesele zamane gençlerinin şu ya da bu huyunda, alışkanlığında değil, gençleri siyasi sistemden dışlayan, onları birer emir eri gibi gören sistemde. Nihayetinde mesele artık vadesi dolmuş bir statükoyu mezara kadar müdafaa etmeye kararlı iktidar yapısında. Lakin korkunun ecele faydası yok ancak ecel sonrasına zararı çok. Nitekim muhalif gençleri ezen merkez siyaset, genç örgütlenmesinde sağın önünü de açmakta. Sol seferberliğin önüne set çekilirken, faşist seferberliğin önünde yol tamamen açık. Mezun olduktan sonra kazandıkları maaş eğitim kredilerini ödemeye yetmezken, güvenli ve düzenli işler (Hele hele konut almak) hayal olmuşken, kampüslerde polis kol gezerken, öğrencilerin kredi borcu faizine af getirmek Biden’a ne getirecek kasımda göreceğiz.