temuz ayı başında AB başkanlığını Macaristan aldı. Altı ay Macaristan AB başkanlığını yürütecektir. Buraya kadar gelişme normal. Fakat: Macaristan Başkanı Orbanın Rusya ve Çini ziyaret etmesi, işleri karıştırdı. AB kurumları genelde anti Rusya çizgisinde sert tavır alıyordu. Ukraynaya direk destek vermenin de ötesine geçtiler. Onun için Orbanın Moskova ziyareti veya Pekine gitmesi, onların genel siyasal tutumlarına ters geliyordu. Ama, Orban altı aylığına başkanlık dönemindeydi. Hemen ağızlar açıldı. Tavırlar konuldu. Macaristanın yapmaj istediği bazı toplantılara diplomatik düşürtme ile karşılık verildi. Bir anda dönem başkanlığına karşı Konsey karşıtıyla karşıtlık oluşturuldu. Hele yenğden kazanan Ursula hanım adeta ateş pürkürtü. Sadece Macaristan tavrı değil, yeni Avrupa askeri kalkan projesini de araya sıkıştırdı. Belli ki Orban odenli anti demokratik tutumlarıyla değl de Ukrayna politikası nedeniyle hedefe konuluyor.
AB artık ikili tutumdan net askeri saldırgan dönemine geçti. Ukrayna savaşına desteğin de ötesinde, ambargolardan tutun teşviklere dek politika geliştirildi. Hat da tıpkı Almanya gibi Amerikanın yaptığı Kuzey Boru hatına saldırıya dahi ses çıkaramayacak derecesine dek gelindi. Tabi ki israile yağdırılan destek ve anti Filistin yasakları da işin cabasıydı.
Şu gerçeği de belirtelim: sadece politik ve ekonomik değil, sporda dahi tutumlar giderek iki yüzlü ve ırsalaştırılma çizgisinde dolaşuyor. Sadece Rusya değil Belarus dahi uluslararası spor etkinliklerinden dıştalandı. Düşünün: soykırım derecesindeki israilin Gazze katliyamı yapılırken ses çıkarmamayı brakın açık destek verilirken, Rusya ve Belerus spor etkinliklerinden dıştalanıyhordu. İsrailin yaptığı ile Belerasun durumu odenli açıkken, israili değil de Belerusu spor etkinliklrinden dıştalama politikasına nedemeli, size brakıyorum.
Tam da bu karmaşada, Macaristan dönem başkanlığı sırasına gelip oturdu. Orban tüm otoriterleşmelerine karşın AB tavır koymazken, başkan olma sürecini sorgulamazken, Ukraynada barış isteme ve Rusyaya gitme nedeniyle hemen hedefe konuldu. Adeta AB gerçeğinin ne olduğunu biza anlatan tablodur. Sakın Orbanı destekleme anlayışı olarak algılammayın. Ancak, birinin çıkıp hem de AB adına Rusya Ukrayna savaşını sorgulayıp uğraş vermesini eğer eleştirip tavır koyan kocaman AB konseyi, nedense kırkbine yaklaşan İsrail soykırım katliyam taplosunu desteklemesine ne demeliyiz: hemen Hamasın yobazlığı denip de geçiştirilemeyecek derecede iş vahimdir.
Macaristanın tutumu malumdu. AB üyesidir. Sıra ona da gelecektir. Bazı hamleler yapması da beyenmesek de kurumsal içeriği var. Moskovaya gitmek nedenli suç oluyorsa, Telavive gidip katliyama alkış ile destek vermenin de ötesinde çirkin politika denecek durum da değildi. Ama Orban tüm kararlarında ses çıkarılmazken, Ukrayna konusunda hemen menzile konuldu. Bir anlamda AB gerçeğinin pek de konuşturulmayan yüzüyle bizi karşılaştırdı. Bu arada ekleyelim: Macaristan AB üyesidir. Senelerdir ülkedeki baskı yasaları da geçirildi. AB Konseyi hiçbi tutum almadı. Hele şimdilerde yeni seçilmenin havasıyla Ursula VOndergen gık demedi. İş Ukrayna savaşında taraf olup faşizmin dışa vuruluş tutumu olunca, bu çizginin dışına çıkmak da tehlikeli oldu.
Orbanı beyenip beyenmeme bir yana, zaten faşiz niteliğini hep yazdık. AB kesimi hiç buna dikat etmedi. Tıpkı zamanında Polonya olduğu gibi. Avrupa parlementosunda güçlenen faşist kanatları kolayca kabullenme tutumları durumuyla.. ama iş Rusyaya gibip de arabuluculuk denilince, nedense tılsım hemen bozulur. Orban aslında dünyaya şu algı bozucu gerçeği yaratı: batı resmen Rusya Çin stratejisini uyguluyor. Hegemonya mücadelesi veriyor. AB ülkeleri özellikle Polonya, Almanya ve Fransa direk savaşın tarafıdır. Destekledikleri mlider ise Zekenski. Öyle denilen özgürlük falan değildir. Ama otoriter lider olan Orban Rusyaya gidince de AB prosedürü hemen yerlebir edildi. Neymiş: Gudapeştede düzenlenecek dışişleri bakanları toplantısına bakanları değil de temsilciler gönderilip, bir anlamda politik tecritin ilk sinyallerini veriyorlar. Peki Ursula ve benzerlerinin İsrail aşkıyla olan soykırımda neden soykırımcı destekleniyor sorusu etrafta yok. Ukraynadaki baskıalr, yasaklanan partiler konusu da yok. Uygulatılan etnik faşist davranışlara da ses yok. Tam aksine destekleniyor. Daha utanmazı, Ukrayna savaş halinde iken darmadağınık şekliyle AB üyeliğine aday olarak görüşmeler yapılma kararı dahi aldı. Bir anlamda AB ilkelerinin nasıl yerlebir ediliğini bizat AB konseyi kararlarıyla tarihe yazdırıldı. Ozaman Haklı olarak bazı Türkiyeli kesimler “bizim eksiğimiz ne? Sorusuyla, Ukraynanın daha geride oluşunu” vurgularken haksız da değildirler. Bir anlamda Ukrayna AB için turunsol öneme geldi.
Oysa, Ukrayna savaşında aracılığı AB yapması gerekirdi. Faşist Ukrayna gelişmelerine destek değil uyarı yapması şartı. Oysa eski Almanya başbakanı Merkelin de belirtiği gibi “biz Mins anlaşmasını,, Ukrayna da toparlama gerçekleştirmek için ara dönem olarak düşündük” demesi boşuna değildi. Acı olan gerçekleri Alman sosyaldemokrat gibi kesim değil de Maaristan otoriter lider Orbanın ortaya pratik olarak koymasıydı. Oysa durum tersinden olma şansı da vardı.
Son yeniden seçilen VOnderlayının da açıkladığı gibi, AB ülkeleri kaynaklarını askeri alanda kulanacak. Koruyucu kalkan projesiyle de açıklıyorlar. Ukraynaya da savaşın uzaması için silah döktürecekelri kesin. Elbet bunun bedelini de Avrupa halkları ödeyecek. Esilecek kaynak, oların sosyal haklarından ödenecek. Tıpkı Rusya ambargolarıyla oluşan enerji konusunu yine sosyal harcamalardan kesip Amerikan tekelrine ödenmesi gibi. Ne yazık Avrupa solu çoğu Ukrayna aşkıyla faşist eylimleri tetiklerken, karşılarında içten yeni faşist dalgasını da buldular. Buda hayatın ta gerçeğidir.
Orban sevilmiyor. Otoriter liderdir. Ama savaşa karşı olma da ona yeni imaj getiriyor. Ufak bir adımla bir anda AB iki yüzlülüğünü de yansıtı. Moskovaya gitmek ve Ukrayna savaşının bitirilmesini söylemesi dahi yetiyor. Tıpkı birçok Avrupa şehirlerinde Filistinin soykırımını kınayanları Sosyaldemokratların baskıyla susturması veya yasaklaması gibi. Bu yaşanan gerçekler, AB algılarını yerlebir etmesi gerekirdi. Avrupalıların eğer denildiği gibi savaşa karşısalar, politik baskı yapması da şart. Fransız yeni Halk cepesinde ne yazık bu çelişki de yaşandı. Kaçınılmaz şekliyle Ukraynaya destek verdiler. Peki savaşa karşı olup da siyasal eylimi olmayanların faşist parti söylemlerine takılmasını nasıl eleştirefeğiz:
Orban hep otoriter baskılarıyla anılıyordu. Şimdi bir savaşa karşı yaptığı girişimle ona faşist otoriter diyenlerin karşı saldırılarıyla karşılaşıyor. Avrupadaki sol cılızlığının, sosyaldemokratların savaş yanlısı olmaları sonucu bu girişimelri ses getirdi. Barış hareketlerinin meydanda olmadığı dönemde Orbanın Moskovaya gitmesi de böylesi çalkantılar getirdi. Hep vurgulanan seçeneksiz solun nasıl kriz döneminde faşist hareketleri güçlendirdiği tesbiti, Orbanla canlı canlı olarak yaşandı.