2024 yılının beklenen seçimlerinden birisi de İngiltere’de 4 Temmuz’da yapılacak. Avrupa Parlamentosu seçimlerinden aşırı sağın güç kazanarak çıkması İngiltere’ye yönelik merakı da artırıyor. İngiltere’deki tabloya 14 yıllık Tory hükümetleri (muhafazakarlar) iktidarının yarattığı tahribatlar açısından baktığımızda Türkiye ile kimi benzerlikler taşıdığını görebiliyoruz. Öte yandan sol açısından baktığımızda Tory’lerin yanı sıra, Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisi’ne yönelik eleştirilerin seçimlerde öne çıktığını görüyoruz. Öyle ki, Starmer’ın İşçi Partisi, Muhafazakar Parti’den desteğini çekmek isteyen iş dünyası için b-takımı olarak niteleniyor[1]. Bu anlamda İngiltere solunun öne çıkan ortak talep izleğini belki de en iyi şu manşet özetliyor: “Sola oy verin, Tory’lerden kurtulun. Starmer’ın Tory politikalarına hayır. Ateşkes yoksa Oy da yok!”[2].
Şimdi bunların ne anlama geldiğini örneklerle ele alalım. Öncelikle 14 yıllık Tory hükümetlerine solun en büyük eleştirilerinden başında özelleştirme politikaları ve kamucu birikimlerin tasfiyesi geliyor. Bu nedenle derinleşen toplumsal adaletsizlikler; artan çocuk yoksulluğu, derinleşen konut ve barınma krizi geliyor. Son on yılda on binlerce sosyal konutun satıldığı veya yıkıldığı ifade ediliyor. Örneğin kiralık konutta inşa edilenin yaklaşık 2.5 katı sosyal konutun yıkılmış veya satıldığı, buna karşın milyonlarca hanenin sosyal konuta erişemediği ve binlerce kişinin de evsiz kaldığı bir tablo oluşması solun önemli mücadele başlıklarından birisini oluşturuyor. Hükümetin bu alandan desteğini çekmesi, yükü yerel yönetimlere bindirerek birçok belediyeyi de iflasın eşiğine ittiği ifade ediliyor.
∗∗∗
Tory iktidarlarının, solun hedefindeki bir diğer mirası ise çocuk yoksulluğu. Buna göre ülkede 4.3 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşıyor. Siyah ve azınlık etnik gruplara mensup çocuklarda yoksulluk oranı daha yüksek görünüyor. Sendikal ve örgütlenmeye yönelik hakların kısıtlanması ile hak aramaların baskı ve zorbalık ile karşılık bulması gibi demokratik haklara yönelik saldırılar ile su, ulaşımda özellikle raylı sistemlerin ve sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi de önemli mücadele başlıkları. Bunlarla birlikte hükümetin savaş harcamaları ve Filistin karşıtı tutumu da mücadelelerin hedefinde yer alıyor.
Tory’lere karşı, daha ziyade mavi yakalı ve kentli orta sınıflardan oluşan bir seçmen grubunun ise Yeşil Parti etrafında kümelendiği görünüyor. Yeşil Parti, başka şeylerin yanı sıra Rusya’ya karşı Ukrayna’yı destekleme ve NATO’nun “mükemmel olmasa da”, “üye devletlerin güvenliklerine yönelik tehditlere karşılık verebilmelerini sağlamada önemli bir rolü olduğu” gibi liberal söylemleri nedeniyle sosyalistlerin eleştirilerine konu oluyor[3].
∗∗∗
Yukarıdaki manşette de yazdığı üzere Tory’lere karşı blokta sola baktığımızda ise Starmer ötesinde, İşçi Partisi’nin temel ilkelerini de öne çıkaran bir arayış olduğunu görüyoruz. 2019’daki seçimlerle kıyaslandığında, o zamanki İşçi Partisi ile şimdiki İşçi Partisi tamamen ayrışan iki farklı parti olarak, Starmer ise “karşı devrimci” olarak niteleniyor. Bunun sebebi, Starmer’ın, Filistin, savunma harcamalarının artırılması, kamu harcamalarındaki kesintiler, işçi hakları, sendika karşıtı yasalar gibi konularda sol tutumlar almak şöyle dursun açıkça Tory politikalarını onaylaması.
Tüm bunlara karşı Starmer’a yönelik en büyük meydan okuma ise Corbyn’in bağımsız adaylığı etrafında biçimleniyor[4]. Corbyn, Starmer liderliğindeki İşçi Partisi’ne karşı tek aday değil. Ülkenin farklı bölgelerinde bağımsız sol adaylar da mevcut. Tüm bunlar ve Filistin dayanışma hareketi, kemer sıkma karşıtı hareketler gibi taban itirazları da İşçi Partisi liderliğinin sağa doğru kaymasına yönelik eleştirilerin yöneldiği alternatif arayışları olarak öne çıkıyor.
Bu anlamda sosyalistler, sorunların seçimle çözülmeyeceğinin ve 14 yıllık tahribatı ortadan kaldıracak mücadelenin 5 Temmuz’da başlayacağı vurgusunu da yapıyor. Dahası, Starmer’a yönelik eleştiriler, sol açısından seçimi İşçi Partisi’nin kazanması halinde de bir mücadele konusu haline getiriyor. Sonuçta seçimlerin sonucu ne olursa olsun İngiltere için önümüzdeki dönemde emekçiler için, sağlık, ulaşım, eğitim, yaşam maliyeti gibi konularda mücadelelerinin artacağını ön görebiliriz.
[1] https://tribunemag.co.uk/2024/06/labour-party-manifesto-launch-b-team
[2] https://www.counterfire.org/article/vote-left-counterfire-freesheet-june-2024/
[3] https://www.counterfire.org/article/how-red-are-the-greens/