yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKelime fetişizimlerle ekonomi algılanmalar - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kelime fetişizimlerle ekonomi algılanmalar – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Dikat etiniz mi: bazen farkında olmadan sık sık önemli yanlışa düşeriz. Bilip bilmeden algıladığımız kelimelere sarılıp, sanki gerçekleri anlatır havasına gireriz. Bu tutum ekonomide de yaşanıor. Hele bilmeden ama çare gibi anlamanın da katgısıhla, önümüze konulan kavramları hemen tekrarlarız. Yüzeysel veya pansuman tipi kulanım kelimesi bizim için öz olur. En  asitiyle ekonomik kriz varken, hayatın her alanında yaşatılırken, kimisi eflasyon denip tüm gerçekleri öteleyerek istediği yörüngede durum oluşturuyor. Kimisi de daha basitleştirip son tasarruf Türkiye açıklamasıyla sanki ekonominin ttemel sorununa dokunulduğu inancıyla konuşturuluyor. Bir de bizden: sanki Norveç veya ingiltereymişiz gibi ekonomik önerileri onlara göre sunma ve kıyası yapma kolaycılığı ile kendi sömürge gerçeğimizi de kolayca yok saydırtılmaktadır. Buna benzer çok örnekler var. sonuçta, ekonomi alanında da siyasal kültür neyse, buraya da aynisi yansır. Bağımsız olmadan bağımsızık demek veya gelişmiş değil sömürge koşulumuza rağmen kıyası normal kapitalist gelişen ülke gibi konumlamak olgusu.

Derken Türkiyeden bir ital kavram yeniden ekonomi gündemine oturdu: “tasarruf genelgesi”.. bilen bilmeen konuşmaya başladı. Daha ileri gidenler de “aynisi buraya da uygulasın” savurganlığını yaptı. Ama gerçek bu değildir. Üstelik ayni tekniği hem de kendileri uygulayamayan kesimler açıklıyor. Takkeci gazeteciden tatlı su balıkları iktisatçıları bunu ilaç gibi hemen sundu. İki yanlışla deelerinken kitlesel bazı karşılık da hemen buldu. Bazıları çevrelerindeki basit çalışanın yaptığı harcamayı gösgerip aynen buraya da tasarruf örneği olarak söylüyor. Kolay değil KKuzey Kıbrısta yaşamak. Ünüversitelerimiz bol olsa da onlar şimdi şu sahte diploma fırtınasının kendilerine gelmemesi için fazla öne çıkmak istemiyorlar.

Hemen birkaç örnek verelim: Türkiyede tasarruf genelgeleri ilk değildir. Neolienralizmin algı oyunları ve kamu kısma ile sermayeye servet aktarma uygulamasıdır. Algı olarak da tasarruf deniliyor. Bunun aklımda olduğu kadar ilk uygulaması seksensekiz yılında Özal tarafından yapıldı. Yine aklımda kaldığı kadar Şimşeğin de ilk tasarruf uygulamsası değildir. Kısa zaman önce yine Türkiyede tasarruf genelgesi açıklandıydı. Ama abartı ile kitlesel karşılık bulsa da yine de en azından tartışma hyaratıp ekonomik gerçekleri yok saydırma yolunda önemli hamledir.

Tabi ki hem Türkiye hem de K. Kınrısta tasarruf derken sermaye ve egemen elitler için geçerli değildir. Bunun salt tasarruf değil öteki adı reforum veya kurtarıcı reçete prokramlarında da aynen işliyor. Hep sunulan ister tasarruf tipi ister se reforum yasaları, daha üst ekonomik prokram kuramları özünde benzerlikler taşır. Ayni reçeteler sunulurken, öteki gerçeklik de pek göze çarpmaz. Hele de emek ekseni örgütsüz ve siyasi sınıfsal bakıştan yoksunsa. Hep sunulan değişik kelimeli reçetler özünde sınıfsal olarak emek ekseninden alıp servet tedariki yapmaktaır. Aynen kamusal alandaki özeleştirmeden teşvike olan işlerdeki gibi.

