Bölgemizdeki sıcak gelişmeler, Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik girişimlerin önümüzdeki aylarda hareketleneceğini göstermektedir.
Crans Montana’da, Türkiye’nin provokasyonu neticesinde, Kıbrıs Rum tarafının görüşmelerin sonuçlanmasını engellemesi, Türkiye’nin “iki ayrı eşit egemen devlet” masalını masaya sürerek zaman kazanmasına yaramıştır.
Adanın kuzeyinde asimilasyon ve Türkiye’ye entegrasyonla ilgili politikalar hayata geçirilirken, nüfus aktarılması ve Türkiye sermayesinin adanın kuzeyini ele geçirmesine hız verilmiş, Türkiye’nin seçimlere açık müdahalesi ile Kıbrıs Türk toplum liderliği de tasfiye edilmiştir.
BM Genel Sekreteri’nin adaya özel temsilci ataması ve taraflarla bir araya gelmesi önemli bir umut kaynağı olurken, 15 Mart 2024 tarihinde özel temsilci Cuellar’ın da katıldığı iki toplumlu Barış İnisiyatifi’nin toplantısında temsiliyet sorunu tekrardan gündem olmuştur.
Demokratik anlamda güney Kıbrıs’ta yapılan seçimlerde Kıbrıslı Rumlar tam olarak siyasi iradelerini ortaya koyup temsilcilerini seçerken, Kıbrıslı Türkler’in siyasi iradeleri kuzeyde yapılan vatandaşlıklar ve Türkiye asker/sivil bürokratlarının seçimlere müdahaleleri ile gasp edilmiş durumdadır.
Kısacası görüşme masasında Kıbrıslı Rum temsilci ve Kıbrıslı Türk kimliği taşıyan fakat Türkiye’yi temsil eden atanmış bir kişi bulunmaktadır.
Bu sorunu ortadan kaldırmak için Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların ortaklığında kurulacak sivil bir meclis oluşturulmalıdır.
En geniş anlamda Kıbrıs Cumhuriyeti antlaşmaları ile kurulan örgütler ve yapılar bir araya gelerek, buna aydın, sanatçı ve toplumun yetiştirdiği kanaat önderlerini de katarak ortak bir temsiliyet oluşturulmalıdır.
Bunun en güzel örneği yüzlerce yıl birbiri ile savaşmış kuzey İrlanda toplumunda oluşturulan ve 1999’da “Good Friday” antlaşması ile bugünkü barışın sağlanmasını sağlayan sivil mecliste (Civil Assembly) görebiliriz.
Şu anda bireysel ve örgütsel temelde çalışan, her iki toplumundan örgüt ve bireyleri bir araya getirecek böyle bir yapı ile çözüm dilinin ortaklaştırılması mümkündür.
İki tarafın örgüt ve bireylerinin antlaştığı konuların siyasetçilerce göz ardı edilmesi mümkün değildir. Dışardan “Godot’yu” bekleme yerine kendi sorunlarımıza ortak çözümler üretmek, çözüm süreçlerine yön vereceği gibi dayatmaları ve sonu gelmez görüşme sürecini de sınırlayacaktır.
5 Nisan’da sivil meclis oluşturma girişiminin önemli bir başlangıcı yapılacaktır. İrademize sahip çıkmak ve ülkemizin geleceğine karar vermek için sivil meclise destek olmak her yurtseverin görevi olmalıdır.