Tarih boyunca Kıbrıs, birçok medeniyetin işgaline uğrayarak kolonileştirilmiş, her gelen işgalci burada kendine ait izler bırakmıştır.
Kıbrıs’ı sömürgeleştiren devletler, bugünkü Kıbrıslıların yaşam biçimini şekillendirmişlerdir. Mısırlılar, Hititler, Akalar, Dorlar, Fenikeliler, Asurlular, Persler, Büyük İskender ve Romalılar Kıbrıs’a egemen olup, kültürlerini buraya aktarırken, Kıbrıs’ın zenginliklerini de alıp götürmüşlerdir. Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Fransızlar, İtalyanlar, Osmanlılar ve İngilizler de ayni yolu izlemişlerdir. Tarih boyunca Kıbrıs insanı, işgalin bedelini fazlası ile ödemiştir. Mısırlılar, Kıbrıs’ın meşhur sarımsağını vergi olarak alıp, devasa piramitleri yapan işçilerinin daha uzun yaşaması için onlara yedirirken, Persler Kıbrıslıların donanmaları ile onları desteklemelerini talep etmiş, Roma ve Bizanslılar vergiyi altın ve gümüş olarak toplamış, Fransızlar ve Venedikliler vergiyi angarya çalıştırma anlamında değerlendirip, klise ve kalelerin yapımında Kıbrıs İnsanını kullanmışlardır.
İngiliz döneminde Kıbrıslılar, Osmanlının borçlarını bir yandan öderken, diğer yandan ise adanın alt yapısına yatırım amaçlı vergi ödemeye devam etmişlerdir. Osmanlı döneminde eğitim, sağlık, bayındırlık gibi alanlara yatırım yapılmaması, İngilizleri bu alanlara yatırım yapmak için halktan vergi toplamaya itmiştir. Yol, su, okul, hastane, tarım, hayvancılık, ormancılık gibi alanlara ilk yatırımların bu dönemde yapıldığını görüyoruz.
1963 yılında yaşanan toplumlar arası çatışmaların vergi yasası bahane edilerek çıkarıldığını da belirtmekte yarar olduğuna vurgularım. 1974 yılında yaşanan savaş ve adının ikiye bölünmesinin baş aktörü garantör Türkiye’nin uyguladığı kolonicilik siyasetinin geçmişten farklı olmadığını söylemek abartma olmaz sanırım. Adamızın kuzeyine sistematik nüfus taşıyan Türkiye, şu anda kolonicilikte çok başarılı olmuştur. Demografik yapıyı istediği şekilde değiştirmiş, yerlerin tarihi isimlerini ortadan kaldırarak uyduruk isimler koymuş, adamızın kuzeyinin her köşesinde camiler dikmiş, TL kullanmadan dolayı sürekli bir enflasyon vergisi ile insanlarımızın birikimleri ile kazançlarına ortak olmuş, adamızın kuzeyindeki doğal yaşam alanları ile üretim araçlarını kendi vatandaşlarının kullanımına vermiş, uyguladığı siyasetle adanın kuzeyini tam bir sömürgeye dönüştürmüştür.
Algı yönetimi ile Kıbrıs’ın kuzeyine maddi kaynak aktardığını toplumun bilincine sokarken, durumun böyle olmadığını rakamlar açıkça söylemektedir. Türkiye’ye yıllık yapılan ihracat 3 milyar TL iken Türkiye’den yapılan ithalat 48 milyar TL’dir. Bu rakamlara bakıldığında Türkiye’nin aldığı ile verdiği arasında 16 kat fark olduğu görülecektir. Gelen hibe ve krediler ise sadece 4 milyar TL’dir. Türkiye’nin bize sattığı su, hava sahamızdan geçen uçaklardan aldığı para bu rakamlara dahil edilmemiştir. Kıbrıs’ın tarih boyunca başlayan sömürülmesi sürüyor. Kurtaranlar sömürmeye, Kıbrıslılar uyamaya devam ediyorlar.