Kuzey Kıbrıslı basit örnekleri hatırlatalım: gerek ikibinsekiz Gürpınar yasası gerek ikibinonbirdeki Göç yasasında dikat etinizmi: ezilenlerin ve orta halilerin elinden bazı haklar alındı maaşlar düşürüldü. Fakat Göç yasasında olduğu gibi üst elitin birokrat siyasi eksenin maaşına dokunulmadı. Ayni durum tasarruf uygulamalarında belirli kesime kemer sıktırılırken, bazı hakları alınırken, üst elit lüks dokunulmazlıkları ve yeni itibar olguları devam etiriliyor. Sanırım bizde durmadan tasarruf denilirken saray meclis ve üst siyasi kesime arabadan korumaya yeni sunuşlar dahi anlayışın kendisini anlatmaya yetiyor.****

Yakın tarihle olayı biraz daha açalım: Neolineralizim kurumsallaşırken genelde kendi kelimesel fetişizmini de yaratıyor. Öylesine görsel probaganda yapıldı ki göstere göstere kazıklamaları dahi altın tepside sunuş gibi yaptı. Hep ayni algılar yeri geldikçe kulanıldı. Temelinde özeleştirme ile sermayenin seres dolaşımı temeldi. İMF temeli reçete olark da kavratıldı. Ancak gerek Neoliebralizime geçiş, gerek se kriz dönemindeki aşmazlıkta ayni ilaç içiriliyor. Eldeki kaynakları yeniden sermaye lehine servet olarak akarılıyor. Kemer sıkma, mali disiplin, dış sermaye dolaşımı, tasarruflar ve sayresi hep duyulan önerilerdi. Oysa belirtiğim gibi başlangıçta sistemin dönüşmesi için sunulurken, şimdi çöken sistemin ayakta kalıp servet aktarımı adına yapılıyor. Siz aspirini hem kanın incelenmesi hem de beyin ölümünde içmeniz gibi oluyor.

İnanmayan, gerek K. Kınrısta gerek se Türkiyedeki son konuşturulan önerilerin Seksendeki 24 Ocak kararlarıyla başlayan reforum yasalaşmasıyla kıyaslasın. Tasarruf ise Özal ile başamasına karşın yüksel üst kesime dokunmadı. Bu uygulamalarının da sonuçları hep daha da derinleşen sınıfsal gerçekliktir. Yoksuluğun artışı ile sermayenin zenginliğin önemli yeni kesimine de el koyması ile oluştu. Sonra da bir kelime konup sanki tüm gerçeğin nedeni gibi de tartıştırıp, oluşturulan kamuoyu ile de rıza sağlamak oluyor. Eflasyon denilir ve salt finansman sermaye için tartışıldığı akla gelmez. Tasarruf derken, çalışan kesimin elindeki bazı olanakları alırken itibardan tasarruf olmayacağı açıklanır. Memurun servis araçlarından yararlanması kaldırılırken yeni harcama katgısı korken, kocaman filo gibi araç kervanına dokunma dahi yok. Bu arada ekleyelim: Türkiyede bazı çalışanlar için servisler var. K. Kıbrısta bunu da unutuk. Herkes ancak arabasıyla işe girer. Bize lüks ve yabancı gelecek durumdur.

Kısaa, kelimelerin anlamları var. Bunlar kuram haline gelir. İçerikleri vardır. Toplamında genel yapıya dek ulaşır. Ekonomi de böyledir. Temel işleyiş yapılanış sistemi vardır. Bazı krizler sistemden kaynaklanmaktadır. Ama örgütlenme gerçeği ile de bu alan kelimesel algılarla hep oynanır. Sömürgeiliğin teslimiyeti mi “ay sonu maaşı alalım. Türkiye göndersin. Çalıştığı gerçeğini dahi ret etmektedir”. Gördüğünüz gibi bilinsizlik ve ezber teslimiyeti bazen isizi kelimesel feştişizimde teslim olmaya ve kandırılmaya dek getirir. Onca ekonomisliklerle “gözlerine bakma, Naz suresi”kelimelerle dahi karşılık bulup tartıştılıyor. Bilimin önemi burda. Bilimi ret edrek inanmayı öne çıkarırsanız din ve otoriterliklerle tamamlarsanız Naz suresini de tasarrufla ekonomi düzeltmelere de takıp gidilir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin