yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKomşum, külliye - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Komşum, külliye – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Pazar gününün tenbeliğini yaşıyorum. Dışarısı tozlu olması da dışarıya çıkmamı engelemeye yeten neden olmaya adaydı. Ama yetmiyor: yeni komşu haline gelen kocaman Küliye, hala yapımı sürüyor. Sürdükçe de çıkan taştan tozlar yeni atmosfer kirliliğini daha da yoğunlaştırıyor. Nefeslalmada epey zorlanıyorum. Dahası, Pazarın sesizliğini arada yine Küliye yapını nedeniyle kulanılan araçların gürltüsü de adeta kirletme sesliği  oluşturuyor. Bir anlamda daha yerleşime açılmadan Küliyenin gerçeğini Kermiyada yaşamaya başladık.

Halbuki başlangıçta işler böyle değildi. Ama yanlışlar ve kibir, bunu engeleme gücü olmama, ilerde çok sorgulanacak ve neden sorularının sorulacağı işleri hem de siyasi ego adına rantla süsleyip yapılmaktadır.

Doksansekiz yılında Kermiyadaki sosyal konutlara gelip yerleşirken, etraf epey sesizdi. Günümüz yoğun yerleşimi yoktu. Kolayca yola çıkıp ben dahi kaldırımda yürüyordum. Ana yolun karşısındaki sınır bölgesi ise ağaçlı yerdi. Askerin bu konuda katgısı da imkar edilmezdi. Bazen beraber yürüdüğüm Orman mühendisi tanıdık da karşı tarafın ormanlaştırılmasında önemli katgısı vardı.

Dönem dönem, kuşlar uçuşuyordu. Hat da orman alanından kalkan kuşların bizim apartmanlara dek geliyordu. Sabahları pencereyi aralarken, kuş sesleri gayet iyi duyuluyordu. Hele yürüyüş için yola çıkıp da etraftaki uçuşan canlıların hayatı bir başkaydı. Ama karşı taraf değil de bu tarafta hızla yerleşim alanına açıldı. Yine de yolun karşısı ağaçlarla doluydu. Lefkoşanın adeta nefes alınan yerlerinden biriydi.

***

Bu yaşama alıştık. Taki şu Küliye gösterişi gündeme gelecek kadar. Erdoğanın Türkiyeden yükselen sesiyle, Müjde ilanı durumu anlatamıyordu. K. Kıbrısa gelip de müjdenin Küliye olduğu da açıklanınca da fazla umursamadık. Çünkü Küliyenin önemli yerde olacağı inancı vardı. Kimse hem de sınırda böylesi yapının olacağı akla gelmezdi. Ama rejimin karekterisliği yine karşımıza geldi. Küliye sınırda olacak. Olurken de tüm ormanlar resmen kesilecek. Ağaçlarla onların üzerinde olan canlıların sonu demekti.

Konuşmalar oldu. Kimisi izinlimi diyordu. Kimisi bu yer sınırdı sözcükleri kulanıyordu. İhtiyaç olup olmadığı sorgusu dahi yapanlar oldu. İhdiyaçlar sıralanıp, Küliyenin ihtiyaç olmadığı lafları dahi konuşturuldu. Ama hep unutulan, ferman burdan değil Ankaradan çıktığı idi. Göstere göstere tüm kurallar çiğnendi. Öyle çiğnendi ki ne vize ne izinler nede yapının gereksimine dikat edildi. Hele baş koltukçu ve giderek öteki vekiler adeta büyülü havada şımarıklık gösterileri yapıyorlardı. Sonunda doğa katliyamı, kural tanınmazlığı hepsi uygulanıp resmen katliyam üzerine böylesi yapı yapılışına geçildi.

Kimin ihale aldığı veya nekadar ödendiği hiç sorgulanmadı. Kulanılan klişe, Türkiye yapıyor oldu. Ayni şekilde nedense iş Kıbrıs olunca Türkiyeden de ses çıkmadı. Böylesi büyük harcamanın nasıl yapıldığı, ihale şekli ile denetim hiç gündemleşmedi. Ama Küliye yükseldi. Salt saray değil, meclisinden tutun camisine dek önemli yapılar da serpiştirildi. Bir de göz boyama adına Türkiyedeki deyim ile “Milet Bahçesi de” yapılıyor. Geniş alana yayılan konumdu. Ama kimse daha açık soramadı, dünyanın hangi yerinde hem de ateşkes koşullarında sınırın üstünde böyle bir yapı yapılır? Nedeni de malumdu: karşıta büyüklük gösterişidir. Sınırda böyle yatırım mesajdır. Ben burda kalıcıyım. Üstüne mikrofonlarda açılarak karşıya ezanı dinleterek psikolojik harp tekniği de kulanılacak. Tıpkı Beşparmaklardaki kocaman bayrrağın geleceğin aydınlatılması gibi.

Gün Pazar. Etraf salin. Dışarı çıkmak tehlikeli. Hava tozlu. Yetmiyor, seszliği bozan gürültü ile birlikte Küliye yapımından yükselen tozlar da yeni kirlilik yaratıyor. Çok değil; kısa zaman sonra Küliye faliyete geçecek. Artık ana yolda giderken ki karşı manzara da deyişecek. Sabahları artık yükselecek ezan sesiyle uyandırılacağız. Daha şimdiden ister yürür ister se arabalarla gelip giderken, Küliyenin yükselen gerçeği ile konuşmalar da oluyor. Herkes sorgulama veya nedeni yerine, kendince bir güzeleme dahi buldu. Parkta oturma gezme veya binaların muhteşemliği alır sohbetlerin hevesini.

Artık yeni komşumuz hem de anayolun karşısındaki geniş alan Küliyedir. Rum görsün ki Türkiye burdan gitmiyor. K. Kıbrıslı da anlasın ki bilmediği konuda hemen destek havasının yeni atılacak gazı da eline geçiyor. Demek ki ilaç yok, hastahanede emar çekmek çok zor. Okullar dökülüyor, hastahaneler yetniyor sorun değil. Bir Küliye ile dünya aleme büyüklüğü göstermek önemlidir. İtibardan tasarruf olmaz yerine artık seçenek itibardır. Buna alışmadıkmı: lüks araç alınırken, dayrelerde bazen kalem dahi yoktu. Kültürleşen sömürge ilhaklaşmanın gösteriş kibirinin ürünleridir olan..

Kısaca, artık giderek yeni komşum Küliyeye alıştım. Nede olsa yaşadığım apartmanda dahi komşularımdan haberim yokken, kısa zaman sonra sabah uyurken dahi yükselecek ezan sesiyle kutsanarak uyanacam. Bakalım şu Kıbrıs gerçekleri bize daha neleri öğretecek.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin